Yuvaya dönüş…

Kum tanelerinin renkler, tonlar ve pırıltılarla aktığı oyun çerçeveleri vardır ya, oynamışsındır muhtemelen onlarla, işte ben İstanbul’dan yola çıkmadan hemen önce onlardan biriyle oynadım. Hemen sonrasında kaleme düşen kelam/söz-ler…


“O çerçevenin içinde belli renk ve miktarda kum, renkli sıvılar ve hava boşlukları var. Diğer şeyler gibi önceden belirlenmiş, ama hareketli değil de sabitlenmiş yollarla, birbirlerine kum kum, tane tane, inceden ve çokça, hep o “an” a özgü hareketlerde yağıyorlar.


Saf sevginin ve aşkın yağmurları yağıyor gibi o bir tek hareketle başlayan. Çerçeve, dar kenarlarının ortalarındaki iki noktadan yere bir ayakla bağlı, duruyor öyle, dengede….Sen, bir dönüşle çerçeveyi alt-üst edip, kendine yeni bir manzara oluşturmanın keyfiyle nefesini tutmuş izliyorsun…Gözlerin kocaman açık!


Yukarıda bulutlar var, hava baloncuklarının etrafında dönenen kum ve sıvıların kollarında…Onların aşkından yağmurlar yağıyor aşağıdaki adacıklara…


Hareket ilk andaki kaostan yavaşça dönüşüyor. Dönüp duran, alt-üst olan, savrulan kumlar, hareket yavaşladığında tepecikler oluşturmaya başlıyor o adacıklarda…Eklenen kum tanesi ekleniyor tepeye, adaya; tutunamayıp giden de gidiyor aşağıya doğru akarak…Hep zarafetle, nazikçe, sakince…


Ve bir an gelip de hareket durduğunda, işte o “durma” noktasında çerçeve yeniden döndürülüyor mu hayatımızda? Kaç kez dönüyor bu başımız?


Her an, her an, işte tam bu an!”


***



Evime döndüm; yıldızlarıma, güneşime, dağıma, ormanıma kavuştum. Birkaç günlük “evdeki eşyaları hatırlama, evin boyutuna alışma” döneminden sonra şu an, karşımda kuruyemiş çanağı, bir bardak su ve yanımda defterim, notlarımı temize çekiyorum. Kalkıp kendime bir “dallı” çay yaptım. Bu dağların çayı o, dağçayı da diyorlar. Benim adım olsaymış “dağçayı” ne güzel! Ayşe Dağçayı…


Biz İstanbul’dayken bizde kalan ve bahçeye göz kulak olup kedi köpeklerimize bakan, ekmek yapan, odun kıran, sağanak yağmur- fırtına gören arkadaşlarımız ayrıldılar bahçeden birer ikişer. Onlara da sonsuz şükranlarımı yolluyorum.


Ortalığı toparlamaya çalışıyorum. Hem kendi eşyalarım var hala yerleşmeyi bekleyen, hem de bahçemize bugün taşınan arkadaşımızın eşyaları etrafta. Ortak evimiz burası. Yemek yiyoruz, ısınıyoruz, müzik yapıyoruz. Eşyalarımız da bir arada duruyor.


Yaklaşık 10 yıldır arkadaşız onunla. İş hayatının muhtelif dallarında, değişik vardiyalarda çalışmaktan yorgun. İstifa etmiş on beş gün önce. Daralmış artık, daha fazla dayanamayacağını hissetmiş ve bizi hatırlamış o an. Aradı haber verdi ve geldi. Tüm bu süreç bir hafta içinde gerçekleşti neredeyse. Arada eşyalarını da sattı, toparlandı. Planlar yaptık bütün gün. Kararlı: Tavuk ve keçi besleyecek, gelirken kümes telini de getirmiş top top. Cesaretli: Öğrenecekmiş süt sağmayı. Zaten çorap örmeyi de biliyor, yünlerini de kırkıp eğirir artık. Onlarla örer çoraplarını. Yapar o cabbar kadın. Biliyorum.


Sağolsun gelirken bakliyat, makarna, şeker, pirinç, bulgur, peynir daha bi sürü şey de yüklenmiş. Evin her tarafı mayın tarlası gibi bereket yığınlarıyla doldu. Tek tek yerleştirdik elbirliğiyle.


Odunlar kırıldı bir taraftan, diğer taraftan arkadaşımızın çadırına bir platform yapıldı. Çadıra koruma olsun diye de ahşap paletler üzerine direkler çakılarak, etrafı da su geçirmez branda ile çevrilerek bir mekân oluşturuldu. Gece olana kadar çalıştı yardımcı arkadaşlar. İş daha bitmedi, yarın erken kalkılacak ve taşınma tam anlamıyla yerleştirilecek.


Çadırı kuramadan gece oldu. Bahçeye yığılmış eşyaların üzerine de bir naylon örtüldü. Gelişleri, dönüşleri hep birlikte kutladık akşam yemeğinde. Arkadaşım uyku tulumuyla birlikte küçük mumunu aldı yanına, yurda yollandı. Bu geceki rüyasını hatırlamasını diledim; “dikkat et rüyana bu gece, bir yerde ilk gece görülen rüya önemliymiş” dedim. Şifa Yurdu orası. Bu geceki uykusu, rüyası şifa olsun ruhuna, bedenine…Dinlensin ve yarın yeni bir günle başlamanın, yeni bir hayata başlamanın ve hayallerine giden yarınların kahvaltısını güneşle yapsın diye de dua ettim…


Manzarayı değiştirmeyi göze alanlar için ne güzel sürprizler hazırlıyorsun ey hayat!


Şükürler olsun karşılaştırana, yeniden kavuşturana…


Hoş geldin, sefalar getirdin.


Hoş geldin.


Şifalar getirdin.


***


Hoş buldum.

Hem de çooook hoş!

Yuvaya dönüş…

Anne kucağı gibi.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.