Kadın bakımlı erkek sever
Bir kadınla tanışmış. Onu tanıştıkları yerde beraber bir şeyler içmeye davet etmiş. Bir kere buluşmuşlar ama ikinci teklif için kadın ayak sürümüş. “Bugün müsait değilim” ile başlamış, “Bu hafta çok yoğunum” diye devam etmiş, en son “Bir arkadaşımla beraber ben de zaten orada olacağım, sen de gel istersen” demiş. Adam hemen kabul etmiş: “Ne tesadüf, ben de akşam arkadaşlarla orada olacaktım.”
Aralarından biri de benim. Bir gün önce arayıp çağırdığı için oradayım. Kadın gelene kadar durumu kestiremiyorum. Açıkça “hayır” diyemediği için mi onu reddetmedi, yoksa onu kırmadan aralarındaki tanışıklığı arkadaşlık seviyesinde mi tutmaya çalışıyor anlamıyorum. Bazı şeyleri anlamak için görmek, gözlemlemek gerekiyor.
Kadın arkadaşıyla beraber geliyor. Adamın yanına, benim de karşıma denk gelen boş sandalyeye oturuyor. Havadan sudan, oradan buradan konuşurken neler olduğunu biraz anlayabiliyorum. Adam espriler yapıp gülerken sık sık eline dokunuyor ama kadın elini masadan aşağı indirmiyor. Mesajı şu: Elime dokunmandan rahatsız değilim, dokunmaya devam edebilirsin.
Adamın davetini reddetmemesini, arkadaşıyla da olsa gelmesini şöyle okumak gerekiyor. “Düşük ihtimal ama... Belki... Belki aramızda bir şeyler olabilir.” Açık kapı bırakıyor, belli ki aradan süzülmesine izin verdiği erkeğin neler yapacağını, nasıl davranacağını, kendini ona nasıl tanıtacağını görmek istiyor.
Adama bakıyorum. Üzerinde, çalıştığı işyerinin gömleği var. On beş yıldır maaş aldığı yere bağlılığını gösteren bir tür işaret. Rutini bu, madem işten çıkıp gelmiş, başka bir şey giymemesi normal. Doğal hali, nasılsa öyle. Kadının bunu mesele etmediği de belli, çünkü tanıştıklarında da adamın sırtında aynı gömlek varmış.
Fakat kadının mesele edeceği bir şey var. Adam oturduğu yerde ter kokusu yayıyor. Konuşurken öğle üzeri yediği soğanın kokusu geliyor. Bir yanında kadın oturuyor, bir yanında ben varım. Benim burnuma geleni, kadının duymaması mümkün değil.
Karşımdaki, daha uzağıma denk düşen kadının yaydığı ise parfüm kokusu. Yüzünde belli belirsiz bir makyaj var, boynunda bir kolye, kulaklarında küpe. Elbisesi ütülü. O giderken fark ediyorum, şık bir şapka takıyor.
Onu ve arkadaşını uğurladıktan sonra adam geliyor. “Nasıl? Güzel, değil mi?” “Evet” diyorum. “Bir hafta sonu akşam yemeğine çağıracağım, siz de gelirsiniz, değil mi?” “Bir-iki gün önceden söylersen gelirim” diyorum.
Böyle bir yemeğin olmayacağını, çünkü kadının bir daha davetini kabul etmeyeceğini söyleyemiyorum. Zor durumda hissediyorum. Bu durum için diyecek bir şey bulamıyorum. Bir şey söylemeye gerek var mı?
İnsan arasında bir şeyler başlasın istediği kişiyle buluşmaya giderken günün terini silmesi, dişlerini fırçalaması gerektiğini düşünemez mi? Davete gelenin bu umursamazlığını saygısızlık olarak kabul edeceğini, arkasını dönüp gideceğini ve bir daha da “Belki” deyip açık kapı bırakmayacağını tahmin edemez mi?
Haftalar geçiyor. O yemek yenmediği gibi, bir daha buluşulup bir şeyler de içilmiyor. Kadının ismi geçince yüzünü buruşturuyor, “Yok, ben vazgeçtim ondan. Yani iyi de, ne bileyim... Yok, onunla olmaz.”
Nazikçe reddedilen erkeğin genel hali, söz konusu kadını sanki kendi istemiyormuş gibi yapmak.
Belki de duyması gereken cümle şu:
Kadın bakımlı erkek sever.
Peki ama bunu ona kim, nasıl söyleyecek?
YORUMLAR