Kadın biraz iyi olacak diye terapiye gelip bir ton para döküyor. Psikiyatr “Kocanızla konuşun” diyor. Kadın “Deniyorum ama beni dinlemiyor” diyor. Terapist konuşarak çözüm bulmakta ısrar ediyor. İyi de, adamın konuşacak vakti yok ki! Fanteziler âlemine yelken açmış, karısını değil pipisini dinliyor. Sahip olmak istediği penisin boyutlarında vibratörlerle, striptizci iç çamaşırlarıyla, mantar saçan kayganlaştırıcı jellerle doldurmuş yatak odasını, dur durak bilmiyor. Kadın pembe drajeler yuvarlayıp duruyor, onların etkisi geçince iki gözü iki çeşme ağlıyor. Halbuki azıcık İksir versem, adam sakinleşecek. Belki o zaman karısını biraz dinleyecek.


Sonraki randevu on beş gün sonraydı. O gün kadın gelince, önceki akşam evde hazırladığım oda parfümünü çantamdan çıkardım. Küçük, şık şişenin tıpasını açıp içine bambuları yerleştirdim. Lavanta kokusunu içime çekip “Oh” dedim. Kadına gülümsedim. Bir-iki dakika geçmedi.

“Kokusu ne güzel” dedi.

Kalkıp yanıma geldi.

“Koklayabilir miyim?”

“Elbette.”

Nereden satın aldığımı sorunca, evde kendi kendime doğal yağlar ve esanslar kullanarak yaptığımı söyledim.

“Diğerleri çok zararlı kimyasallar içeriyor ” dedim yüzümü buruşturarak.

Şişe elinde tekrarladı.

“Sahiden çok güzel kokuyor. Elinize sağlık.”

“İsterseniz alabilirsiniz.”

“Yo, hayır kendinize yapmışsınız.”

“Kabul ederseniz memnun olurum. Benim için evde hazırlamak kolay.”

“Emin misiniz?”

“Kesinlikle.”

“Bir dahaki sefere bedava olmaz ama.”

“Hanımefendi rica ederim.”

“Lütfen.”

“Tamam, bunu sonra konuşuruz. Siz lütfen alın, güle güle kullanın.”


İksir’in lavanta bazlı olmasının sebebi bu. Lavanta kokusuna kim hayır diyebilir ki?

Doktor Selim üzerinde denediğim için biliyorum. Oda kokusu ağır ağır tesir ediyor. Şahıs, “Ne güzel kokuyor” diye kokuyu alıp içine çekiyor. Çektikçe sakinleşiyor. Sakinleştikçe zorunlu olarak dinlenmeye çekiliyor. Penisinin durulmasını kendi eksikliği olarak gördüğü için de kadını rahat bırakıyor.


Bir dahaki sefere işe giderken çantama iki şişe attım. Kadın ikisini de istedi. Psikiyatr ile konuşmalarını dinledim kapıya kulağımı dayayıp.

“Ne oldu bilmiyorum ama istekleri azaldı. Bugün buraya üroloji servisine gelip kendine bir baktıracak.” dedi.

Randevu kayıtlarına baktım. Yüksek dozda iksirlendiğinin farkında olmayan koca, saat üçte hastaneye geliyordu. Doktoru da Selim’di. Doktor Selim, hastasıyla empati kurmakta hiç zorlanmayacaktı. Acaba ona ne önerecekti? Güldüm, çok güldüm, sesli sesli güldüm.


Erkekler sakinleşince hayat sakinleşiyor. Benim gördüğüm budur avukat bey. Otobüslere, minibüslere, metrobüslere İksir partikülleri yaymaya, hayatı biraz sakinleştirmek amacıyla başladım. Kalabalığı fırsat bilip kadınlara dokunan, sürünen erkekler İksir sayesinde bu davranışlarından bir süreliğine vazgeçmek zorunda kaldılar. Adildim. Düşük dozda İksir birkaç saat etkiliydi. Evlerine gidince seks yapabilirlerdi. Yeter ki, kadınları yollarda rahat bıraksınlardı. Bakın şunu da ifade edeyim. Bu toplu taşıma araçlarında kadınların rahat etmesi için onlara özel otobüs, vagon tahsis edilmesine kesinlikle karşıyım. Çözüm değil. Sorun, pipinin rezonansı! Bunu gerekçe göstererek kadınları ortadan süpürmek külliyen yanlış. İnsanlık bence bu rezonansla başa çıkmalı.


Öyle haberlerde yazıldığı, söylendiği gibi erkekleri kimyasal yollarla iğdiş etmedim. Tamamen devre dışı bıraktıklarım tecavüzcülerdir. Torununa, kızına, kardeşine tecavüz edenlere hiç acımadım. Bir daha kimseye tecavüz edemeyecekleri hale getirdim, canlarını yakmadan. Psikiyatri servisindeki dosyalarda açıkça ne yaptıkları yazıyordu. Vicdanım rahat. Yalnız merak ettiğim bir şey var avukat bey. Ben yargılanırken, bir yandan da bu dosyalardaki eylemler için de soruşturma başlatılacak mı? Cevap verirseniz memnun olurum. Ama sonra. Anlatacaklarımı bir bitireyim de.


Of! İçim karardı... Zaten bu tipleri İksir’lerken de hiç eğlenmemiştim. Nasıl yaptığıma geleceğim. Hem komik, hem de benim pipi düşmanı olmadığımı, konuya bakış açımı açıkça anlatan bir hadiseden bahsedeyim.


Bir gün genç bir kadın geldi servise. İlk randevusuydu. Psikiyatri servisine gelenlerin genellikle yüzleri fazla gülmez. Yüzleri, mutsuzluklarından ötürü soluktur. Kendilerine güvensiz bir halleri vardır. Omuzları düşüktür. Sakinleştiricinin etkisinden olsa gerek, uzundur gelenler biraz boş bakarlar, ağır ve alçak sesle konuşurlar. Bunların tam tersi davranışları sergileyenler, genellikle ilk defa gelenlerdir. Ben de asabi halini buna yordum.


Asansörden indikten sonra bir süre durup etrafını inceledi. Topuk seslerini koridorda çınlata çınlata yürürken, sanki birbirimizi tanıyormuşuz gibi,

“Nasılsınııız?” dedi.

Şaşırdım. Sinirliydi. Hızlı soluk alıp veriyordu. Kimse yoktu. Doktorun yanına girince kapıya eğilip dinledim. Biriyle berabermiş, adam evliymiş. Karımı boşayıp seninle evleneceğim diye iki senedir onu oyalıyormuş. İlişkilerini gizliyormuş. Onu hediyelere boğarak durumu idare etmeye çalışıyormuş. Asabı çok bozukmuş kadının, biraz sakinleşmeye ihtiyacı varmış. Doktor birkaç tavsiyede bulunurken sustu. Reçetesini aldı. Çıkarken doktora dedi ki:

“Bu adamı aslında tanıyorsunuz.”

Sevgilisinin adını soyadını söyledi.


Meğer hastanenin sahibiyle berabermiş. Yerime koşup oturdum. Giderken bana uğradı. Sigorta kartının kullanıma kapalı olduğunu, muayene bedelini tahsil edemediğimi söyledim.

“Biliyorum” dedi.

Hastanenin sahibinin adını soyadını tekrar etti.

“Ondan alırsınız. Ben sevgilisiyim.”


Bakın duruma derhal müdahale edebilirdim. Etmedim. Niye? Pipisini dinleyip karısını aldatıyor diye sadece adamı suçlayamazdım. Sözünü tutmamasına rağmen, sevgilisi acaba bu adamdan niye ayrılmıyordu? Kim bilir ne kazancı vardı da o ilişkiyi bitirmiyordu. “Seviyorum”, “Verdiği sözü tutacak” deyip kendini sıyıramazdı. Ben de bu durumdaki bir kadının intikam almasına alet olamazdım.


Artık hastaneden çıkana kadar başka kimlere ilân etti, bilmiyorum. Ama o akşam Doktor Selim’in hadiseden haberi vardı.

“Patronun manitası gelmiş bugün.”

“Nereden biliyorsun?”

“Ben bilirim.”

“Ne zamandan beri?”

“Bugünden beri.”

Güldüm. Sanki kendine özel anten taktırmış da gaipten haber çekiyormuş gibi bir havalar, bir havalar.

“Nasıldı?” diye sordu.

“Ne nasıldı?”

“Manitası nasıldı? Güzel miydi?”

“Evet güzeldi, çok güzeldi” dedim.

Sonra “Gel ben sana biraz masaj yapayım” dedim. O duşa girince çantamdan yarı dolu küçük şişeyi çıkardım. İçine biraz yağ katınca masaj iksiri oldu.

Doktor Selim o gece mışıl mışıl uyudu.


Diyeceğim o ki, bir eleğim var. Sürekli hareket ediyor diye her şeyi pipisine hak görenlerle derdim var.


Haklısınız. Biraz da finansman konusuna geleyim. Hayır, arkamda kimse yok. İksir’i tek başıma yarattığım gibi tek başıma finanse ettim. Evet, elbette mahkemeye bununla ilgili sunacak kanıtlarım var.


6. bölüm 29 Ocak 2019 Salı hthayat.com’da...


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.