Bayramda el öpmek
Bayram aslında ne güzel şey. Küçükleri yeni giysilerle donatmak, ceplerine harçlık koymak, sarılıp öpmek ne güzel. Ailece bir araya gelip hep beraber yemek hazırlamak ne güzel. Masayı açıp genişletmek, komşunun kapısını çalıp mahcup mahcup “Fazla sandalyeniz var mı kalabalık olduk da” demek, oturup sarma dolma reyhanlı içli köfte yemek, yanında ayran içmek, sofradan kalkmamak orada öyle saatlerce oturmak ne güzel. Eski günleri hep iyi hatırlamak, aileye yeni katılanlara komik olaylar anlatmak ne güzel. Yıl yıl üstüne eklenirken yeni yuvalar kurulması, ailenin genişlemesi, hikâyelerin artması ne güzel.
Madem her şey bu kadar güzel, bayram bu kadar birleştirici bir şey, biz niye bayramları sevmiyoruz? Bayram gelince niye strese giriyoruz? El öpecekler ayrı stresli, el öptürecekler gergin.
Acaba neden?
El öpecekler, bayram arifesinde tartışıyor.
“Bu bayram gitmesek ne olur?”
“Çok ayıp olur.”
“Hep gidiyoruz bir bayram da gitmesek çok mu?”
“Çok ayıp olur. Annem yemek yapar bekler, gitmezsek üzülür, kırılır, kızar.”
El öptüreceklerin sorusu çok. Oğlanla gelin gelecek mi? Torunları da getirecekler mi? Gelirlerse kalacaklar mı? Ne! Gelmeyecekler mi! Tatile mi gidecekler! Yılda iki kere anne evine, baba ocağına gelip el öpmüşler çok mu? Tatil anneden babadan, aile büyüklerinden daha mı önemli?
El öpecekler aslında şunları sorsalar kendilerine, sonraki bayramlar bambaşka olabilir. Acaba gençler niye el öpmeye bize gelmek istemiyor? Neden ateş almaya gelmiş gibi kaçıp gidiyorlar? Neden kalmıyorlar? Neden bizim yanımızda olmak, vakit geçirmek istemiyorlar?
Aslında el öpecekler, el öptürenlerin düşündüğü gibi kötü çocuklar değiller. Sadece gittikleri yerde rahat etmiyorlar. Çünkü kendileri gibi olamıyorlar. Özgür davranamıyorlar.
Birçok el öpülecek evde, el öpecek kadınların genellikle giydiğine dikkat etmesi gerekiyor. Fazla açık saçık olmayan giysiler seçmeleri, oturmalarına kalkmalarına özen göstermeleri, pek yüksek sesle gülmemeleri icap ediyor. Kocalarıyla fazla samimi olmaları ayıp karşılanıyor. Erkekler oturuyor, kadınlar sofrayı hazırlıyor, ardından tatlı tabaklarını. Sonra çay koyuluyor, isteyene kahve yapılıyor. Kadınlar tetikte bekliyor, kendilerininki doluyken erkeklerin boşalan bardaklarını fincanlarını topluyorlar. Kimi “Biraz daha açık olsun” diyor, kimi bir dilim limon rica ediyor. O arada kapı çalıyor, başka misafirler geliyor. Kadınlar mutfakla salon arasında mekik dokuyor. O arada uyanan, meme isteyen, ağlayan, kavga eden çocuklarla ilgilenmek de yine onlara düşüyor.
El öptüreli öpülecekler farkında değil ama bayram yorucu bir şey, özellikle de kadınlar için. Bundan olsa gerek, bayram ziyaretlerini erkekler pek sorun etmiyor, genellikle kadınların yüzü düşüyor.
Peki el öptürecekler bunları düşünmüyor mu? Düşünmedikleri için suçlular mı? Düşünseler sonuç değişir mi?
El öptürecek kadınlar da başka türlüsünü bilmedikleri için herhalde, sormak akıllarına gelmiyor. Biraz düşünseler, gerçekten sadece bayramlar değil, hayat başka türlü olur.
El öpmeye gitmek istememenin tek sebebi hizmet etmekten yorulmak değil elbet. Her ailede ilişkiler farklı. El öptüreceklerin sorması gereken kilit soru şu: Neden çocuklar bizimle, benimle vakit geçirmek istemiyorlar? Cevapları verirken dürüst olurlarsa ve buldukları sebepleri kabul ederlerse çok mutlu bayramlar geçirebilirler. Hatta el öpecekler, ellerini öptüklerinin yanında mutlularsa bayramlar dışında da onların yanında olmak isterler. Niye istemesinler ki? Herkes nerede mutluysa orada olmak ister. Üstelik işte, okulda, yolda bunca yorulur mutsuz olurken insanlar, saadeti şefkati elbette aile içinde ararlar. Ama onlara hiçbir şey dayatılmıyorsa, kendileri olabiliyorlarsa, onlara karışılmıyorsa.
O zaman el öpenlerin öpecekleri el gerçekten çok olur.
YORUMLAR