Uzun süreli ilişkilerin bitişi, biz kadınlar için gayet acıtıcı oluyor. Bir süre sonra tekrar ‘sevme ve sevilme’ arayışına gireceğimizi, zamanla o acıtıcı hissin azalacağını, hatta sonlanacağını çok iyi bilmemize rağmen! Peki ya erkekler bu süreci nasıl yaşıyorlar? Uzun süreli ilişkilerinin bitmesinin ardından nasıl bir ‘öz eleştiri’ sürecine giriyorlar?


İlişki başlamadan önceki o tatlı flört devresinde bizi karşımızdakine kimyasal, fiziksel ve duygusal olarak yaklaştıranlar, karşılıklı mutabakata varılıp da başlangıç bayrağı çekildiği zaman, tarafların değişecekler listesi yapmak için kollarını sıvama sürecini başlatıyor. Hepimizin bildiği o kırılma noktasına gelene kadar yargılamadan, kusurları fazla önemsemeden karşımızdakini ‘olduğu gibi’ kabul edebiliyoruz. Aramızdaki o ‘şeyin’ adının ‘ilişki’ olduğunun farkına vardıkça, bu kez miyop gözlük hipermetropla değiştiriliyor.


Uzun yıllar emek verdiğimiz ilişki süresi uzayıp, beraber yaşamaya da evlilik fazına geçince biz kadınlar önce temkinli adımlarla ilerliyor, ‘İşte şimdi hazırım’ dediğimiz andan itibaren de kendimizi partner’imizin kollarına bırakıyoruz. O andan itibaren çok daha güçlü hislerle bağlanmakla kalmıyor, düşüncelerimizin de daha ayrıntılı bir hale geldiğini fark ediyoruz. Uzun süreli ilişkimizin ardından yaşadığımız ayrılık acısı ise ne yazık ki çok yoğun yaşanıyor. Her ilişkinin bitişi değişimlere gebedir. Aslında tam da yıllarımızı paylaştığımız, alıştığımız kişiden ayrılmak canımızı acıttığı için değil midir sonraki süreçte kendimizi güvensiz sularda hissetmemiz? İstediğimiz kadar kendimizle ilgili güvendiğimiz birtakım toplumsal değerlendirme ölçütlerine sahip olalım! İstediğimiz kadar gayet güzel, akıllı ve yaratıcı addedildiğimizi, dikkat çektiğimizi düşünelim! Değer verdiğimiz insanın gözleri artık bize bakmayı reddettiğinde; bir daha asla onun gözünden kendimizi göremeyeceğimizi, bir daha asla öyle hissedemeyeceğimizi anladığımız için üzülüp, isyan ediyoruz. Altüst oluyor, en önemlisi de hem kendimize hem de karşımızdakine duyduğumuz güveni kaybediyoruz.



Hislerimizi anlatmaktan, yaramızı deşmekten çekinmiyoruz. Toparlanmamız zaman alıyor, ancak bir süre sonra yeniden ‘sevme ve sevilme’ arayışına giriyoruz. Evet; biz kendimizi çok iyi tanıyoruz. Peki ya erkekler uzun süreli ilişkilerinin bitmesinin ardından nasıl bir ‘öz eleştiri’ sürecine giriyorlar? Avusturyalı psikolog Gerti Senger’in, 23 ve 53 yaşları arasındaki 30 kadın ve erkekle konuşarak hazırladığı Ayrılık Acısı başlıklı doktora tezinde, kadınların ortalama 14.7 ay acıyla boğuştukları, erkeklerin ise acıyı 10.7 ayda atlattıkları ortaya çıkmış. Belki karşı taraf, ayrılıkların üstesinden daha kısa sürede geliyor belki de bu buzdağının sadece görünen kısmı. Bunu anlamak için kolları sıvadık ve ortaya ilginç yorumlar çıktı…


Psikolog görüşleri


Erkekler, ayrılık sürecinde daha mı radikal hareket ediyorlar? ,



Hayır… Her iki cinste de ayrılık nedenini tekrar tekrar düşünme eğilimi var ve eşit seviyede… Ayrılık; narsist ya da tamamen duygusal bir yarayı tekrar kanatıyor sadece. Narsist yara açılınca erkekler havalanıyorlar, iyi oldukları görüntüsü verebilmek için hemen bir macera arayışına giriyorlar. Bir başka değişle, sıfırlandıkları izlenimi yaratmaya ihtiyaçları oluyor. Bunun için de yeni bir ilişki kurtarıcı niteliği taşıyor. Duygusal yaranın açılması durumunda ise yaşamlarına anlam katan hayat arkadaşlarını kaybetmek, bir aile ferdini kaybetmekle eşdeğer hisler doğuruyor. Çoğu zaman bir daha acı çekmemeye, katılaşmaya ya da bambaşka bir yöne gitmeye karar veriyorlar.



Peki bu iki şıktan en çok hangisini yaşıyorlar? Duygusal kanama mı yoksa narsist kanama mı daha fazla?



Erkekler ego söz konusu olduğunda kadınlara nazaran daha kırılganlar. Özellikle kendini cinsel güç, popülerlik ya da para üzerinden tanımlayanlar, ayrılık halinde tamamen mahvoluyor ve acı çekmemek için hızla başka bir kadın arayışına giriyorlar.


Bu durumda değişmeyi başarabilecek olanlar kimler?



İlişkilerinin sonrasında derinlemesine olgunlaşanlar ve ayrılıklarından ders çıkarmayı bilenler… Çünkü erkekleri erkek yapan kadınlardır; annelerin oğullarını yetiştirdiği gibi. Yüksek sesle değişmiş olduklarını itiraf edebilen erkeklere dikkat etmek gerekir. Sessiz kalanlarsa ağır adımlarla giderler ve yavaş ilerleme kaydederler.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.