Nefes almak, dinlenmek ne kadar güzel kelimeler değil mi?
Bazen her gün yaptığımız rutin işlerimizden de başımızı kaldırıp, nefes almak gerekiyor. Geçen üç hafta çocuklar kesintisiz bendelerdi. Ben işten eve, evden işe gidip geldim. Kendime ait 1 saat olmaksızın. Önceden fark etmezdim buna ihtiyaç duyduğumu. Ama artık o bir saatler beni rahatlatıyor. Bunu düşünmek bile bana vicdan azabı çektiriyordu. 4 çocuğu olan, boşanmış ve tam zamanlı çalışan bir anneyim. Tamamen yardımsız yaşıyoruz. Ne bir evde ev işlerini yapan bir yardımcımız var ne de eski eşimden bir nafaka alıyoruz. Bu da haliyle iki iş yapmama neden oluyor. Hafta içleri tam zamanlı çalışan, ev işlerini, yemekleri yapan, ödev yaptıran, çocuklarla 1 saatte olsa bir şeyler yapmaya çalışan bir anneyim. Cumartesi günü tüm işleri halletmeye çalışan, dip köşe temizlik yapan ve pazar günleri oyun grubu yapan, daha sonra çocukların banyolarıydı, ödev kontrolleriydi, 80 tırnak kesimini üstlenen bir kadınım işte. Kadınım ama daha çok, anneyim, çalışanım!
Kadınlık sıfatımı kullanamıyorum. Çünkü kadınlık sıfatımı kullanmak için zaman yok. Belki de kendimi böyle kandırıyorum. Güçlü bir kadın olmak her zaman kot pantolonla, spor ayakkabı giyerek olmuyor. Stilettoyla da güçlü bir kadın olabilirmişim. Ya da spor ayakkabı giymek, güçsüzlükten veya az feminen olmaktan da kaynaklanmıyormuş. Kendine zaman ayırmak, onu hissetmekle oluyor. Ben uzun bir süredir bunu unutmuş bir şekilde yaşıyorum. Böylelikle de kendimi sadece annelik ve çalışan sıfatlarımla değerlendiriyordum. Öbür türlüsünü düşünmek suçluluk duygusunu getiriyordu. Aşık olmaktan bahsetmiyorum bile. Zaman yok buna bahanesi hala kafamda kendisini tekrarlayan bir ses.
Geçen hafta işten eve dönerken bir iki dakika kafamı yukarı, gökyüzüne kaldırdım. Bir grup küçücük kırlangıç dönüp duruyordu. Belki milyon defa gördüm bu olayı ama bu sefer çok farklıydı. Bu an tamamen başkaydı, tekti. İki defa kanat çırpıp sonra gökyüzünde süzülüyorlardı. Tekrarlanan bir süreçti bu. İki defa kanat çırpıp, dinleniyorlardı. Belki de nefes alıyorlardı. Benim tam da yapmam gereken şey buydu. İki çalışıp, bir dinlenmek.
Bedenim de bana bunu söylüyordu, ruhum da. Ama kırlangıçlara kadar bunu duymuyor ve görmüyordum. Hani oluyor ya, yüzlerce kez gördüğünüz, tanık olduğunuz çok basit bir şey tam da ihtiyacınız olduğu anda tekrar belirir ve hiç fark etmediğiniz o detay size büyük bir cevaptır.
Bu aralar kimim, değerim nedir, ne hissediyorum üzerinde bol bol düşünüyorum. Hem aynı anneden doğma kız kardeşlerim buna yardımcı oluyor. Hem de etrafımdaki, kendi seçtiğim kız kardeşlerim.
İki çalışıp, bir dinlenin.
İki çalışıp bir dinlenin.
Kırlangıçların bize öğrettiği gibi.
YORUMLAR