Bak İsmail, bilirim, burnun havadadır, bilmediğim ise neden olduğudur. Şükran Abla'nın kızı Amerika’dan yeni geldi, gayet zeki ve hanım hanımcık bir kız. Orada rehberlik gibi bir şey okumuş, seni adam etse yeter bize aslında. Neyse, konumuza dönelim, böyle kısmet bir daha ele geçmez, hele senin eline, töbe, geçmez. Kızla buluşmayı benim hatrıma kabul etmediğini, seni yeterince tanıdığım için biliyorum. Kızın eğitimine, kurduğu cümlelere, insanlarla olan ilişkisine, ailesine yakınlığına bakacağına "Boy fotoğrafı nerede?" diye internette Matrix ajanları gibi gezdiğini ve fotoğraflarından kızı beğendiğini de biliyorum. Gelelim o büyük güne; bu buluşma en iyi şekilde gerçekleşmeli, yani sana rağmen. Hatırlarsan, geçen seferki kıza, gelen kahvenin tadına bakıp “Kahveden de anlamıyormuşsun” demen, beni kızın annesinin karşısında telve kıvamına sokmuştu. Bana bu buluşmanın mükemmel geçmesini borçlusun İsmail.


Haydi bakalım, geç karşıma, prova yapacağız. Sanatçılar böyle yapar, bu buluşma da benim ustalık eserim olacak. Şimdi, ben o güzeller güzeli Serpil’im ve çayımdan bir yudum alırken kendini tanıtmanı heyecanla izliyorum.


- Ben İsmail; aslında annem adımı Uğur koyacakmış ama dedem kulağıma ezan okurken kendi adını söyleyivermiş.


- Harika, adını beğenmediğini söylemeyle başladık. Yahu İsmail, ya kabul etseydin ya değiştirseydin adını evladım. Devam.


- Kütüphaneciyim, devlette çalışıyorum. Sürekli konferanslarımız oluyor; anlayacağın, dolu bir iş. Aslında öğretmenlik de kazanabiliyordum fakat Ankara’da okumak için kütüphanecilik seçtim.


- Çocum, sen kendin kütüphaneciliğin boş bir iş olmadığına, öğretmenlikten aşağı kalır bir meslek olmadığına inansan, karşındaki insanı inandırmakla uğraşmazsın ki. Devamm.


- 81’liyim fakat Kasım sonu doğumluyum.


- Ay, İsmail nedir bu kasım sonu, ocak başı muhabbeti? Yaşlanmakla yaş almanın farkını ne zaman anlayacaksın. Devaam.


- Torbalı’da büyüdüm ben, aslında küçük bir yer ama İzmir’e yarım saat filan sürüyor, çok yakın yani.


- "Öyle önemsiz, küçük bir beldede doğmadım" diyorsun, fessübhanallah, devam çocum devam.


- Annem ev hanımıydı fakat babam makinistti, çalışkan bir adamdı tabii.


- Oğlum, senin o sabah giydiğin temiz ve ütülü gömleği, eve gelirken “Dondum, şimdi sıcak bir çorba iyi gider” diyebilmeni; çorabının, fırlattığın gezegenden geri gelebilmesini sağlayan varlığa biz "anne" diyoruz ve karşılıksız yaptığı bu işe de ev hanımlığı. Ayrıca, treni kullanan biri olmasa icat edilmesi yetmezdi; bu, babanı bir mucitten geri bırakmıyor. Devam bakalım.


- Biz üç kardeşiz, en büyükleri benim, ikisi de sözümden çıkmaz.


- Ay, çok hoşsun İsmail, "Büyüğüm diye tüm zılgıtları ben yedim, tüm ilgiyi ise onlar aldı, bunun bedelini de bir ömür benim isteklerimi yaparak ödeyecekler" diyorsun. Peki, devam.


- Çocukları severim, bir yeğenim var ve çok iyi anlaşıyoruz; kız çocuğu fakat onunla futbol bile oynayabiliyoruz.


- İsmail, sana buradan en feminist halime uçarım çocum. Bir kız çocuğu futbol oynamak zorunda değil. Onu olduğu gibi kabul edip tanımaya çalışırsan keyifli vakit geçireceğiniz başka alanlar da bulacaksındır.


- Spora başlayacağım ama vakit bulamıyorum çünkü haftanın en az üç günü gitmek gerekiyor. Nişantaşı’nda güzel spor salonları varmış, bir bakacağım.


- İsmail, evladım, eminim ki günde en az üç defa da göbeğini içine çekmek zorunda kalıyorsundur. Ayrıca, kumanda televizyonun yanında kalmış olsa, sen de günlerce aynı kanalda kalırsın, değil ki Nişantaşı’na spora gideceksin... Deeevam.


- Tatillerimi annemlerin yazlığında geçiririm fakat arada İzmir’de de birkaç gün konaklarım.


- "Annenlerin yazlığı" dediğin, hani denize 15 km uzaklıkta, Seyyah Köyü'ndeki eviniz mi İsmail? "İzmir’de konaklıyorum" dediğin de ilkokul arkadaşın Kibar Fevzi’nin evi değil mi? Ah, ah devam.


- Çizim yapmayı severim ama uzun zamandır fırsatım olmadı.


- Bak, bunu hatırlıyorum işte, nerede bir peçete, kağıt bulsan bir şeyler karalardın. Tabii okul hocaların derste yaptığın bu çizimlere pek sıcak bakmazlardı, bunu da kızarttıkları kulaklarından anlardım. Keşke yeteneğine sen de biz de sahip çıksaydık. Neyse, devam.


- Hayatımdan memnunum; sonuçta ev var, araba var.


- Kendi paranla almadığını bu kadar da belli etmeyeydin iyiydi İsmail. Öyle olsa "evim, arabam" derdin.


Artık hazırsın İsmail.


Bugüne kadar tanıdığım en bilge kadın olan Zöhre Teyze'nin bir lafı vardır; “Aklının dibini gösterme”, yeter İsmail.


Naciye Kavas

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.