Hayatın halleri: Tanışma halleri
Nasılsın?
İçindeki hayatta, kendinle bağlantı kurdun mu son yazımdan bu yana?
Aklına geldi mi ara ara da olsa, içindeki ses aracılığıyla kendine sormak; şu anda ne olmakta ve sen bu olanla nasılsın demek?
Şimdiye kadar olmadıysa, şimdiden sonra olabilir. Denemek için niyet, gerçekleştirmek için eylem gerek.. İstersen, şu an sorabilirsin kendine nasılsın diye?
Tuhaf geliyor, hayatta gördüğümüz insanlara hızlıca sorduğumuz bu "Nasılsın?" sorusunu kendimize sormamak. Öğrenebilir, beraberce alışkanlık geliştirebiliriz, umudum bu.
Kendime sormadığımı neden benim dışımdakilere bu kadar kolaylıkla soruyorum diye düşündüm bu satırları yazarken. Merak enerjisi geldi, gösterdi kendini.. İnsan bir diğerini merak ediyor.
Biriyle ilk defa tanıştığınızı düşünün; ilk sorduğunuz soru ne?
“Merhaba, nasılsınız?” Peki bu soru gerçekten halini merak ettiğim için mi?
Değişir tabi cevap, bana sorarsanız çoğunlukla otomatikten ya da nezaketten çıkıyor soru ağzımdan. Alışılmış dil ezber kalıpları...
Cevaplar oldukça sığ oluyor: “Sağolun, siz nasılsınız?”
Bu bana aşırı resmi gelen durumlarda, ortama göre değişiyor sorular da.
“Ne iş yapıyorsunuz?” “Aaa öyle mi ben de … yım.”
Ardından bir soru daha;
“Hangi üniversite?” “Hmmm, ben de …..’dan mezunum.”
“Nerede çalışıyorsunuz?”
“Eşiniz, eşiniz ne iş yapıyor?”
“Çocuğunuz var mı? Kaç yaşında, hangi okulda?”
Yazarken sıkıldım, bu soruları duyunca da çok sıkılıyorum ben. Size ne oluyor böyle sorular duyunca?
Dışarıdan bana yönelen ve “halimle” değil de “yaşamımda edindiğim etiketlere” dair bana yönelen sorularla uzlaşamıyorum. Aynı zamanda, düşünme biçimim otomatikte olduğunda kendi zihnimde bu sorulara yöneliyor ve zaman zaman kendimi ya bu soruları sorarken ya bu sorulara cevap verirken buluyorum.
İçimden güçlü bir merak yükseliyor, bundan binlerce yıl evvel insanlar böyle mi tanışıyordu?
Birbirlerine nasılsın diye sorarken, hayatta ne yapıyorsun diye sorarken aslında neyi merak ediyorlardı?
Cevap yüzyıla ve yaşam biçimlerine göre değişecek olmakla beraber; umudum o ki; öğrenmek istedikleri, “Karnın aç mı? Sağlığın yerinde mi? Keyifli misin şu anda? Halinden hoşnut musun? Evine götürecek ekmeğin, evinde yiyecek yemeğin var mı? Sırtındaki örtü seni soğuktan koruyor mu? Ayak tabanındaki deri yara oldu mu? Bakıma ihtiyacın var mı?”
İnsanlar geliştikçe, soruların altındaki niyetlerde dönüşmüş sanki.
Birbirimizin fiziksel, duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarıyla ilgilenmek yerine zeka ile ilişkili becerilemize odaklanmaya başlamışız.
Oysa ki, hatırlasak bundan yüzyıllar önce şu an yaptığımız mesleklerin hiç biri yokken insanların birbirleriyle nasıl kalpten kalbe bir bağ kurduğunu, zekanın kıyasının yerine kalbin bağına kıymet verdiğini.
"Ee ne yapacağız Burcu? İnsan ilk tanıştığına da hayatının en derin duygularını, en acılı hikayelerini anlatamaz ki" diye bir ses yükseliyorsa içinde, bir soluklanır mısın? Duygusal güvenliğimizi koruyacak şekilde olduğum halimi paylaşmakla ezberden halimi söylemek arasındaki ince çizgide seçimsel bir cevap verebilme halini nasıl deneyimleriz, onu araştıralım istiyorum.
İletişimde olduğum kişiyi mezun olduğu okullar, yaptığı meslek, mesleğindeki pozisyon, aldığı maaş, bindiği araba ile değerlendirmek yerine insanlığını hatırlayarak bağlantı kurmaktan bahsediyorum. "Sen ordan mezunsun, ben buradan" demek yerine, ilgiyle ve merakla karşımdakini dinlemekten bahsediyorum. Birbirimizin 7 göbek soy ağacını araştırmak yerine, anın içindeki hallerimizden bahsetmekten bahsediyorum.
Başka türlü tanışmayı öğrenelim istiyorum.
2017 yılında ilk Şiddetsiz İletişime Giriş Eğitimi’ne katıldığımda, tanışma çemberinde Sevgili Özgen Saatçılar soruyu şöyle sormuştu. “Seni buraya ne getirdi? Şimdi ve burada nasılsın?” Epey afalladığımı hatırlıyorum beklemediğim bu soru karşısında. "Nasıl yani" demiştim, "kimse mesleğimi bilmeyecek mi?" Ben söylemedim, kimse bilmedi epey bir süre katıldığım çemberlerde. Ben de bilmemiştim, kimin ne iş yaptığını, ebeveyn olup olmadığını, medeni halini.
Üzerine düşünüp sohbetlendiğimizde Özgen ile, "başka türlü tanıştık" demişti.
Ne dersin?
Birbirimizin insan olma halleriyle başka türlü tanışalım, yeni tanışma halleri bulalım mı?
YORUMLAR