Her yerde çift çift insanlar görüyorum; sahilde tek havluyla kurulanıp kıkırdayanlar, sinemada kollarını birbirine değdirip oturanlar, balayını mutlaka Bali’de geçirecek olanlar, yemekte birbirinin tabağından yemek aşıranlar… Herkes ruh eşini ya da hayat arkadaşını ya da ömürlüğünü ya da gönlünün efendisini bulmuş, bir ben kalmışım. Doğduğumda bir beşik kertiğim olsaymış bari ama yok! Yaş olmuş 34, yolun yarısı mı, yarısından sonrası mı bilmiyorum fakat ıssız bir yol olduğunu ta içimde hissediyorum.


Kariyer desen, hayal ettiğim kadar olmasa da başkalarının hayal edebileceği kadar. Para desen, eh kendi yağımda, az biraz kaliteli bir yağ, kavrulacak kadar. Görgü desen, bana hizmet edenlere “Teşekkür ederim” diyebilecek kıvamda. Önemli mi önemsiz mi tartışmalarının hiç bitmediği güzellik desen, karşılaşıldığında birkaç saniye baktıracak kadar.


Şimdi şu dünya pat diye başımıza yıkılsa, kuşlar nereye gideceğini bilmeden tepemizde uçuşsa, gözler toz dumandan yaşlarla dolsa, insanlar saklanmak mı kaçmak mı arasında kalsa ve o görkemli, masalsı Nuh’un gemisi gelse,


“Şeyyy, Nuh Bey ben de sizinle gelebilir miyim?”

“Biz demek istedin herhalde.”

“İlla bizlik bir durum olduğunu düşünmüyorum. İşinize yarayacağımdan emin olabilirsiniz. Gemiyi temizlerim, insanlara yardım ederim, hayvanları beslerim, saymakla bitmez ki, becerikliyimdir ben.”


“Peki tüm bu işler bitince ne yapacaksın. Dur tahmin edeyim; güvertede oturup bacaklarını aşağı sarkıtacaksın, “Çok da yoruldum, aslında uyumalıyım ama nedense uyku tutmuyor,” diye diye sabahı edeceksin. “Mutluyum, cidden mutluyum, sonuçta işe yarıyorum, sağlıklıyım, dünya batmış ama ben buradayım, daha ne isterim ki,” tesellileriyle avunmaya çalışacaksın. “Şu ibibik kuşuna bak, nasıl da car car ötüyor, yahu temizlemek için sadece beş dakikalığına eşini yanından aldık, sanırsın canını aldık,” serzenişlerinde bulunacaksın. “Her şey ne kadar anlamsız, tamam, ölmekten kurtulduk ama buna da hayat mı denir,” diyerek asıl meseleye geleceksin. Artık kendini sulara mı bırakırsın, kendinle beraber birilerini de mi bu sulara çekersin, onu bilemem ama gemiye gelmekle sadece batışını ertelersin.


“Ne yani, bir eşim yoksa ben yaşayamam mı?”

“Kabul et ya da etme, bu böyle. Dünya bir öküzün boynuzları üzerine değil sevginin üzerine kurulu.”

“Yalnızlığı ben seçmedim.”

“Dünyanın sular altında kalmasını da ben seçmedim ama bu gemiyi yapmayı ben seçtim. Bir dağın tepesine çıkıp isyan edebilir, ardından da çaresizlikle sonumu beklerdim. Bugüne kadar yalnızlık selinde sen ne yaptın?”

“Bekledim, bir gün o kişi beni bulacak diye umut ettim.”

“Umudu tek başına sihirli bir değnek mi sanıyorsun. Oysaki o sadece gitmek istediğin yolda kaybolmayasın diye taşıman gereken bir ışık. Bu yolda nasıl ve neyle ilerleyeceğini de bulman lazım.”

“Yani şimdi gemine beni almıyor musun?”

“Ben seni kendi gemine uğurluyorum.”


Fotoğraf: Tuğçe Özdeniz Arslan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.