Türklerin çocukları neden yabancı çocukları gibi değil?

Bir dönem çocuksuz uçaklar, çocuksuz restoranlar konuşulurdu. O konudaki görüşlerimi buradan okuyabilirsiniz. Bu tartışmalar esnasında kimileri “Türklerin çocukları çok mızmız, her şeye ağlayıp sızlanıyorlar. Yabancılarınki öyle mi? Uslu uslu oynuyorlar. Ama bizim ebeveynlerin de suçu canım, çocuklara fırsat vermiyorlar ki; her adımda peşlerindeler.” Tanıdık geldi mi? Eminim benzerlerini işitmişsinizdir.


Bir tanıdığımız İsviçre’ye taşındı. 5 yaşında bir çocuğu var. Okula kendi başına gidip geldiğiyle ilgili bir sosyal medya paylaşımı yapmış geçenlerde. Okul-ev arası 1-2 km bile olsa orada çocukların 4 yaşından itibaren okula kendi kendilerine gittiklerini, İsviçreli ebeveynlerin de bizim gibi kapılarda beklemediğinden söz etmiş. Şimdi bu çok anlamlı örnekten yürüyelim.


Çocuk gelişim uzmanı değilim. Bu yazının tamamını anne kimliğimle yazıyorum ki bence bu tespitleri yapabilmek için anne olmaya dahi gerek yok.


Ben 33 yaşında, bu ülkede kendimi güvende hissetmiyorum. Benim yaşadığım kentte yaya geçitlerinde kimse yayalara yol vermiyor. Bu ülkede arabalar kırmızı ışıkta hareket edebilir, hız sınırını şuursuzca ihlal edebilir, mahalle aralarında drift yapabilir.


Bu ülkede çocukları taciz edenler adil yargılanmaz, çocukların ve ebeveynlerinin şikayetleri ciddiye alınmaz, adalet yerini bulmaz ve bu durum tüm tacizcilere cesaret verir. Tam da bu sebeple istismar yaygınlaşır, sokaklar çocuklar için ekstra güvensiz hale gelir. Bu ülkede bayramlarda şeker toplamaya çıkmış çocuklar kaçırılır. Bayram şekeri toplamaya çıkan çocuklar…


Çocukların kendi benliklerini bulabilmeleri, özgüven sahibi olabilmeleri için ebeveynlerine bağımlı olmadan hareket edebilmeleri gerek, evet. Bağımsız olabilmeleri, benlik algılarını geliştirebilmeleri gerek. Bunun için de tek sorumluluk ebeveynde değil, çocuk dostu kentlerde ve aslında tüm toplumda.


Kendi başına sokakta olması güvenli olmayan bir çocuk nasıl bağımsızlaşacak?


“Sen git, annen/baban gelsin” muamelesi gören çocuk nasıl kendi işini yapacak? Ben çocuğumu bakkala gönderdiğimde sırada önüne geçen ebeveynler oluyor. Sırf çocuk olduğu için.


“İstemiyorum” dediğinde “aa kızım ne demek istemiyorum, ayıp değil mi Ayşe teyzene?” itirazlarına maruz kalan çocuk, Hayır’ının bir anlamı olduğunu düşünür mü? Kendi kararlarını kendi başına vermeye yeltenir mi? Özerkleşebilir mi?


Özerklik kelimesi kritik. Öz-erk. Kişinin özünün erk sahibi, güç sahibi olması. Güçlenen çocuklara hazır mı bu toplum, bu ülke? Güçlü kadınları sindirememişken, hayır demesini bilen, talepleri olan, fikirleri olan, bedeni üzerinde hayatında üzerinde sözü olan çocuklarla muhatap olmaya hazır mı?


Geçenlerde Twitter’da bir anaokulu sınıfında doğum günü kutlaması videosu düşmüştü ekranlara. Kendisine pasta getirildiğini gören çocuğun yüzünde öyle bir mahcubiyet var ki, ne yapacağını bilemiyor. Ağlamaklı oluyor, öğretmeninin elini öpüyor. Sevinçten havalara uçtuğu, insanı mutlu eden bir video değil o. Çocuklar çok kolay güler, çok kolay sevinir oysa. Çocuğun hayattan beklentileri ne kadar düşükse artık, bu pasta karşısında olağanüstü bir şaşkınlık duyuyor. Sevinemiyor bile, ne tepki vereceğini bilemiyor.


Sonradan bir başkası paylaştı “Suriyeli bu çocuk” dedi. Altında şu yorumlara rastladım: “bizde nerde? Çocuklar ipadi olmadığı için ağlıyor.” Sanki sokağa çıktığımız anda her mahallede ahşap parklı yeşil alanları var da çocukların, yine de ekrana tamah ediyorlar.


Benim için daha çarpıcı olan bir başka yorum ise şu oldu: “Zaten biz böyle çocuklar yetiştiremiyoruz, baksana çocuğun ilk yaptığı büyüğünün elini öpmek oluyor.” Şimdi tekrar sormak isterim: Güçlenen çocuklara hazır mı bu toplum?


Senelerce küçükleri sevmenin, büyükleri saymanın yeterli olduğunu ezber etmiş bir toplum küçüklerin de saygıyı hak ettiğini kabul etmeye hazır mı?


Kendisine yapılan bir sürpriz karşısında yüzünde güller açan, havalara uçan bir çocuk görüntüsünü temenni etmek dururken, çocuğun hüznüne, “saygılı” olması üzerinden öykünmek çocuk tahakkümü değil de nedir?


Türklerin çocukları yabancı çocukları gibi değil, evet. Bu salt ebeveynlerden de kaynaklanmıyor. Kentleşme yetersizliğinden, toplumsal değerlerden, çocuğa bakıştaki o muktedir yaklaşımdan ileri geliyor. Hiçbir çocuk “kötü huyla” doğmuyor.


Aziz Nesin’in bir lafı var ya “Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine, dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız, sorun kendiliğinden çözülecek aslında.” Ben de diyorum ki siz çocuklara dünyayı dar etmezseniz, ortada bir sorun kalmaz aslında.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.