İnsan ne ister?

Üniversitede okuduğumuz sosyoloji dersinde, toplumsal olarak aynılaşma süreciyle ilgili örnekte askerlik konusunu işlediğimizi hatırlıyorum. Hocamız, insanların giysilerinden, statülerinden, sahip oldukları tüm eşyalardan bir anlamda "soyunduğu", farkların kaybolup eşitlendiği bir süreci anlatıyordu.


Karların her şeyi pamuklara sarar gibi örttüğü günlerdeyiz. Kar her şeyi aynılaştırdı, her yer birbirine benziyor. Gündemdeki ağır konular, yaşanan acılar, kayıplar, beyazın getirdiği ferahlıkla birlikte bir nebze olsun hafifledi, umutlar yeniden yeşerdi yüreklerimizde, masalsı görünüm hepimizi nostaljilere daldırdı...

İnsan olma ortak paydasında aynılaştığımız konular, birbirimize aynada bakar gibi kendimizi gördüğümüz alanlar ne kadar temel, isteklerimiz ne kadar da benzer.


İstanbul'dan evime doğru yola çıkacağım gün başlayan kar beni burada alıkoydu ama hayat işte, öyle sürprizli ki... Yeğenlerimle, kız kardeşimle, annemle karlı hava eşliğinde ne zamandır yaşamadığımız neşeli zamanlar geçirmemize vesile oldu bu karlı hava. Annemizin karda dışarı çıkmaması için alışverişini yaptık, evine götürdük, evde birlikte kek pişirdik, pijamalarımızı giydik, örgü örüyoruz. İnsan ailesiyle daha çok zaman geçirmek istiyor bir yaştan sonra.


23 yaşındaki yeğenim Batuhan İstanbul'da kendini güvende hissetmediğini, metroya bineceği sırada içine bir anda "ya bomba patlarsa" diye korku basarsa evine başka bir yolla geldiğini anlatıyordu geçen gün. Kardeşimle kendi gençliğimizdeki terör zamanlarını hatırladık. Kahvehaneler taranır, köşedeki eczaneye bomba atılır, silah sesleriyle hop oturup hop kalkılırdı ama niyeyse geleceğimizden kaygı duyduğumuzu, hele ki anne babamızın sokağa çıkmamızdan korktuğunu hiç hatırlamıyoruz. Taraf tutmadığımızdan olsa gerek, hiçbirimiz o kadar da korkmamışız. Şimdi öyle mi ya? Terör hiç kimseyi ayırt etmiyor ve herkes kendini diken üstünde hissediyor. Geleceğinin güvende olmasını istemek herkesin hakkı oysa.


Düşünüyorum da, insan olarak en çok temel ihtiyaçlarımın karşılanmasını isterim şu hayatta. Onların karşılanması için bir ömür tükenmesi gerekmesin. Herkes temiz gıdaya, suya ve havaya ulaşabilsin. İnsanların değeri yaşarken bilinsin isterim. Pişmanlıklarla dolu bir hayat yerine son nefeslerinde huzurla dolu bir hayatı geride bıraksın insanlar.


Kardeşliğin kan bağından öte bir gerçeklik olduğuna, hepimizin gerçek anlamda "bir başka sen" olduğuna uyanmamızı isterim dünya gözüyle. Gezegenin yuvamız olduğu gerçeğinin tez zamanda tüm yüreklerce fark edilip onda yaşayan her bir canın korunup kollandığından emin olmak isterim, değil ki biri diğerine üstün olsun.


İnsan olmak nasıl bir sorumluluk diye heyecanlanırım hep. Tüm bu olup bitenin farkına varıp da yaşamın sürdürülebilirliği için elinden geleni yapmış olmanın iç huzuruyla başını yastığa koymak var ya, işte sadece bu hissi yaşamak için bile bir daha dünyaya gelme şansım varsa eğer insan olarak gelmeyi isterim. Bir insan nasıl cana kıyar, nasıl bir dürtü insana böylesi şeyler yaptırır? Aklını da yüreğini de kaybetmiş olmalı...


Biliyorum, böylesi zamanlarda dengeli kalmak kolay değil, yine de kötümser olmaktansa gerçekçi olmayı seçiyorum ve sizleri William Arthur Ward'un meşhur sözüyle baş başa bırakıyorum:


"Karamsar rüzgardan şikayet eder,

İyimser havanın değişmesini umar,

Gerçekçi ise yelkenleri havaya göre ayarlar."


Gerçeğin kalplerimize güneş gibi doğması dileğiyle, herkese ferahlık diliyorum bu yeni yılda…


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.