yaşamak ve ölmek üzerine

Sevgilinin, gölge tarafını kabul etmeden gerçek bir ilişki yaşayamazsın, diye anlatıyordu masal.

Gölge tarafı ne demek?

Hani o çok da bayılmadığın, ilk başlarda görünür olmayan ama zamanla ortaya çıkan özellikleri.

Annesini çok sevmesi belki;

uykuya çok düşkün olması,

sürekli teması seven, senin de bayıldığın o halin içinde, o temas bir an olsun kopunca paniğe düşen hali belki...


Sadece sevgilinin değil, kendinin de gölge tarafını kabul etmeden, tam bir hayat yaşayamazsın, diyordu biraz da.

Senin gölgende neler var?

anneliğe kaptıtıp çocuklarının bağımsızlaşmasına izin veremeyişin mi,

negatif duyguların içinde kalamayışın,

hayalperestliğin,

nereden geldiğini bilemdiğin bir kıskançlık hissi,

parayla olan ilişkinin içindeki dağınıklık... Başka neler?


Ve bir de yaşamın gölge yanını;

kayıpları, hayal kırıklıklarını, hastalık, yaşlanma ve ölümü kabul etmezsen tam bir hayat yaşayamazsın, diyordu...


Başlangıçların ve bitişlerin,

yükselişlerin ve alçalmaların,

çoğalmaların ve eksilmelerin,

tıpkı güneşin her sabah doğması,

öğlenleri tepe noktaya ulşaması ve akşama doğru alçalıp gece yarısı kaybolması gibi,

ve ertesi sabah yeninden doğması gibi bir döngüsünün olduğunu, bildiğimiz haliyle yaşamın esas bilgisinin bu ritmi algılamak ve onunla birlikte akmak olduğunu anlatıyor masal...

Yaşam - Ölüm - Yaşam döngüsü deniyor buna.

Bir ağacın dört mevsimi gibi doğal ve kendiliğinden...


Dün, bir cenazeye gittim. Yanımda 9 yaşındaki oğlumla.


Oradaki tek çocuk Uzay’dı. Ben belki, çok küçük yaşta ölümle tanışmış, çok uzun zamandır bununla ilgili kafa yormuş, kalp genişletmiş olma gayretimden, oğlumu yaşamın ve ölümün doğal döngüsüyle büyütmeyi önemli buluyorum. Ölenlere üzüldüğümüzü, bu üzüntünün ölümden değil, şairin dediği gibi ayrılıktan dolayı olduğunu öğrenmesini; bu topraklarda bir insan nasıl uğurlanır, bilip tecrübe etmesini önemsiyorum... Bana öyle yapılmamıştı.



Cenazeden çıktığımızda oğlan sordu bana:

- Anne, neden başka çocuk yoktu?



- Çocukları ölüm bilgisinden koruduklarını düşünüyor olabilirler, diye yanıtladım.


Sadece çocukları değil, zamane insanı yetişkin kendisini de ölümden, ölüm bilgisinden, bu süreçlerden korumak için çırpınıp duruyor baksanıza. Herkes hastanelerde ölüyor artık. Ölüme doğru giden insana evinde, huzur içinde, mevcudiyetle eşlik etmeyi bilmediğimizden beceremediğimizden. Bu durum bana, yetişkinliğin sadece görüntüde olduğu hissini veriyor...


Oysa ki: Ölüm sayesinde yaşam kıymetlidir, diyordu masal. Bir gün birini sevdiysen, onun yasını yaşaman garantidir; ve hatta yas, birini (bir şeyi) sevmiş olmanın lütfudur. Sevilmemiş şeyin ardından yası tutulmaz.

***

“Toprak” dedim Uzay’a,


“Bize yuva olan, bizi besleyen toprak, bir zamanlar canlı olmuş şeylerden oluşur. Ölüm, yaşama gebedir. Hepimiz ölürüz.”


Işık varsa, gölgesi düşer bir yana


Gölge de pakete dahildir


Yaşam ölüm yaşam böyle döner gider...


Tıpkı, evimiz olan, yerkürenin hem kendi etrafında, hem güneşin etrafında dönüşü gibi,

tıpkı çevresinde döndüğümüz güneşin, Samanyolu denen galaksinin içinde ve oradaki binlerce yıldız ile dönüp durması gibi ve hatta

samanyolu denen galaksinin Laniekea denen süper nova'nın içinde haldır huldur dönüp gidiyor olması gibi...


Yaşam döngüdür... ışık ve gölge, birdir.


Laniekea

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.