“Sanatın amacı, ruhumuzu, gündelik hayatın tozlarından temizlemektir.” - Pablo Picasso


Uzun süredir yazılarımla aranızda yoktum, çünkü bir dönüşüm içerisindeydim, artık bu yolculuğumu tamamladım ve şimdi karşınızdayım! Çocukluğumdan beri iki şeye takıntılıydım: sanat ve ekolojik yaşam. Bu ikisini nasıl birleştirebilirim derken kafamda yeşil bir ışık yandı, bu ışığa göre; sanatın sürdürülebilirlik tarafına eğilmeye karar verdim.


Peki, sanat gerçekten sürdürülebilir midir, ekoloji ile nasıl bir bağlantısı vardır? Günümüzde, atıklardan resim yapan sanatçılar var, aslında bu güzel bir dışavurum, zira bu yolla toplumun dönüşümüne katkıda bulunarak farkındalık yaratılabilir. Bildiğiniz üzere en güzel değişim, sanat ile başlar, sanat her daim duygularımızın ifade biçimidir; yani içsel bir araçtır ve yıllar boyu varlığını korumuştur.


Atıklar çöp olmamalı

Atıkları çöpe göndermek yerine onlardan bir sanat ortaya koymak gerçekten anlamlı, atıklar zaten çöp olmamalı! Yalnız altını çizmemiz gereken çok önemli bir mevzu var, o da plastiklerin tüm alanımızı işgal etmesi. Ne yazık ki en büyük işgal de sanat alanında… İşte plastiğin hayatımıza girişi:


İlk sentetik polimer diğer adıyla plastik 1869 John Wesley Hyatt tarafından bir yarışma için icat edildi. Bu yarışmada fil dişinin alternatifini üretene 10.000 dolar ödül verilecekti ve bu icat ile dünya adeta bir çöplüğe döndü. Aslında üretilme amacı ne kadar da masumca olsa sanayileşme devrimi ve kapitalizm ile plastik her yeri süslemeye başladı.


Halbuki az miktarda bir polimer bitkilerdeki ana ağaçsı madde olan selüloz gibi doğal yollardan oluşmaktaydı, fakat doğayı taklit etme sevdasıyla sentetik hammadde doğal oranın yerine geçti.


Alternatif yollar aramayı bırakarak, plastiğin üretimini hızlandırdılar ve daha da kötüsünü yaparak tek kullanımlık plastiği hayatımıza soktular.


İşte bu noktada, sanat da doğallığını yitirdi. Tempera tekniği ile yapılan boyalar doğaldı, ama akrilik boyanın icadıyla resim sanatı giderek yapaylaştı ve sentetik özellikleri arttı. Kullananlar bilirler ki, akrilik boya yarım saat içinde donar ve donduğu zaman da kurumuş bir plastiğe dönüşür, çünkü içinde polimer vardır.


Akrilik polimer emülsiyon içine yerleşen pigmentler partikülleri içerir ve pigmentte tutulan plastik akrilik reçinelerden oluşur, dolayısıyla akrilik ile yapılan resimler plastik gibi durur.


Yağlı boyalar bazı yapay pigmentlerden üretilse de daha doğal ve sağlıklıdır, tabii yanında çok fazla kimyasallar kullanmıyorsanız! Mesela yağlı boyaları metal tüplerde alabilirken, akrilik boyaları almanız zordur, hatta o nedenle de geri dönüşmezler.


Neredeyse tüm sanat malzemeleri plastikten üretiliyor, eğer iki numaralı plastikse (HDPE) yüzde 30 ya da 40 dönüşme imkanları oluyor, yoksa durum giderek vahimleşiyor.


Sanat ve ekolojik yaşam

Ekolojik bir yaşam yaşarken sanatın içindeki plastikler beni oldukça rahatsız ediyor, konfor alanından çıkamayan insanlar sadece maliyeti düşünerek plastik üretiyorlar. O halde bunun sonu ne zaman gelecek? Muamma…


Diğer bir mevzu ise, sanatta kullandığımız tek kullanımlıklar, bunlar; peçete, kulak çubukları, ıslak mendil, alüminyum folyo vb…


Bunları kullanırken yüksek miktarda atık çıkarıyoruz, en azından bu kullandığımız malzemeleri ne kadar aza indirirsek o kadar iyi olur, azaltmak bile kardır. Bazı sanatçılar paletleri kirlenmesin diye alüminyum folyo kullanıyor, bunun yerine balmumu kumaş alarak bunu çözebilirler, ya da seramik palet satın alabilirler. Bunlar ne kadar maliyetli olsa da doğayı ve sağlığımızı korumamız her şeyden değerli. Buradan üreticilere sesleniyorum, üretilebilmesi mümkün olan tüm sanatsal ürünler camda üretilmeli, çünkü cam sayısız bir şekilde geri dönüşüyor.


Bu nedenlerden dolayı, çocukluğumda en büyük arzum hep bir kasabaya yerleşip doğa resimleri çizmekti, şu an bunu mecburen kentte yapıyorum. Doğayı resmetmek ona verilebilecek en güzel hediyedir. Bundan sonraki hedeflerim arasında izlenimciler gibi kırsal bir alana gidip onu resimlerime aktarmak var.


Kimyasallar ve yağlı boya

Kentte yaşayan bir greenfluencer olarak, doğadan ilham alıyorum ve bu ilhamım giderek büyüyor. Beni rahatsız eden bir diğer konu ise; yoğun olarak hayatımıza giren kimyasallar, bu sanat ortamında çok daha baskın!


Örneğin yağlı boya kullanırken, kimyasallara maruz kalıyoruz, acilen bu konuda geliştirmeler yapılmalı, tabi bu yapılırken de maliyet değil insanın sağlığı ön plan da olmalı ki, sanatımız ilelebet verimli olsun. Sağlık olmadan yapılan sanat ne derece sürdürülebilir olabilir ki?


Burada yine devreye doğa ve renkler giriyor. Doğayı anımsatan yeşil renginin insana huzur ve güven verdiğinden bahsediliyor. En eski kullanılan renklerden biri olan yeşil umut ve canlanmak demektir. Yenilenmek ve geleceğe umutla bakmak anlamlarına da gelebilir, o yüzden bu rengi sık sık resimlerimizde kullanmalıyız, ne de olsa en büyük ruhsal kökenimiz doğanın ta kendisi! Ayrıca yeşil rengi ahenk içinde olmayı temsil ediyor ve bu rengi kullananlar insan ilişkilerinde uyumlu kişiler oluyor. Önemli bir ara not; eski Roma’da Venüs yeşil renk ile anılıyordu, çünkü bahçelerin ve sebzelerin en güzel tanrıçasıydı.


Sarı renk ise evrene gönderdiğimiz enerjidir, güneş rengi olduğu için içimizi ısıtır ve yine doğa ile ilişkilidir. Doğanın renklerini kullanarak hem kendinizi doğa ile özdeşleştirebilir hem de ekolojik dengeye destek vermiş olursunuz.


Sanattaki derdiniz

Sanatınızda çıkış noktanızı bulduğunuzda, bir derdinizi ortaya koymuş oluyorsunuz ve bu derdinize sizi takip edenler de ortak olmuş oluyor.


Sonuç olarak; her zaman malzeme alırken geri dönüşebilen ürünler tercih edilmeli ve bunlar iyi araştırılmalı. Eğer hiçbir seçenek yoksa o zaman iki numaralı plastik, o da imkansızda beş numaralı plastik tercih edilmeli. Diğer plastikler tekrar geri dönüştürülememektedir. Aslında uzun lafı kısası, tüm plastikler geri dönüştürülememektedir, ama üzerlerine bazı geri dönüşüm numaraları yazılmıştır.


Şayet yedi numaralı bir plastik görürseniz hiçbir şekilde satın almamanızı öneririm, sebebi de hiçbir şekilde geri dönüşemiyor oluşu. Bir sürü plastik madde bir araya gelerek oluştuğundan ötürü, risk arz ediyor. Aslına bakarsanız, ekolojik ayak izini azaltmak plastiklerin geri dönüşebileceği algısına inanmamaktan geçer. Her zaman bir ürünün yerine geçecek başka bir alternatif vardır.


Arzu Çevikalp

arzucevikalp@gmail.com




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.