Sadece Anne!
Biliyorsunuz... Uzay’a hamile olduğumu öğrendiğimden beri gazeteye yazıyorum. Annelik, çocuk konulu kitaplar okuyorum harıl harıl, bu konularla ilgili kişilerle görüşüyorum. Arkadaşlarım soruyorlar “Anne olmasan ne yazacaktın?” diye. İşimi seviyorum evet; lakin bu laf zoruma gidiyor biraz. Oysa ki ben anne olmadan önce de çok okur, çok yazardım. Başka konular hakkında.
Fantastik edebiyat mesela. Okumayı en çok sevdiğim türdür. Ursula Le Guin, Neil Gaiman. Türk edebiyatı: Tezer Özlü, Leyla Erbil, Sevgi Soysal, Hasan Ali Toptaş...
Bunları özlediğimi fark ettim. Ve hafta sonu elime Tehanu'yu (Ursula Le Guin) aldım. Şimdi, anne gözüyle, Uzay'dan ve diğer okumalardan fırsat buldukça Atuan'lı Tenar'ın hayatının ikinci yarısında yaşadıklarını okuyorum. Tehanu Yerdeniz Serisinin 4. Kitabı.
Tenar, Yerdeniz'in ikinci kitabının asıl kahramanıydı... Karanlıklar içinde bir manastırda yaşamını sürdüren, kadınlardan başkasını bilmeyen bir seçilmiş rahibeydi genç kızlığında... Bu yaşamdan kurtuldu. Erreth Akbe'nin halkasını baş kente taşıdı ve bir büyücünün çırağı oldu... Sonra bunları da bir kenara bıraktı.
Mütevazi bir çiftlikte, herhangi bir adamın eşi, iki çocuğunun annesi olarak yaşamayı seçti... Yıllar geçti. Çocukları büyüdüler, kocası öldü. Tenar çok iyi bildiği yalnızlığına geri dönecekti ki Therru ile karşılaştı... Zulüm görmüş, tecavüz edilmiş, yakılmak istenmiş bir küçük kız. Onu aldı, kendine kattı... İşte bu kitap bu ikisinin tanışmasıyla başlıyor...
Kitabı ilk okuduğum zaman tarih atmışım en baş sayfaya: 2004. O zaman, henüz bir üniversite öğrencisi, en yakın arkadaşlarından oluşan çeteyle hayatın dip bucaklarını arayan bir genç kadınım.
**
Şimdi bu kitap benim o zaman okuduğum kitap değil tıpkı benim de bundan 9 sene önce bu kitabı okuyan kadınla aynı olmayışım gibi. Şu paragrafı mesela, bundan 9 sene evvel okuduğumda anlamış olmama ihtimal yok:
"Evde mi olacaksın?" diye sordu Tenar... "Therru uyuyor, biraz yürümek istiyordum da!"
"Evet, sen git" dedi adam ve bir kadına hükmeden zorunluluklar karşısında bir erkeğin vurdumduymazlığını düşünerek gitti. Zorunluluklar: Birilerinin uyumakta olan çocuğun yakınlarında olması, birinin özgürlüğünün diğerinin özgürlüksüzlüğü anlamına gelmesi gibi..."
Ursula her zamanki bilgeliğiyle kadınlar ve kadınlık üzerine konuşuyor Tehanu'da...
"Şey şekerim, kadın tamamıyla değişik bir şeydir. Bir kadının nerede başlayıp nerede bittiğini kim bilebilir ki? Benim köklerim var, bu adadan daha derin köklerim. Denizden daha derin, karaların yükselişinden daha eski. Ben karanlığa uzanırım. ay yokken, ben vardım. Kimse benim ne olduğumu söyleyemez..."
**
Şimdi Ursula'dan geçip Müge'ye geleceğim. Müge Öztürk HThayat.com'un yazarlarından biri. Geçen hafta HThayat için yazdığı "Kır Pusulayı" sitenin en çok okunanlarından biri oldu. Müge bu yazıda anaokullarından, çocuk beslenmesinden değil marazi bir ilk sevgiliden bahsediyordu... Anneliği iş edinmiş başka bir kadın annelik dışında yazıyordu ve çok güzel anlatıyordu annelerin de annelik dışı halleri olduğunu...
"Hepimizin pusulası geçmişte asi, ayrık ama ilkeli, yakışıklı yüzünü umursamadığından daha da cazibeli, belki bir yaz gecesinde sevilmiş, yıllarca hasret kalınmış bir yerde duruyor sanırım."
**
Diyeceğim o ki, mayısın 2. haftasında; annelerin diğer günlerden daha çok konuşulacağı bu günlerde ne hediye alacağını düşünmek yerine, onların “sadece anne” değil de bir genç kız, bir kadın, bir sevgili olduklarını anımsamakta; anneye de bunu hatırlatmakta fayda var.
Sabah uyandıklarında 5 dakika sessizliğe ihtiyaç duyabileceklerini, bazen çaylarını sıcak içmek isteyebileceklerini, kocalarını "baba" değil, "sevgili" olarak görmek isteyebileceklerini, büyücüler ve ejderhaları sevdiklerini, seneler önce de olsa sabahlara kadar dans ettiklerini, tekinsiz tiplere aşık olma potansiyeli barındırdıklarını anımsamakta fayda var... Var!
YORUMLAR