Aşkın mutluluk gözyaşları…

İlk görüşte aşk var mı?


Bence hem de nasıl var! Erkek kadın ayırmıyor bu aşk. Gözlerden yayın yapıyoruz ve birbirimizin canını seviyoruz.


Anne babamızdan, yakın çevremizden “canını seveyim senin” demeyi öğrendik küçükken, sonra sevgi sözcükleri olarak bolca kullandık. Artık kelimeler anlamını buldu, hayatımıza bir vesileyle giren ve hep orada kalan insanlar var ya, işte onlara âşık oluyoruz biz. Yürekler birbirini gözünden tanıyor. Yüreğin erkeği dişisi olur mu? Yürek yürek işte!


Dedemin ara sıra söylediği bir şey vardı: “Hoca hocayı tekkede, hacı hacıyı Mekke’de, bok boku kenefte bulur!” Ne acayipmiş sonu! İşte şimdi ben torunları olarak onların ve önceki pek çok neslin hastalıklı söylemlerinden arınıp şifa bulmak için artık şöyle söylemeyi seçiyorum:

Çiçek çiçeği bahçede, ağaç ağacı ormanda, can canı yürekte bulur!

Bir yaz günü bahçede müziğin keyfini çıkarırken tatlı bir kız gelir ve âşık olursun işte. Artık hayatın başka bir şey olur.


***


Ayşe abla, Selahattin abi olmaya alışmıştık da, herhalde kimse senin kadar güzel seslenmemişti o güne dek. İçimiz hopladı. Ziyaretlerin sıklaştı, arkadaşların arkadaşlarımız oldu, gençliğin o inanılmaz enerjisini gördük her birinizde. Ailen ailemiz oldu, anneannenin işlediği örtü bizim masamızı süsledi, annenin çeyizindeki kumaşlardan perdeler astık penceremize. Hayatlarımız birbirine öyle güzel karıştı. Aşk oldu, başka nasıl anlatılır bilmem. Tam on yedi yıl geçmiş birlikte… Nice yıllara… Bir yazıya nasıl sığar onca yaşanan?


Sen bana hayatın armağanı oldun can kız. Birlikte büyüdük, kelimenin tam anlamıyla birlikte güldük, ağladık. Şimdi karşımda kocaman bir kadın var ve sen bana armağanlarınla gelmeye devam ediyorsun.


Bu gece beni tanıştırdığın Mehmet Abi’nin bahçesindeki sohbet üzerine yazılıyor bu yazı. Öyle güzel bir sohbet oldu ki, yaşattıkları bu yazıyı aşar, başka yazılara kalsın. Kaleme gelmek isteyenleri yazıyorum şu an.


***


Bu yaz biliyorsunuz babam gelmişti ve çok güzel günler geçirmiştik. Bir gece ona iyi geceler demek üzere sarıldığımda baktım ki bir eli cebinde, bana yarım yamalak sarılıyor, “çıkar elini de cebinden doğru dürüst sarıl babacım, güzel sarıl” dedim. Sıkı sıkı sarıldım ona, o da bana sarıldı bunun üzerine. Geçen ay tekrar geldi ve bu kez kucaklaştığımızda, kendiliğinden “bak, artık güzel sarılıyorum” dedi bana. Ne güzel!


Atalarımızı ve dolayısıyla kendimizi şifalandırmak -yaşıyorlarsa şimdi, bu dünyadan göçmüşlerse hayallerimizde- onları kucaklayarak mümkün olabilir mi?


Anne-babanızı en son ne zaman kucakladınız?


Kucaklaşmanın faydaları saymakla bitmiyor. En az 20 saniyelik bir kucaklaşma yaşadığımızda, kan basıncımızın düşmesinden stres düzeyimizin azalmasına, güven duygumuzun artmasından “aşk hormonu” da denilen oksitosin düzeyimizin yükselmesine, serotonin artışıyla kendimizi daha mutlu hissetmemize kadar pek çok fayda sağlıyor bedenimiz ve ruhumuz.


İnsanları sarılıp öpmeyi zaten severdim, bunları öğrendiğimden beri artık herkesi her fırsatta kucaklıyorum. Kadın erkek ayırmaksızın hem de.


Bu gece idrak ettiklerime de şükürler olsun. Aylardır yazmayı ertelediğim can cana iletişim konusu bu gece bu kelimelerle geldi. Her türden kadın-erkek ilişkileri: İster sevgili, ister arkadaş, ister anne-oğul, ister baba-kız olsun; karşı cinsle gerçek anlamda kucaklaşma, barışma, bir ve aynı olduğunu anlama, cinsiyetlerimizi araya karıştırmaksızın karşımızdakinin canını hissedebilme.


Ohhh çok şükür! Neredeyse iki yıldır “aşk aşk” diye yazıyorum ya, sonunda kendimi anlatabildim.


***


Mehmet Abi’nin bahçesinden ayrılırken misafirperverliğine, güzel sohbetimize ve bana armağan ettiği bambu kupaya teşekkür ettim, el sıkıştık. Sonra bir anda elimdekileri oracıktaki koltuğun üzerine bıraktım ve dedim ki: “Sarılmak istiyorum ben!” Sarıldım sıkı sıkı ve “merhaba” dedim. Hayatıma giren bir güzel insana daha merhaba! İçten bir teşekkür yürek yüreğe değdiğinde oluyormuş!

Çıktık gidiyoruz, bahçenin çıkışındaki papağana “n’aber?” dedim. “Merhaba” demez mi bana? E pes doğrusu. Söylediğimi uzaktan duydu mu ne?


***


Akşam eve geldik ve ben heyecanla yaşadıklarımı yazmak istedim. Uykun gelmişti güzel kadın. Sarıldık sıkı sıkı. İyi geceler diledim sana, “melekler gelsin rüyana” dedim. Sen de bana iyi geceler dileklerini söyledin ve dedin ki “melekler gelsin parmaklarına.”


Geldiler, bir gün ansızın senin benim hayatına geldiğin gibi.


Hoş geldin meleğim! Merhaba, hoş geldin hayatıma. Yıllar sonra artık gözlerinde olgun bir kadını gördüm bu gece. Aşkı, gözlerindeki bir anlık bakışta gördüm. Senin de “aşk aşk” diye yollara düşme zamanın gelmiş demek. Açık olsun yolların, melekler kolaylaştırsın her işini, senin benim hayatımı kolaylaştırdığın gibi. Yolun aşk olsun. Vesile olduğun, olacağın nice güzelliklere şükürler olsun. “Can”a aşk ne demekmiş bu gece bildim.


***

“İnsan insan derler idi

İnsan nedir şimdi bildim

Can can deyu söylerlerdi

Ben can nedir şimdi bildim.”

Muhyiddin Abdal


***


Allah Allah Allah Hu!


A ş k a â ş ı k a y ş e



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.