Ali hastane çıkışında hızlı adımlarla ilerlerken birden durdu. Belki bu bir rüyaydı, hayır, hayır, kabustu ve birazdan uyanıp tüm bu olanları unutacaktı. Kimsenin dikkatini çekmeyecek şekilde kolunu çimdikledi fakat nafile hala aynı yerde duruyordu. Eve yaklaştığında gözü karşıdaki cafeye takıldı. Bundan altı ay önce köşedeki masada Esra ile gergin bir konuşma yapmışlardı.
“Bak Esra, bu belki de hayatının en büyük fırsatı. Serkan için bu fırsatı elinin tersiyle itersen hayat belki bu şansı bir daha tanımaz. Biliyorum, farklı bir ülkeye gidip yeni bir hayat kurmak korkutucu geliyor fakat bugünler için bu kadar çabalamadın mı? Serkan bunu anlayacaktır ya da anlamak zorunda. Yine kızacaksın ama Serkan’ı da oldum olası gözüm tutmuyor. Ona değecek mi tüm bunlar?”
Esra gitmemişti. Serkan ile birlikte olabilmek için dört yıldır uğraştığı projeyi başkasına devretmiş ve kalmayı seçmişti. Ali, yıllardır yediği içtiği ayrı gitmeyen dostunun bu seçimiyle başına gelecekleri görmemek için Esra’dan uzaklaştı.
Bir saat önce Esra’nın hastanede olduğu haberini aldı. Apar topar hastaneye koştu. Esra trafik kazası geçirmiş ve yoğun bakıma alınmıştı. Yoğun bakımın önü Esra’nın ailesinin ve arkadaşlarının yas yeri gibiydi. Yaşıyor olması içine biraz su serpse de saatler ilerledikçe yoğun bakımın kapısının açılmaması paniğinin artmasına neden oldu. Öğrendiğine göre Esra’ya çarpan sarhoşmuş ve sürekli “Ben mi yaptım, ben mi?” diye mırıldanıp duruyormuş.
Esra’nın çocukluk arkadaşı Sevim gözleri kıpkırmızı, hafif yalpalayarak Ali’nin yanına gelip oturdu. Elindeki çantayı sıkıca kucağına bastırdı.
Ali’nin gözleri Serkan’ı aradı. Sevim’e cılız bir sesle “Serkan” diyebildi fakat sonunu getiremedi. Serkan’ın üç ay önce teyzesinden kalan mirası almak için memlekete gittiğini ve Esra ile günbegün azalan iletişimlerinin kısa bir mesajla son bulduğunu öğrendi.
Ali yerinden hışımla kalktı “Haklıymışım.”
Sevim elindeki çantanın fermuarını yavaşça açtı ve içinden çıkardığı kitabı Ali’ye uzattı. Ali’nin en sevdiği yazarın kitabıydı. İçinde bir de broşür vardı, bugüne hatta birkaç saat öncesine ait olan bir imza günü broşürü. Kitabın kapağını açtı ve “Değerli okurum Ali Doğan” yazısını görünce kalbi hızla atmaya başladı. Gözlerini kitaptan çantaya çevirdi, Esra’nın çantası olmalıydı bu. Sevim “Sana geliyordu” derken gözyaşları çantayı ıslatmaya başladı.
Birden çevresindeki sesleri duyamaz, görüntüleri net göremez oldu. Yakınında duran duvara kolunu dayadı ve başını kolunun üzerine bıraktı. Nefesi kesildi, hava yetmiyordu. Sevim onu hemen yerine oturttu. Uçup giden rengi tekrar gelince çantaya bu kez de o sıkıca sarıldı.
Esra’nın yoğun bakımdan çıkma ve hayati tehlikeyi atlatma haberi gelir gelmez Ali hastaneden bir an önce uzaklaşmak istedi. Şimdi durduğu bu yerde kendi kendine sürekli mırıldanıyor “Esra’ya Serkan mı daha çok zarar verdi ben mi? Serkan mı ben mi?”
Naciye Kavas
YORUMLAR