Teknolojinin sonsuz gelişim göstermeye başladığı günümüz şartlarında kolaylıkları ve zorlukları bir arada yaşıyoruz. Bir yandan hayat standartlarımız yükselirken, diğer taraftan sorumluluklarımız da yaşam standartlarımızla birlikte artan bir ivme kazanıyor. Yaşam mücadelesi verirken öte yandan “mutlu olmayı” tek hedefimiz haline getirmiş durumdayız hepimiz...



Farkında mısınız, hep mutluluğun peşinde koşuyoruz. Neye adım atarsak atalım, mutluluğu hedefliyoruz. Mutlu olabilmek için bir şeyler satın alıyoruz. Mutlu olmak için ilişkiler kuruyoruz. Bir parça mutluluk adına bedeller ödüyoruz. Ama bu kadar çabamıza rağmen mutlu olmayı yine başaramıyoruz. Neden mi? Çünkü biz mutlu olmayı da bir görev gibi algılıyoruz. Fakat şunu bilmiyoruz: Mutlu olunmaz, mutlu hissedilir. Biz hissetmediğimiz bir duyguyu, vakti zamanı gelmeden oldurmaya çalışıyoruz.



“Her şeyim var, istediğim her şeye sahibim, öyleyse mutlu olmalıyım” mantığı var insanoğlunda.


Benim tuhafıma giden, neden hep mutlu olma isteğimiz? Mutlu olmanın yollarını anlatan cilt cilt kitaplar var. Sanki mutluluğun formülü belli de şunu şunu yaparsak mutluluğu bulacağımız garanti! Mümkün mü böyle bir durum? Bir düşünün, 7/24 sorunsuz, sıkıntısız olsak gayretimiz, çabamız olur muydu? Amaçsız, gayesiz bir yaşamdan ne kadar tat alırdık sizce? Hiç acı çekmesek o zaman mutluluğun o doyumsuz tadını nereden bilecektik ki? Acılar da hayatımıza dair oysa. Aslında mutluluğun peşinde bu kadar koştuğumuz için mutsuzuz! Keşke acılarımıza, kötü tecrübelerimize de bu kadar sahip çıkabilsek... O duyguların sonrasında ise bize getirdiği mucizeleri, bize kattıklarını görebilmeye odaklansak biraz da.



Hani acılardan geçtikçe çoğalırdı insan? Hayatımızda olumsuzluklar olmasa, huzurun kıymetini nasıl bileceğiz? Ara sıra dibi görmezsek, yeniden ayağa kalkabilecek gücü nasıl bulacak, nasıl olgunlaşacağız? Mutluluk, insanı hedefsizliğe itiyor, mutsuzluk ise insanın kendi içindeki gücü keşfetmesini sağlıyor. İşte en büyük mutluluk kendi içindeki gücü keşfedebilmek değil de nedir?



Elbette, tüm insanlar mutlu olsun. Fakat varmak istediğim nokta, sadece mutlu olmayı amaç edinmeyelim. Amaç edinmeyelim ki mutlu olamadığımız zaman sudan çıkmış balığa dönmeyelim. Hayata küsmeyelim. Hayatı her şeyiyle kabul edip öyle karşılayalım... Aksine, sürekli mutlu olmak anormal bir durum. Hayat acısıyla ve tatlısıyla güzel. Düşünsenize her gün tatlı yiyor muyuz mesela? Ekşinin de, acının da tadından vazgeçemiyoruz...


Hayat da böyle işte. Acısı, tatlısı, hüzünleri, gözyaşlarıyla güzel. Geceyi yaşamadan gündüzün, kışı görmeden yazın keyfini çıkartamayız.



Hayatı akışına bırakalım. Doğru insan olalım, kaliteli yaşamayı ilke edinelim. Biz yolumuzda düzgün adımlarla ilerlersek yol üzerinde zaten varacağımız durak mutluluk olacaktır...


Ferah Uzundurukan


Görsel: Arjan Wiegel

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.