Suda doğum güvenli mi?

ACOG daha önce suda doğumun bebeğin Apgar skorlarını olumsuz etkileyebileceğini, doğumda kordonun zarar görebileceğini, enfeksiyon ya da su yutma riskinin de değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmişti.

Ancak Jennifer Vanderlaan ve ekibi tarafından gerçekleştirilerek yayınlanan araştırma sonuçlarına göre, bu risklerin zannedildiği kadar ciddi olmadığını ortaya çıkardı.

Suda doğum bebek için zararlı mı?

Doğumda kordon yırtılması riskinin suda doğum durumunda daha da artabileceğinden endişe ediliyordu. Ancak araştırma sonuçlarında yapılan açıklamada, bu riskin engellenebileceği ifade edildi. Bebek doğum kanalından çıktığı anda suyun içinden hızlıca çekildiğinde göbek kordonunun yırtılma olasılığının olduğu doğru. Genellikle suda doğum yapan anneler ya da doğuma eşlik eden ebeler endişelenerek bebeği hızlı bir şekilde yukarı kaldırdıklarında göbek kordonu zarar görebiliyor ancak Vanderlaan’ın araştırmasında bunun gerçekleşme olasılığının oldukça düşük, kordon yırtılması ile meydana gelebilecek zararların ise daha düşük olduğu açıklandı.

Araştırma, suda doğumun enfeksiyon riskini de arttırmadığını ortaya çıkardı. Farklı araştırmaların da sonuçlarını derleyerek elde edilen istatistikler, karada gerçekleşen doğumlarla suda gerçekleşen doğumlardaki enfeksiyon riski arasında anlamlı bir fark bulunmadığını gösteriyor. Aynı zamanda Çin’de yapılan araştırmalar da, suda doğumun doğum sırasında gerçekleşen kanama miktarını etkilemediğini ortaya koyuyor.

Suda doğumun avantajları neler?

Bugüne dek yapılmış bilimsel araştırmaların ışığında, suda doğumun avantajları şu şekilde sıralanabilir:

Doğum sırasında annenin vücudunda salgılanan oksitosin hormonu miktarının artmasına yardımcı olarak suni sancı ihtiyacını azaltır.

Doğum sürecinde suyun rahatlatıcı etkisi, kasların gevşemesini kolaylaştırdığı için doğumda hissedilen ağrı ve gerginliğin azalmasına yardımcı olur.

2016’da Güney Amerika Ebeler Birliği (MANA) tarafından yapılan bir araştırma, doğumun ikinci evresinden sonra suyun içine giren annelerde genital sistem yaralanmalarının azaldığını kanıtlıyor. Dolayısıyla epizyotomi ihtiyacı da azalıyor.