Tüm yaşamımız çok değişik etkiler altında geçiyor. Her gün farklı olaylar, farklı kurum ve kuruluşlar, farklı insanlar bizi etkiliyorlar. Farklı etkiler altında ve büyük yoğunluk içinde geçen günler, kendi gerçeklerimizi görebilme ve kendi kendimizi yönetebilme gücümüzü yitirmemize neden oluyor.
İnsan doğduğu günden itibaren annenin, babanın, ninenin, dedenin, kardeşin, arkadaşın, öğretmenin vs. etkisi altındadır. Her gün bir taraftan rüzgâr esiyor, her rüzgârı estiren de kendi rüzgârının daha etkin olmasını istiyor. Bu rüzgârlar arttıkça insanlardaki şaşkınlık ve kararsızlık sürekli hale geliyor. Onlarda kararsız ve bağımlı bir kimlik oluşturmaya başlıyor. Bir arkadaşım var, en önemli işi, eşine danışmanlık yapmaktır. Hiçbir cumartesi ondan, on dakika bile randevu alamazsınız. Çünkü o cumartesi günlerini eşine danışmanlık yaparak geçirir. Bu durumu hayretle izlediğim için bazı sohbetlerimizde konuyu araştırmaya çalıştım. Öğrendiğime göre hanımefendinin annesi öğretmenmiş. Çocukluğundan beri her cumartesi günü anne-kız her işlerini birlikte görürlermiş. Oyuncaklarına, elbiselerine, kitaplarına, kalemlerine, biraz daha büyüyünce makyaj malzemelerine, saç şekline, etek boyuna, dekoltesine, daha sonra meslek seçimine, eş seçimine hep birlikte karar vermişler. Evlendiklerinin ilk hafta sonu arkadaşım evde bir tedirginlik hissetmiş. Kahvaltı sırasında kayınvalide aramış, “Ne yapıyorsun” diye. Kahvaltıdan sonra yeni gelin, annesini aramış “Sen neler yapıyorsun” diye. Öğleye doğru gelin, eşine “Benim bazı eksiklerim var, annemle birlikte çıkıp onları alabilir miyim?” diye sormuş. Bu alışkanlık yıllarca böyle devam etmiş. Arkadaşım da cumartesi günlerini yalnız geçirmemek için bir tenis kulübüne devam etmeye başlamış. Ta ki eşinin annesi ölünceye kadar. Annesi ölünce hanımefendi birdenbire kendini çok yalnız hissetmiş, ilk acıyı üzerinden attıktan sonra onu bir telaş almış; “Ben bundan sonra alışverişlerimi ve seçimlerimi nasıl yapacağım” diye. Çünkü o tarihe kadar annesinin görüşü olmadan herhangi bir karar vermeye alışmamış. Arkadaşım diyor ki, “Aylarca üstüne, başına, eve önemli hiçbir şey almadı. Baktım olacak gibi değil, cumartesi tenislerini pazara aldım. Eşime seçim ve karar verme konusunda danışmanlık yapmaya başladım”
Yaşam boyu hangi kararımızı kendi özgür seçim ve irademizle verdiğimizi bir düşününüz. Başkalarının seçim ve tercihleri ile verilen her karar insanı yanıltır. Ben kendi işimde ne zaman etki altında kalıp karar verdiysem veya kararı başkalarına bıraktıysam o zaman zarar etmişimdir. Bir insanın herhalde en değerli varlıkları çocuklarıdır. Kim çocuğunu yanıltmak veya yanlış kararlara yönlendirmek ister. Ben de böyle bir şeyi hiç yapmak istemedim. Ama olaylar sonuçlandıktan sonra gördüm ki çocuklarımın kendi başlarına verdikleri her karar doğru. Benim yönlendirdiğim birçok şey ise yanlış olmuş.
Ananız, babanız dahi olsa hiçbir kimsenin rüzgârına kapılmayınız. Mutluluk ve başarınızı kendi dışınızdaki insanlara bağlarsanız, onlara ne zaman kavuşacağınızı bilemezsiniz. Kendinize güvenip, kendinize bağlanınız, başarı ve mutluluğunuzu kendiniz yaratınız.
YORUMLAR