Stop lambalarınız çalışıyor mu?
“Şu adamın stop lambaları çalışmıyor mu?”
“Emin değilim.”
(Bir dakika sessizce izledikten sonra)
“Umarım stop lambaları çalışmıyorken bu yola çıkmamıştır.”
“Nereden bileceksin ki?”
“O da doğru.”
(İki dakika sonra kırmızı ışıklar görünür.)
“Vaaay iyi şoförmüş!”
Geçen ay, yakın ilişkiler ve anlaşmalar vardı bizim evin gündeminde. Sevgili, aile, birlikte çalıştıklarımız, komşularımız… Ne kadar net dile getiriyoruz sınırlarımızı, ihtiyaçlarımızı onlara baktık, yine yeniden. Bir başka şekilde kışa hazırlandık.
Stop lambaları net sınırlar gibi. “DUR. Burası benim yerim.”
Netlik güzel şey!
Şiddetsiz İletişimden Doğaçlamaya
Geçtiğimiz ay, evimizin gündemine eşzamanlı, Judy (Saruhan) ve Hülya’nın (Tosun) açtığı Sanatla Şiddetsiz İletişim (Şİ) eğitimine katıldım. Üç sene önce Hülya’ya “şunun bedensel, hareketle olanını yapsanız, artık kelimelerin ötesine geçsek çok şahane olmaz mı?” demiştim. Sağolsunlar hareketten de fazlasıyla, şarkıyla, şiirle, resimle geldiler. Bana da tohumunu gördüğüm çiçeği, açar açmaz görmek ve koklamak nasip oldu, yeniden, çok şükür!
Şİ pratiğini seviyorum; özellikle kendimden kopuk hissettiğim anlarda Ece’nin (Cengiztekin) ihtiyaç kartları ile oynamayı ve etrafımdaki topluluklara oynatmayı. Hepimizin ortaklığını hatırlamak, başlı başına yardımcı kendime ve dünyaya bağlanmada. Üzerine kendimi fark etmek ve -sıklıkla yaşadığım hal- görünür görünmez ihtiyacımın doğal süreçte karşılanması gelince, oh, yeme de yanında yat!
Bununla birlikte, son yıllarda özellikle eşimle iletişimde keşfim -ki kendisinin henüz Ece’nin kartları ile oynamak dışında bir Şİ pratiği yok- ikimizin de sıkışık hissettiği, diğerini dinleyecek takatimizin olmadığı zamanlarda; bildiğimiz şarkılara doğaçlama söz yazmanın (favorimiz Game of Thrones South Park versiyonu) ya da Rory'nin Hikaye Küpleri ile doğaçlama masal anlatmanın, konuşarak ihtiyaçlarımıza bakmaktan daha kolay ve eğlenceli olduğu. Doğaçlamanın, yani her türlü oyunun, kikirdeten ve hafifleten bir gücü var. Tecrübem o ki, bu güçle genelde bulunuyor ihtiyaç ve eğer oyunla henüz karşılanmamışsa, ihtiyacı dillendirme cesareti de geliyor.
Hoş bence özünde yegane ihtiyacımız ve birbirimize sunabileceğimiz armağanımız sevgi. Ama bu bir başka yazının konusu. :)
(Merak edenlere: Sanatla Şİ’nin bir oturumu Şiddetsiz İletişim Festivali'nde)
Görsel: Ayşe Gökçe Bor
Hayırlı Günler
Maalesef günümüzün hızlı şehirleri, stop lambasının bozulduğunun farkında olmayanlarla dolu. Canım kardeşim, ne bedeninin ona anlattığının farkında, ne yüzünden, gözünden, bazen sahte gülüşünden, ihtiyacının karşılanmamış olduğunun okunduğunun. Sınırlar hak getire.
Hal böyle olunca, karanlık çökünce, kırmızıyı görmeyen bir diğer kardeşim, geçirebiliyor olanca gücüyle. Hemen suçlu aranıyor ve bulunuyor. Eh, kaybedecek bir dakika vaktimiz yok bu trafikte. Yine döndük bildik hikayeye: Kurban ve zalime…
Ben stop lambalarımın bozulmuş olduğunu, geçen sene Asu Mansur’un organize ettiği 21 Mart kutlamasında fark ettim. Ruhum her zamanki gibi önden gidip bana hayırın hayrını anlatan “Kurbağa Prens”i anlattırmış da bilincime şaman geleneklerine göre yeniyıla girerken geldi. Kırdığım yumurta kabuğundan nasibime “Herkese evet derken, kendine hayır demediğinden emin ol.” sözü çıktı. İlk başta anlamadım. Hadi canım, benim stop lambalarım bozuk olamaz, bu kadar çalışmaya, bu yaşta, yok artık! Sonra bir yıl boyunca bu söze döndüm durdum.
“Kurbağa Prens”i anlatmaya başladıktan çok sonra Judith’in (Liberman) kitaba masaldan sonra düştüğü notu okudum:
“İstemediğine hayır demek, asıl istediğine evet demektir.”
Usta Şoförler
Uzun yolda araba kullanmaya başladığım ilk zamanlarda babam “Bu işin ustalığı frene az basmaktadır” demişti. Kulağıma küpe yaptım, elimden geldiğince uyguladım.
Hepimizin bir bedeni var. Bir kabımız ve onunla birlikte gelen sınırlarımız mevcut. Ancak bazılarımız o kadar geniş alan ve zaman sunuyor ki bize, kısa süre için stop lambaları bozuk zannedebiliyoruz.
Böyle durumlarda bence en iyisi gözlemlemek. Yakın ilişkideysek elbet gelecek en az bir DUR işareti ya da en hayırlısından bir hayır.
Çok şükür net olana, kendini ve sınırlarını bilene!
YORUMLAR