Birlikten güç doğar!

Mayalarla bir işim varmış benim belli ki. 2001’de defterime “maya”nın anlamını yazmışım. Şöyle demekmiş: “farsça mâye(öz,töz)den maya. Fars.ya sanskr. mâyâ(öz,töz)dan, tr.ye de fars.dan geçti. Maya-bir nesnenin istenen olgunluğa ulaşması için gerekli olan nesneye, öze denir. Mayalamak-yeterince olgunlaşmasını, istenen kerteye gelmesini sağlamak için gerekli gereci katıp bekletmek.”



2003’te arkadaşımız hamileliğini bizim evde geçirip de doğuma da birlikte gidince doğan bebeğimizin de bir adı Maya oldu haliyle.



Çok sevilerek büyüdü Maya, evin neşesi oldu. 6 aylık olana kadar da birlikteydik onunla. Her anını ezbere biliyorum. İlk ağaca dokunmamızı meselâ. Bir bahçe gezimiz sırasında, doğduğunda çiçeklere bürünmüş olan şeftali ağacının yapraklarına dokunduk birlikte, “ciciiii, ciciiiii” yaptık parmaklarımızla yaprağı severken. Ertesi günü yine bahçeye çıktık ve Maya kucağımda, şeftali ağacına yaklaşmıştık ki, sağ elini açtı ve parmaklarıyla şeftalinin yapraklarını sevdi. Nasıl da bana bakıyordu o an. Yeni bir şey öğrenmenin, öğrendiğini hatırlamanın, ve sanki, bana bir şey başardığını göstermenin saf heyecanını taşıyordu gözlerindeki gülüş. Ben de onunla hayatı yeniden öğrendim sanki, onun gözleriyle heyecanlandım. Öğretmenim oldu Maya; zor zamanlarımda beni hayata bağlayan sevinç kaynağı oldu.



Sonra Maya ve annesi evlerine döndüler; Maya ile arkadaşlığımız büyüdü, gelişti. Ben Ayşe teyze oldum, Selahattin de amca.



Yaklaşık üç buçuk yaşındaydı Maya, annesiyle bize geldiler bir gün. Biz aramızda sohbet ederken bizim Maya evin içinde bir takım anlaşılmaz şeyler söyleyerek koşmaya başladı; odanın çevresinde dönüyordu. Neler söylediğini sorduk annesine; uyumadan önce böyle anlaşılmayan şeyler söylermiş. Derken söylediklerinin içinden tempolu bir şekilde şöyle bir şey duyuldu: “Birlikten güç doğar, birlikten güç doğar, birlikten güç doğar.” Yanlış mı duyuyorum diye kulak kabarttım, Maya’yı yanıma çağırıp sordum: “Sen nereden öğrendin bu söylediklerini? Deden mi okudu bir masalda, bilgisayar oyununda mı vardı ya da bir film de mi ?” “Hiç birinde” dedi, “bana küçük arkadaşlarım öğrettiler” diye de ekledi. Afalladım o an, annesine sordum bu kez. Meğer öyle küçük arkadaşları varmış bizim küçük Maya’nın.



Ertesi sabah Selahattin sormuş Maya’ya “nerede yaşıyorlar bu senin küçük arkadaşların?” diye. O da cevaplamış: “Ağaçlarda yaşıyorlar, bir de çiçeklerde… Gel sana göstereyim.” Tutmuş elinden Selahattin’i, bahçenin içinde dolambaçlı bir yol izleyerek üst taraçadaki beyaz zambaklara götürmüş. Elleriyle aralamış çiçeği, içeri bakmış. “Aaaa uyuyorlarmış, rahatsız etmeyelim şimdi” demiş. Ve gerisin geri aynı dolambaçlı yoldan getirmiş eve Selahattin’i.



Bu küçük arkadaşların çiçek perileri olduğuna ikna olduk o gün. Daha önce kitaplarda okumuş olsak da kendimiz yaşayınca başka bir algı olur ya, işte öyle oldu. Maya beş yaşına geldiğinde ise o küçük arkadaşlarını görmüyordu artık.



Algılar açıkken, tertemizken duyuluyormuş demek ki bazı mesajlar. Birlik algısı saflığın içinde gizliymiş. Şimdi işimiz gücümüz o saflığa ulaşmakta, bir çocuğun saflığıyla bakmakta hayata. Büyüyünce büyü de kayboluyor mu ki?



Oysa mayaların büyüsü büyüyünce başlıyor.



Birlikten güç doğuyor.



Mayaları anlatmaya devam edeceğim.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.