Ölmek ile başlayan bir cümleyi nasıl sürdürürsünüz?

Geçenlerde uzaktan yaptığım bir röportajda güzel bir soruyla karşılaştım (*). Soru şuydu:


"Ölmek ile başlayan bir cümleyi nasıl sürdürürsünüz?"


Düşündüm.


"Ölmek /ölüm var" (**) dedim.


Ölmek ile başlayan bir cümleyi tamamlamak sorun değil de, dokusunda ölmek/ölüm olan bir hayatı nasıl yaşayacağımız üzerinde kafa yormamanın doğurduğu sonuçlarla yaşamak zor bence.


Ölmek üzere olan kişilere ve ailelerine destek olmak isteyen geniş kalpli pek çok insan benimle iletişime geçiyor. Hem birkaç sene önceki kendi hallerim aklıma geldiğinde, hem de o insanlarla konuşmalarımdan sezinlediğim kadarı ile ‘’destek olmak’’ işinin romantize edilmiş bir tarafı olabiliyor. Mesela ben zannederdim ki ölmek üzere olan kişiler ölmek üzere oldukları için bilgece konuşmalar yapacaklar. Ya da insanlar zannediyorlar ki ölmek üzere olan kişinin yanına oturup, son birkaç saatlerinde onların ellerini tutma şerefine erişerek kalpten paylaşımlarda bulunacaklar.


Gerçekler bundan çok uzak. Aslında ölmek üzere olan kişilerle ve aileleriyle vakit geçirmek son derece sıkıcı olduğunu düşünebileceğiniz bir süreç olarak tanımlanabilir. Sadece orada oturuyorsunuz. Yapabileceğiniz pek bir şey yok. Ölmek üzere olan kişi ya konuşmak istemiyor, ya fiziksel olarak enerjisi buna müsait değil ya da her ikisi birlikte. Ortama uzun bir sessizlik hakim.


Ama işte bu sıkıntıyla ve sessizlikle ne yapacağınız size kalmış. Hayatın zorlandığımız kısımları başımıza geldiğinde ne yapmayı seçtiğimiz gibi.


Ölüm döşeğindeki kişiyle aramdaki sessizliğin bana değmesine izin vermek mesela veya mümkün olduğunca farkındalık içinde, oradaki deneyime tam olarak dahil olma niyetim mesela.


Sessizlik bana değerken yapmaya çalıştığım sıkıntımı mucizevi bir şekilde yok etmek değil, sıkılmamak değil, orayı daha eğlenceli bir hale getirmek hiç değil. Sessizliğin bana değmesine izin vermek demek sessizliğin bana ne yaptığına bakmaya kararlı olmak demek.


Geri dönüyorum.


Ölmek/ölüm var.


Bu size ne yapıyor? Bunu bilerek yaşamak size ne yapıyor?


Ölüm, yaşamdan anlam yaratmanın ne olduğu üzerine tefekkür etmek için bir davet. İçinden geçtiğimiz bu salgın dönemiyse davete icabetimizi hatırlatan bir çağrı.


Sevgili Elif Ledron’un Beyrut ile ilgili yazdığı bir yazıyı okudum (***). Bir yerinde yazmış ki: "Savaşta (Lübnan iç savaşı) kaybolan onyedibin kişinin akrabaları bir araya gelip sevdiklerinin izini sürmeye çalışıyorlar. Bir milletvekiline gitmişler, adam demiş ki kimin kimi öldürdüğünü kim hatırlıyor?"


Davete icabet lazım. Çünkü ölmek/ölüm var.


(*)egitimkocu.mehmetbar.com.tr/roportaj-berna-koker-poljak-ile-olum-ve-yas-uzerine/

(**) https://youtu.be/VsjYOYcNEgI

(***) dunyaguzel.wordpress.com/2011/06/18/insan-gozunun-gordugune-inanmiyor/?fbclid=IwAR1bo83qDVaw-kvnGFnSGLRjvWQfxAW1HSDWi2xeErbm0z8o8tA5gXPYOM4


Yazının İngilizce versiyonu olan "How do you continue a sentence beginning with to die?"yı okumak için tıklayın!



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.