Şifa Yurdu
Her şey mayalanıyor, biz mayalanıyoruz. Aynı frekansta titreşmeye başlıyoruz.
Sen, ben yok! Bunu derinden hissediyoruz. O yüzden birimiz şifalanınca hepimiz şifalanıyoruz. Birbirimizi iyileştirdikçe biz de iyileşiyoruz.
İnanılmaz bir şey bu! Bir o kadar da inanılır.
Kendimize zaman ayırıyoruz, birbirimize özeniyoruz, zamanı iyi kullanmayı öğreniyoruz, ihtiyaçlarımızı dile getiriyoruz, birbirimize hep yardım ediyoruz. Hızlı gitmişsek eğer, arkalarda kalanı da bekliyoruz, etrafımızdaki ormanın güzelliğini seyre dalarak.
Bu yol öyle güzel ki! Varacağımız o nefis manzaralı yere çok az kaldığını biliyoruz.
Konuşmadan anlaştığımız, bakışarak birbirimizi anladığımız, olması gerekenin o anda olduğuna inandığımız bir zamandayız.
Güneş alçalırken o sonbahar bahçelerinde, yüreklerimizde aynı ezginin notaları yazılı; her birimiz ayrı bir ses çıkartsak da.
Kalplerimiz uyumlanıyor. Gökkuşağı oluyoruz milyon renkli.
Şifacıların ellerinden alınan armağanlarmış şifa. Şükürler olsun şifaya, şifacılarımızın varlığına. Hayatımıza girip bizleri iyileştiriyorlar.
Bu nasıl bir iyileşmedir? Ormanda, şifa yurdunda, müziklerle, danslarla, dualarla, şarkılarla sarmalanıyoruz; sarmaşık oluyoruz. Doğa anamızın şefkatiyle kendimizi sevmeyi öğreniyoruz. Ancak o zaman, bir başkasını da şefkatle sevebiliyoruz. O zaman sen, ben kalmıyor. Biz oluyoruz; bir oluyoruz.
Teslim olduğumuz an o büyülü an. Yaşamın ellerinde, bir evrenden diğerine aktarılan o renkli küre. Açılıp kapanan çizgilerle, uçuşan, dönüp duran o gökkuşaklı pırlantalar. Her şey ışıldıyor.
Bu nasıl bir sevgidir? Her şeyi bir törene dönüştürdüğümüzde tüm görkemiyle çıkageliyor. Gözlerimizden akan mutluluk gözyaşlarıyla ağzımız kulaklarımızda…
Kendimizi aşkın şifasına bırakmışız. Aşk sarıyor yaraları…En büyük şifacı o…
Uyumlanıyoruz. Her birimiz tek tek arınıyoruz. Heyecanla…
Heyecanın içinde can var. Canlar canımızın içinde.
Atalarımızın ruhunu hissediyoruz. Nasıl da seviyorlar bizi. Şifacılar sabırla türkülerini söylüyorlar. Tütsüler yakıyor, iyileşmemiz için dualar ediyor, o muhteşem titreşmenin içine dalabilmemiz için eşlik ediyorlar bize.
Büyük bir volkan patlıyor içimizde, kocaman bir ateş yanıyor. Ve ateşe doğru giden pervaneler gibi aşk olup eriyoruz da, çiçeğe dönüşüyoruz sonra. Yaprak yaprak açılıyoruz…
Kalplerimizdeki çiçek çocuklar geliyor şimdi. Yeniden hayat bulmuş gibi sevinçle el ele tutuşmuşlar, yürüyorlar. Her şeyin mümkün olduğu o güzel yoldalar. Kaygı yerine umut, şüphe yerine güvenin olduğu yerde. Pusulanın şaşmayan ibresi yalnızca birliğin olduğu o yeri gösteriyor. Kalplerinde açan çiçeğin türküsünü duymuşlar. Yaşanan anların, güneşin ardından yağmurun, yağmurun ardından fırtınanın ve fırtınadan sonra yine güneşin ılıklığının ve gökkuşağının tadına varıyorlar tevekkülle. Kalplerine gölge vurduğunda ise hemen güneşe atıyorlar kendilerini. Her şey öyle ışıltılı ki, gözleri kamaşıyor. Yağmurun getireceği bereketin umudu, yaza veda etmenin hüznünü eritiyor.
Şifa Yurdu burası, Aşk Yurdu! Birbirimizin içinde eridiğimiz o büyük pota. Kendimizi kaybedip bir başkasında bulduğumuz, birbirimize ayna olduğumuz, Pırpır Yürekler Kabilesi’nin yaşadığı yer. Şifalı yer burası. Pek çok insanın emeği, yardımı, armağanlarıyla, büyük bir dayanışmayla, dualarla ve dileklerle gün be gün gelişiyor, büyüyor, dönüşüyor.
Şifa olsun tüm canlara…
Aşk şifamız olsun…
YORUMLAR