Yas uyur gezeri
35 benim için sadece bir rakam değildi.
35’imi bitirip 36’mın içinde yenice gün almaya başladığım zamanlarda oğlumun hastalığı hayatıma misafir oldu. Kendimi bildim bileli yaşam döngüleri ve insanlık olarak bu dünyada neden var olduğumuz sorularına cevap arayan bir insan olsam da yaşadığım deneyimi anlamlandırmam çok uzun zamanımı aldı. Finans alanında çalıştığım iş hayatım dışında hastanelere ve huzurevlerine gitmek, yardım projelerinde gönüllü çalışmak hatta proje üretmek her zaman vazgeçilmezim olduysa da oğlumun hastalığının getirdiği deneyimde kendimi kendime yardım edemez bir halde buldum.
Bana ne olduğunu anlamak ve yaşadığım deneyimi adlandırmak bazen birbirlerine destek veren iki dost gibi ilerleseler de yollarının ayrıldığını hissettiğim zamanlar da oldu. Kendime neden yardım edemediğim sorusunun ağırlık kazandığı zamanlarda çocukluğuma ve diğer yaslarıma döndüğüm derin dehlizlere dalmam gerekti. Yaşadığım deneyimi "kendi içinde" anlamlandırmaya çalıştığım vakitlerdeyse yaşamın aslında ne olduğuyla ilgili gözlemlerimi arttırmam ve yaşamı "dinleme" becerimi geliştirmem icap etti.
Bu iki koldan ilerleyen uzun ince yol hala devam ediyor. Benim yasım da öyle. Yasımın devam eden haliyle barışmak ve aslında bunun doğallığını görmek hayatıma bir canlılık ve genişleme hissi getirdi. Kendime yardım edemediğim anların, yaşadıklarımı bastırdığım (neredeyse yok saydığım) ve bunlardan doğan duygularımı ifade edemediğim zamanlardan kaynaklandığını farkettim sonrasında.
Nihayetinde, kendime yardım edebilmem için kendimle aramdan çekilmeye izin verdim. Konuşmaya ve paylaşmaya başladım. Paylaştıkça aynı yolda olduğum insanlarla tanıştım. Yas konusunda bize söylenilenlerin aksine yasın aşılması gereken bir şey olmadığını ve herkesin yasını farklı yaşadığını gördüm.
Kendinle arandan çekilme kısmını önemli buluyorum. Müdahalesizlik en güçlü müdahaledir derler ya. Yasla ilgili o kadar çok yanlış anlaşılma var ki yasın gerçekten ne olduğunu anlamak için bildiklerimizin yarısından fazlasını unutmamız gerekiyor. Tam olarak bu noktada da yazdıklarıma yer açabilmek için lütfen şu ana kadar bildiklerinizin çoğunun doğru olmayabileceğine ihtimal verin. Yasınızı yaşamanız lazım. Yasınızı görmeniz ve ifade etmeniz lazım. Konu yasa gelince güçlü gözükmek (olmak) bir marifet değil. Yas uyur gezeri olmak diye bir şey var bence. Kendimce tanımını da aslında yaslıyken güçlü gözükmek adına yok-muş gibi davranmak diye yapabilirim. Müdahale etmezseniz, yasınız yok-muş gibi davranmazsanız yasta sıkışıp kal-maz-sınız. Eğer yasın içine saplanacağınız varsa müdahale etseniz de saplanırsınız. (Patolojik yas diye bir şey var evet, bizlerin halk dilindeki deyişiyle "hep yaslı kalmak", ama patolojik yas, biz yasa müdahale etmedik diye oluşmuyor. Daha karmaşık bir yapısı var)
Yas, kişinin ruhunu o ana kadar olmadığı haliyle "görünür" kılan bir süreç. Mış-muş gibilerle devam edemeyeceğimiz bir köşeye itiyor bizi. Ve o köşede izin verirsek, hayat değişiyor. Oğlumun hastalığıyla itildiğim köşemde gözyaşları ve acı içinde dolanırken aslında merhemimin bu köşenin sınırlarını tutan yasın kendisinde gizlendiğini keşfettim. Zaman içerisinde kendi köşeleriyle temas eden insanlara eşlikçilik yapma şansı doğdu ve bunun için hakikaten minnet doluyum. Eşlikçilik yaptığım bir kişi köşesinde sıkışmış bana geldiğinde önce dur diyorum ve bildiklerini unut. Orası her ne kadar bir köşe gibi gözükse de akıl almaz olasılıklara açık, canlı ve akışkan bir alan. Ya o köşede yaşamla saklambaç oynayıp yüzünü duvara dayayarak sonsuza kadar saymaya devam edeceksin, bu arada yaşam senin arkandan akmaya devam edecek ya da sırtını köşeye verip, ağlarken başını duvarlara dayayarak yasın seni sarmalamasına izin vereceksin.
O sıkıştığınız köşelerde yaşam düşündüğünüzden farklı ilerleyebilir. Yeter ki siz yas uyurgezeri olmayın.
Yazının İngilizce versiyonu: Grief Sleepwalker
YORUMLAR