Bana kocanı şikâyet etme
Bir derdini anlattığın zaman, bende iki duygu uyanıyor. Bir, sana kendini hemen o an daha iyi hissettirmeye çalışmak. İki, o derdini çözmek için sana yardım etmek. Eğer genel geçer bir sorunsa, ikisi de kolay. Senin için düşünmek, hayatını kolaylaştırmak beni memnun ediyor. Ama bana hep aynı derdi anlattığında sadece birincisini yapabiliyorum. Çünkü her defasında yeni bir çözüm üretemiyorum.
Son zamanlarda senin bana dertlerini anlatmandan değil, ama hep aynı dertleri anlatmandan yorulduğumu hissediyorum.Sorun belli, gidebileceğin yollar belli ve sen yolunu seçmediğin için biz oturup aynı sorunu aynı kelimelerle konuşup konuşup, kararıp kararıp evlere dağılıyoruz.
Yol seçememek, seçeneği olmamak başka şey, bile isteye başka yol seçmemek başka şey ki beni yoran da bu.
Mesela kocanı şikâyet etmeni istemiyorum artık. Telefonunda yakaladığın bilmemkaçıncı mesajı, yıldönümünüzü bu yıl da unutmasını, evin bütün yükünü senin üzerine bırakmasını, oğlanla kızla ilgilenmemesini, akşamları işten eve hep geç gelmesini, çalışmamasını, yalan söylemesini ... artık ne yapıyorsa ve sen rahatsızsan, bana bunları anlatma istiyorum. Neden biliyor musun?
Sen konuşurken o arıyor ve “bitanem” yazan telefonunu “Canımmm” diye açıyorsun. Hafta sonu çektiğiniz fotoğrafları sergiliyorsun. Benimle konuşan sen başka, o fotoğraflardagülen, kocasına sarılmış kadın başka.
Boşanma konusunda bu kez ciddi olduğunu söylüyorsun. “Acele etme” demeye kalmadan konu seçtiğiniz yedi kiloluk kurutma makinasına bağlanıyor. Sonra önümüzdeki yaz arabayla güneye inme kararınızı açıklıyorsun.
Yanında bir erkek var ve bana naklettiğin hadiselerin kahramanı o değil. Ona karşı bu kadar öfkeliysen, ismini telefonuna niye “bitanem” diye kaydediyorsun ve nasıl “Canım” diye hitap edebiliyorsun? İlişkini yedi kiloluk kurutma makinasıyla tamir ediyorsan, beni niye İngiliz anahtarı olarak kullanıyorsun? Madem altı ay sonraki tatil planınız hazır, neden bana bildiğim boşanma avukatı olup olmadığını soruyorsun? Aslında hayatı onunla paylaşmaktan bu derece memnunsan neden tam tersiymiş gibi davranıyorsun? Yaşadığın hayat mı yalan, bana mı yalan söylüyorsun? İkisinden birine neden ihtiyacın var?
Bazen ona söyleyemediğin şeyleri bana söylüyormuşsun gibi geliyor. Hepimizin yaptığı şey aslında. Herkesin yüzüne konuştuğunusöyleyene inanmak zor. Bazen sevdiklerimizi kırmamak için, bazen işimizi gücümüzü kaybetmemek için tanıdığımız kimselerin arkasından konuşuruz ve rahatlarız.
Ama koca dediğin ailen, hayatın. Sanki ona söyleyemediğin şeyleri bana söylüyorsun, bazen değil sık sık.Ama arkadaş, kocanı şikayet edip edip, içindeki bütün sıkıntıyı, öfkeyi kanalizasyona döker gibi boşaltıp rahatlayıp, onu öylece bırakıp evine döndüğün kişi değil.
Aslında doğadaki hayvanlar kadar özgür olan insanın, kafese girer gibi kapandığı evlerde işler kolay yürümüyor. Evlilik zor. En az iki kişi aynı evin içinde. Annenle babanınki kolay mıydı? Büyüdüğün evde her şey yolunda mıydı? Ya başkalarınınki?
Hepimizin bir hayatı, o hayatın içinde insanlar, hiçbir şeyden değilse bu insanlardan kaynaklanan sorunlar var. Bazısı idare edilebilir seviyede, bazısı katlanılamaz düzeyde. Hangisini ne kadar nereye kadar idare edeceğine, ne zaman eyvallah diyeceğine karar verecek olan senden başkası değil.
Karar verirken yardıma ihtiyacın varsa arkadaşın, eşin dostun hazırdır. Ama karar vermemeye kararlıysan, onları çözmeye niyetin olmayan sorunlarını anlatarak tüketme. Onların da bir canı var, yazık.
YORUMLAR