Ayşe’yi tersten okumak…
Kendimi boş bir çuval gibi armağan ediyorum kendime, insanlığa, tüm varlığa, evrene… Varlığım varlığıma, varlığımıza armağan olsun.
Bu “yeni ben” bildiklerini unutuyor ki yeniden dolsun, beklentilerini, hayal kırıklıklarını bir bir görüyor ki onlardan özgürleşip hafiflesin. Kalbinin nelere çarptığını biliyor, kendine oyun arkadaşları arıyor.
Sıfırlıyorum kendimi, çuvalı bomboş olana kadar silkeliyorum, evirip çeviriyorum, ters yüz olsun, içinde yeniden faydalı şeyleri büyütebilmek için içi dışına çıksın, her nokta görünür olsun.
Adımlarımı hep ileriye attığımı fark ediyorum. Sanki şimdi bir adım geri atma, manzarayı bir tık daha uzaktan seyretme dönemindeyim. Sonbaharın yumuşak geçişleri bana yardımcı oluyor, içeride daha çok zaman geçirmek bana bu yeni temizlik, arınma ve içe dönüş için uygun bir ortam sunuyor. Üzerinde çalışılacak ne çok şey var! Bir yerden başlamalıyım!
Kendimden başlıyorum. Değiştirebildiğim, değiştirebileceğim tek sistem kendim. Önce kendinden başlayan bir derin bakış.
Bazen burnunun dibindekini görmek için masanın etrafında bir tur atmak gerekir ya, işte sanki şimdi böyle bir zamandayız. Sadece bir tıkla her şey değişecek gibi. Aydınlanmalarımıza, uyanışlarımıza da bereket olsun.
Yine bir temizlik başladı evde, ilkbahardaki büyük temizlikte ön eleme yapılmıştı, şimdi yeni bir gözle, çok daha kolay bir şekilde, kullanmadığım, eski ama sevdiğim birinin armağanı eşyalarımla vedalaşıp onları evden uzaklaştırmak üzere ayıklıyorum. Başucumdaki kalabalığı sadeleştirdim, daha rahat uyuyorum şimdi. Yakında takılar da gözden geçecek. Süslü Ayşe’nin gerçek takıları kendini belli etsin tez zamanda, gerisine güle güle şimdiden…
Tam tamına üç yıl önce Kutsal Ekonomi kitabının yazarı Charles Eisenstein’ın “armağan” konulu atölyesine katılmıştık, yaklaşık 30 kişi ile birlikte. Kitabında da anlattığı üzere, hayatın bize bir armağan olduğunu hatırlatıp, armağan alanın içsel eğilim olarak, duyduğu minnetle bir karşılık armağanı vermek isteyeceğini ve bizim hayata armağanlarımızın ne olabileceğini karşımızda oturup gözlerimizin içine bakan arkadaşımıza üç dakika içinde anlatmamızı söylemişti. Düşünerek bulunanlar değil, kalbe gelenler önemli ya, ben de o kısa süre içinde armağanlarımın ne olabileceğini kalbime sorup şunları söylemiştim:
“Bildiklerimi öğretmeyi seviyorum, armağanlarım bu konuda olabilir mesela. Mmmm, insanların hayatını kolaylaştırmayı seviyorum, mmmmm ve bir de insanları tanıştırmayı seviyorum, bunlar olabilir benim armağanlarım.” Ve Damla bana bunları söylerken şahit olmuştu.
Çok şükür ki söylediğim konularda armağanlarımı veriyor olduğumu fark ettim, büyü gerçekleşmiş! Şimdi ise bu öğretme kısmı ile ilgili geri adım atma zamanımın geldiğini hissediyorum. Belki bu “öğretme” başka bir kılıkta karşıma çıkar, bilemem, kendimi tamamen boş bırakıp tüm olasılıklara açıyorum, yalnızca bir süre geride durmayı seçiyorum. Öğrenmek isteyenler için sormaları yeterli, buradayım, ben bir şeyler öğretmek için can atar halimden vazgeçiyorum.
Şimdi bir süre dünya ben yokmuşum gibi dönsün, etkisiz eleman olayım, yalnızca ihtiyaç duyulduğunda başvurulan eşya gibi bir köşede durayım, Ayşe’nin tersten okunuşu eşya, haha! Tamam, ters yüz olacağım dedim de bu kadar çabuk mu? Evet, artık bu kadar çabuk!
Süreçler çok hızlandı. Her an her şey çok hızla değişiyor. Farkına varıyorum, kendi üzerimde çalışıyorum, ben kendimle çalıştıkça her şey yine bir anda olacak ve pıt diye başka bir gerçekliğin içinde bulacağım kendimi, hissediyorum.
İçimi yeniden dolduran nefes güzel günleri müjdeliyor. İçim bana bir adım geri at diyor. Artık ormanda tek başına bir gün geçirmeme ramak kaldı. Suyum ve biraz meyvem olsa yeter, Bonustepe’de çadır da hazır. Ben ormana gidiyorum. Benim içimden geçmeyen öykü nasıl hayatımın öyküsü olur? Hayatın ancak gerçek halini yaşarsam bu benim hayatımın öyküsü olabilir.
Bir süre yamaklık yapmaya niyetliyim, ayakkabı yapmak olabilir ilk işim mesela, Flora’da konukları, arkadaşları yemek yapmaları için teşvik ediyorum, yemek hazırlamak isteyenlere yamaklık yapmaya niyetli olduğumu söyledim, uygulamalara da başladım. Soğan, sebze ayıklarım, istediğiniz gibi doğrarım. Çalıştıkça şarj olduğumu fark ettim, çalışmak benim meditasyonum. Elim bir şeylerle uğraşsın her daim. Şimdi mutfak konusunu her şeye yayıyorum, ve diyorum ki:
“Bana iş verin, yamağınız olayım, bana yeni şeyler öğretin!”
Gidip başka yerlerde de yemek yapabilirim, neden olmasın? Daha önce yaptığım bir şeydi, hatta yakın zaman önce, Çandır’da da böyle bir hizmet armağanı verdim ve çok mutlu oldum. Yine yapabilirim.
“Etkinlikleriniz için çağırın beni, size yemek yapayım!”
Yeni armağanlarım için şimdiden heyecanlanıyorum.
Bakalım ilk yolculuğum nereye olacak?
Ben ormanın armağanlarını alayım da hele bir, o sırada evren çalışsın gönlünce, her şeyin hayırlısı olsun.
YORUMLAR