Voltran…

Aynaya baktığımda gördüğüm, aynı ben! Ama başka. Karşımda bir başka suret ama aynı bana benziyor huyu suyu, Allahım şükürler olsun!


Son şifa törenimizde yardımcı insanlar yollasın diye dua etmiştim evrene, ateşe tütün sunarken, bir bir yolluyor. Kendim gibi canlarla tanışayım dilemiştim, aynalarımla karşılaşıyorum, sonsuz şükür.


Geçtiğimiz hafta sonu yine bir tören yaptık. Her bir törende, sistemime öncekileri doğrular nitelikte veriler eklendiğini görüyorum. Bilgileri içimde işliyorum, birbirleri arasında bağlantılar olduğunu fark ediyorum. Yakaladığım iplerin uçlarını sara sara, bir yere ulaşıyorum. Bütün iplerin birbirine sarmalandığı, güçlü bir dolanıklıkla bağlandığı noktadan dosdoğru yola kavuşuyorum, buradan gerisi kıldan ince, kılıçtan keskin.


Ormandayım, en sevdiğim yerde. Sonbaharın tatlı üşümeleri başlamış, dibinde oturup yazdığım bilge çamın önüne güneş vuruyor, ormanın kalbinin göründüğü yer burası. Arada yazıp, arada yatıp geriniyorum, çam iğnelerini çıtırdata kıpırdata kendimi yerle bir ediyorum.


Melekler sarıyor dört bir yanımızı, yol hep bir yardımcı getiriyor. Hancı “medet ya Allah” demişti, duyulmuş; gelen her yolcu melek oluyor bana/bize. İşlerimi kolaylaştırıp, şifama yardım ediyorlar.


Güneş geldiğinde diğer yarımla, ruh ikizimle karşılaşmış gibi oldum. Naylon torbayı katlaması aynı olan iki kadın, aynı yıl doğmuş, aynı havaları solumuş, aynı şeylere heyecanlanmış ve şimdi karşılaşmalarından beş yıl sonra, olgunlaştıkları halleriyle yine aşkla kucaklaşmış, birbirine rehber ve dost, kafası ve kalbi aynı hızda çalışan, aynı şeylere niyetli iki kadın bir araya gelince neler olur? Hayaller, ilhamlar havada uçuşuyor. Yakında onları tek tek yere indireceğiz inşallah.


Her gelen, armağanları ile geliyor. Aslı sesi ile geldi, koroda şarkı söylüyormuş. mutfakta da müthiş uyumluyuz, leb demeden leblebi modunda takılıyoruz birlikteyken, hem çalışıp hem eğleniyoruz, kafası benim gibi çalışıyor, elleri de benim gibi işliyor, ohhh!


Hayat başka diyarların esintilerini toplayıp önüme bereket yağmuru olarak yağdırıyor, hamdolsun! Santuru ile Gamze geldi hayatımıza bir de, gelir gelmez mutfaktaki darlanmamı hissetti, Güneş de aynı şeyi hissedip birlikte düzenlemeler yapalım istemişti, yoğunluktan bir şey yapamamıştık. Bu kez nispeten sakin günlerde denk geldik Gamze ile, mutfakta onun rehberliğinde ve ağır işlerde arkadaşların yardımıyla harikalar yaratıldı. Elimdeki tavayı nereye koyacağımı bilemeyince kafamı havaya kaldırıp “bak görüyorsun değil mi, artık daha büyük ve düzenli bir mutfağa ihtiyacımız var, istediğim şeye tek hareketle ulaşabileyim Allahım!” deyişlerim duyulmuş şükürler olsun. Terzi harbiden başkasının söküğünü daha iyi dikebiliyormuş, gittiğim evlerde ve çalıştığım iş yerlerinde böyle yerleştirme/düzenleme işlerini büyük bir keyif ve isteklilikle yaptığımı hatırlıyorum, Gamze de aynı ben! Yaptığı iş kendi açıklaması ile “mutfaktan gelip geçen insanları ve durumları izleyerek, hepimizin rahatlıkla hareket edebileceği, her bir eşyanın işlevini ve kullanım kolaylığını gözeten, aradığımız şeyi birilerine sormadan akıl yürütme ile bulabileceğimiz, düzenleyen burada yokken de işleyebilecek bir düzeneği herkesin yardımı ve fikirleriyle oluşturmak.” Ohh! Gamze ile de heyecanlanıp duruyoruz, bizden daha ne şahanelikler çıkacak acaba?


Gözlerimin önünde bir şeylerin gelişip canlandığını, gönül rahatlığıyla flora’yı teslim edebileceğim kadronun yavaş yavaş oluştuğunu görüyorum ve heyecanım başka türlü bu kez. Kalbimin arzusu ile kavuşmayı ve karşılaştığımda bilebilmeyi dilemiştim bu hafta sonu, kalbimin arzusu işte bu “Voltran”mış! Diğer yarılarımla karşılaşıyorum, ne çok can parçam varmış. Kendimden en az beş kopya gerek derdim, kopyaya ne gerekmiş, beş diğer yarımla bir araya gelsem ne güzel, biriyle gezer, biriyle yemek yapar, biriyle şarkı söyler, biriyle sepet örer, biriyle hiçbir şey yapmadan dururum. Daha da şahanesi olur ve sinerji patlar! Çatlak patlak kafalar, deliler, deli saraylılar, tatlı cadılar ve hatta büyücüler! N’oluyor bize yahu? Sonunda tam delirdim galiba, iyi iyi.


Büyüler tuttu, nefesler tutuldu, yine bir doğumu bekliyoruz. Flora kendi gelsin, konuşsun, ne istiyorsa öyle olsun diye dua etmiştim birkaç yıl önce. 25 yaşlarında floralar geldi bu yıl bolca, çiçek çocuklar, gökkuşağı çocuklar, bilge çocuklar, gençler, genç ruhlar, eş ruhlar, ruh çokuzları, Pırpır yürekler kabilesi!

Sonsuz şükür kavuşturana.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.