Canavar eşiği
Karanlık yanınla yüzleşmek hiçbir zaman kolay olmaz. Yeraltına doğru çeşitli kapılardan geçmeli ve oraya vardığında çırılçıplak olmalısın. Orada ölmelisin hatta üç gün üç gece bir kancada cansız asılı kalmalısın.
Bu hiç dönüp bakmadığın, bildin bileli bastırıp görmezden gelmek üzere yönlendirildiğin yanın, beslenemediği için kendi kendini yiyen bir canavara dönüşmüştür. Hakikat sadece olmak ve görülmek ister. Görülüp anlaşılmaktan başka hiçbir derdi yoktur. Yüzeye vardığında artık özgürdür. Özgür bırakmaktan çekindiğin canavar göz önünde olduğunda, karanlıklarda olduğundan daha gerçektir, daha yatışmıştır ve kontrollü beslenir. Onu ne kadar besleyip büyüteceğine artık sen karar verebilirsin. Onu ancak güvenli, gerçekçi, beslenebildiğin bir alanda büyütebileceksin.
Kendi hakikatini görmediğinde, onu yeraltında bırakıp yok etmeye çalıştığında, o var kalabilmek için bulabildiği tüm kanallardan senin enerjinle beslenmeye çalışacaktır ve fazlasıyla aç bir hayvanın beslenmeye çalışırken kendisi de dahil her şeye zarar vermesi mümkün.
Şimdi, derin bir kabul haline varabilmek için yürüdüğün yollar, eşzamanlı olarak yüzleşme cesareti sağlayacak sana.
Sırf “böyle olmaz, şöyle olur” dendi diye, kabul görmek için, daha çok sevilmek için, yeni bir benlik inşa ediyorsun kendine. Çünkü orada daha rahat edeceksin. Orada gerçekten kendin gibi olabileceksin. İdeal varlığına doğru yürürken mevcut varlığını didiklemeyi es geçmek, yemeği pişirirken ocağı yakmayı unutmaktan beter bir ihmal.
Bu benlik inşaatı bugün başlamadı. Daha da ilginci, inşaatı başlatan sen değilsin. El yordamıyla, tatlı ellerinden geldiğince koydular taşları üst üste ve şimdi bunu nereye doğru yükselteceğin ve genişleteceğin paşa gönlünün işi. Öncelikle, sen bilinçsizce neler olduğunu anlamaya çalışırken dizilmiş taşları, temellerin nerelere uzandığını keşfetmek gibi bir misyonun var. Gönlünü anlamak, dinlemek, aşka yer açmak gibi bir derdin var.
Diğer tüm seslerden uzakta, o en tanıdık, o hani rahim yumuşaklığından beri tanıdığın ses sana anlatacak. Bunu seviyorum. Bunu istiyorum. Böyle bir yaşam deneyimi arzu ediyorum ve şunları bunları hikayeme dahil etmiyorum.
Seçimini yaptığın anda, tüm taşların oyuncul bir şekilde ortalığa saçıldığını ve hiçbir şeyin senin kontrolünde olmadığı bir yerde çırılçıplak kaldığını görüyorsun.
Orası, yaşam oyununa ilk kez gerçekten davet edildiğin yer. Sürprizlerin ve türlü maceraların seni beklediği yer. İnşa ettiğin şey, bilinmez yollarda yürümenin devamını sağlayabilecek bir çift ayakkabı ve basit bir yolculuk bohçasıydı; paşa gönlün ne zaman isterse yenilenebilir, hafifleyebilir veya başka muhteşemliklerle doldurulabilir. İnşa ettiğin bu karakter, artık oynamaya hazırdır. Belirsizlikle karanlığı birbirinden ayrıştırıp neşeyle başlayabilirsin, canın nasıl isterse. Canavarların yok olmadılar. Sana katıldılar işte, şimdi birlikte uyum içerisinde süzülebiliyorsunuz.
Tüm kapasitenle, tüm sevginle yürüyebilmek için, içten içe sevgini emen karanlık canavarlarını bul ve onlara biraz ruh kurabiyenden ikram et. Yaşamın eşiğinden ancak böyle neşeyle zıplayabileceksin. Aşka ancak böyle yer açılabilecek. Özgürce oynayabildiğin her yerde aşkı bulabilirsin ve bilinmez karanlıklarla bir arada bulunduğunda başka türlü bir canavara dönüşen aşk, sadece bir bütün olarak var olabilen kalplerde büyüyüp serpilebilir. Üstelik fazladan ışık yaratabilecek kudretteki aşk, gölgeleri tuz buz edecek patlamalara da kadirdir.
Daha da ilginci, aşka “biraz gölgelerde işim var, şurada duruver” dediğinde o seni tam da orada, sonsuza kadar bekleyebilir. Sen kendini, sevdiklerini, dünyayı iyi ettikçe de durduğu yerde kıpırdanır, parlar.
Sen kendini, sevdiklerini, dünyayı iyi etmeye niyetlenip ilk eşiği atladığın anda, o sana yoldaşlık etmeye başlar. Böylece ondan gelmiş, ona gidiyor olursun ve tüm karanlığınla, tüm canavarlarınla, tüm iyiliğinle ve oyunculuğunla, hakiki bir hikâye için hazırsındır.
YORUMLAR