Bencil olma hakkı
Kendine iyi gelen şeyi yapmak ile bencillik etmek arasında da ince bir çizgi var.
Ben bu ince çizgilere bayılıyorum. En sevdiğim dizideki zaman lordu, çok zevdiği zaman makinesi için “seni olman gereken yer ile olmak istediğin yer arasındaki ince çizgiye götürür” diyordu.
Şimdi bir düşün, hayatındaki insanları kırmamak için yaptığın minik fedakarlıklardan tut da, sırf o öyle dedi diye öyle yaptığın her şeyi... Buna ailen istemiyor diye vazgeçtiğin o okulu ve beklemekten çok sıkıldığın halde sırf çok yorgun görünüyor diye bankada sıranı verdiğin o yaşlı insanı da dahil et. Büyük küçük, bugüne kadar pek çok fedakarlık yaptın. Bunun karşılığında, belki birkaç defa da başkalarını düşünmeden, sırf sen öyle istiyorsun diye bazı kararlar aldın.
Yaptığın fedakarlıkların birçoğu herhangi bir merci tarafından takdir edilmemişken, kendin için aldığın kararların pek çoğunun birileri tarafından ‘bencillik ettiğin için’ eleştirildiğine de şahit olmuşsundur muhtemelen. Halbuki sırf canın o gün arkadaşlarınla takılmak istemedi diye kalkıp gitmişsindir yanlarından. Muhabbet sarmamıştır, ne bileyim, evde durasın gelmiştir. Orada oturup onlarla sıkılmak yerine kendini seçmişsindir. Ya da artık ilerlemediğini hissettiğin bir ilişkiyi, karşındaki üzülse de bitirmeyi seçmişsindir. O gün evde kalıp ailene yemek hazırlamak yerine dışarı çıkıp kızlarla zaman geçirmişsindir.
Tüm bunları yaparken, tam olarak nerede bencilleştiğini belirleyen o çizgi o kadar bulanık ki.
Halbuki oksijen maskesini kendine takmaktan da öte, başkalarını besleyebilmek için önce kendini besleyebiliyor olman gerektiği gibi bir gerçek var. Ve bu sadece oksijen maskesi gerektiren bir durumda değil, her gün yapman gereken bir tür besleme. Sağlıklı kalmak bazen o kadar zor ki. Kalabalık, koşturmalı bir hayatın içinde sağlıklı kalmak gerçekten de çok zor. Sadece akıl sağlığından bahsetmiyorum, düzgün beslenmek, vücudunun ihtiyaçlarını dinleyebilmek ve karşılayabiliyor olmak da kolay değil.
Bu yüzden, yapılacak işler listesinin en başında kendi ihtiyaçlarının gelmesi, nasıl oluyor da bencilliğe dönüşebiliyor? Kendinden başka hiçbir şeyi düşünmediğin, başkalarının kötülüğüne bile olsa kendi adına kararlar verdiğin haller değil mi bencillik?
Bu ince çizginin yarattığı belirsizliğin şöyle bir yan etkisi oluyor: Eğer kendini doğru düzgün besleyemediğin halde ‘aman bencil olmayayım’ diye başkalarını beslemeye kalkarsan, kimseyi doyurabilmen zaten mümkün olmuyor. O ‘ulan koşturup duruyorum, kimse kıymetimi bilmiyor’ dediğin zamanlarda da muhtemelen kendini beslememiş olduğun için kimseye yaranamamışsındır.
Kendini beslemeyi öğrenmen gereken nokta, işte o kendini düşünme ile bencillik arasındaki ince çizginin üzerinde bir yerlerde. Orayı bulduğunda, sihirli bir şekilde kendini beslemek için nelere ihtiyaç duyduğunu hemen keşfedeceksin zaten. Bir seyahat mi, biraz yalnız kalmak mı, yeni bir eve taşınmak mı, sevdiğinle biraz zaman geçirmek mi, epeydir eline almadığın o gitarla haşır neşir olmak mı, şiir okumak mı; her neyse. Ayrıca bir zaman makinen olmadan da gidebileceğin o ‘olman gereken yer ile olmak istediğin yer arasındaki ince çizgi’yi de keşfedebilirsin böylelikle.
Kendi ihtiyaçlarını gözetmediğin sürece, başkalarının ihtiyaçlarını hakkıyla karşılaman mümkün olmayacak. Bir yerde ‘bırak bencil desinler’, ben iki ayağımın üzerinde sapasağlam durabildiğimi hissedene kadar kimseye elimi uzatmak zorunda hissetmeyeceğim kendimi. Bu zorundalıklar ortadan kalktığında zaten tam da gereken yerde, gerektiği gibi uzatılacak ve tutulacak o eller.
YORUMLAR