Dünyada şefkati nasıl yaratacağız?

Fiziksel ve duygusal şiddetin her yanımızı sardığı bu gezegende şefkati nasıl yaratacağız?


Bu soru üzerine düşünüyor, çalışıyor, etkinliklere katılıyorum. Temas ettiğim, tanıştığım insanlara soruyorum; “Şiddetin azaldığı, birbirimizin insan olduğunu hatırladığımız bir dünyada var olmak mümkün mü sence?” diye. Değişik cevaplar alıyorum; özünde umutsuzluğun olduğunu düşündüğüm: “Şiddetsiz dünya mı olur? Bu dediğin hayal. Şiddet olmadan olmaz ki. “Beni küfür etmek rahatlatıyor. Ne yani, küfür de mi etmeyeceğim? Ağzının üstüne iki tane patlatıp susturmak varken bir de anlamaya mı çalışacağım? Sen çok romantiksin. Bu dediğinin gerçekleşmesi mümkün değil. Herkesi anlayacağım diye melek mi olayım?” gibi. Böyle cümleler duyduğumda zihnimden geçen düşüncelere bakıyorum: “İnsanlar da ne meraklı şiddetli olmaya (genelleme), küfretmek iyi bir şey değil, kaba bir insan (değerlendirme), dayakçı (yargı-etiket), böyle bir yere varamazsın (yorum), daha nazik olmalısın (eleştiri)” gibi düşünceler geçiyorsa zihnimden, bu düşüncelerin benim karşımdaki insanla bağlantımı koparan ve beni hayata yabancılaştıran ifadeler olduğunu hatırlıyorum.


Marshall Rosenberg, başkaları hakkındaki yargılarımız, düşüncelerimiz, yorumlarımız ve bunlara bağlı eylemlerimizin karşılanmayan ihtiyaçlarımızın trajik ifadeleri olduğundan söz eder. Yani, birini yargıladığımızda, eşleştirdiğimizde karşılanmayan bir ihtiyacımız olduğuna uyanmamızı hatırlatır bize. Bu bilgiyi referans alıyorum kendime ve soruyorum, “Burcu, duyduklarınla nasılsın? Burada karşılanmayan bir ihtiyacın var, nedir o?” diye. Ben şiddetsiz bir dünya özlerken, insanların şiddeti “savunuyor ya da olağan buluyor” olmalarıyla umutsuzluk hissediyorum. Özlemim, toplumsal düzeyde gelişmek. Bununla birlikte, soruyu cevaplayan kişinin de ihtiyacıyla bağlantı kurabilmek istiyorum. Kendisine soruyorum; “Küfretmek beni rahatlatıyor dediğini duydum, gergin misin? Rahatlamaya mı ihtiyacın var?” diye. Halinin görüldüğünü düşünüyor olacak ki başlıyor anlatmaya “Hayatı sürdürmekte, faturalarımı ödemekte zorlanıyorum. Gerginim ve rahatlamak için bulduğum en iyi yol, küfretmek.” Kalbim bunun yasıyla sızlarken, karşımdaki birazcık da olsa duyulmuş olmanın rahatlığına geçiyor, fark ediyorum.


Sözünü ettiğim konuyu kendi örneğim üzerinden somutlaştırmayı deneyeyim. HTHayat'ta bu yazıları yazmak benim seçimim. Bu yazıları yazarken, okuyanların zihinlerinde merak, kalplerinde niyet oluşmasına katkı olabilmek istiyorum. Eylemimin ardındaki ihtiyaç katkı olmak. Katkı olma ihtiyacımı karşılamak için seçtiğim yol yazmak. Yazmayı isteme halim ve yazdıklarımın içerikleri bazılarına “anlaşılmaz” gelebiliyor. Bana, “Yazdıkların çok anlaşılmaz” diye yargısını ifade eden kişinin ihtiyacının aslında anlamak olduğunu fark etmek benim becerim. Bu beceriyi zaman içinde, Şiddetsiz İletişim ile geliştirdim. Şiddetsiz İletişim'den evvel, böyle bir yargı duyduğumda vereceğim ilk cevap “sen kendi işine bak, sen de kimsin ki bana anlaşılmazsın diyorsun” gibi ifadelerle savunmaya geçmek olurdu. Şİmdilerde böyle yargılar duyduğumda, düşünüyorum. Yaptığım eylemin karşımdaki insanın dünyasında yarattığı etkinin onun bir ihtiyacını karşılamadığı bilinciyle karşımdaki kişiye soruyorum. “Daha net ve anlaşılır ifadeler mi sana iyi gelir?” Bu soru ve yönelme halim, cümlenin sahibine de bana da iyi gelebiliyor. Bağlantının sürmesini, iletişimin canlılığını destekliyor. Kendimi savunma halimle gerilebilecek ortamın yerini ilgi, merak ve anlama niyeti alıyor.


Dünyada şiddetin böyle böyle azalacağına inanıyorum. Diğerlerinin ifadelerini ihtiyaç farkındalığıyla algılayabildiğimizde, bu ifadenin bize söylenmiş ve fakat savunmaya geçmemizi şart kılan bir tehdit olmadığını algıladığımızda ve içimizdeki merakla diğerine yönelip sorduğumuzda yani bağlantı kurmaya başladığımızda değişmeye başlayacak dünya.


Sana yönelen yargılar, genellemeler ve tavsiyeler karşısında nasıl bir duygu haline girdiğini fark edebiliyor musun?


Duyduğun yargıların altındaki ihtiyacınla bağlantıya geçebiliyor musun?


Tüm bunlar olurken, kendine şefkatli, karşındakine meraklı bir ilgiyle yönelebiliyor musun?


Bunu yapabildiğin an, dünyada görmeyi özlediğimiz şefkatin yeniden canlanacağına inanıyorum. Duyduğum yargılara anlama niyetiyle yöneldiğimde, karşımdakinin de bir insan olduğunu hatırlayabildim. Bana "karmaşıksın" diyenin sadelik özlediğini, "seni sevmiyorum" diyenin anlayış, sevgi ve bağlantı isteğini, durmadan sözümü kesenin kendini ifade etmek istediğini, "bir işin ucundan da tutmuyorsun" diyenin destek özlediğini, romantik ve hayalperest bulanın duygusal güvenlik özlediğini anladıkça yani ihtiyaçlar bağlamında bağlantı kurdukça, savunmacı ve yargıcı düşüncelerden özgürleşmenin mümkün olduğunu deneyimledim.


Ne dersin? Sana doğru yönelen yargılara ya da başkalarından sana yönelen yargılara bir de bu bilinçle bakmak ister misin?


İhtiyaçlarınla bağlantı kurmanı desteklemek için Şiddetsiz İletişim Türkiye Derneği web sitesinde yer alan ihtiyaç listelerinin bağlantı linkini buraya bırakıyorum.


İhtiyaçlarınla bağlantı kurmakta zorlanırsan bana burcubgrn@gmail.com mail adresim aracılığıyla ulaşabilirsin.


Sevgi ve dostlukla...




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.