Kucağımda bilgisayarım, yatağımda oturuyorum. Cumartesi sabahı, saat dokuz; kızımı saat ondaki piyano dersine götürmeden önce tüm Facebook haberlerini okuyacağım.


Kulağa büyük bir hedef gibi gelmeyebilir; 37 yaşında tam gün çalışan bir anne olarak, Facebook, gerçek bir sosyal hayata sahipmişim gibi hissetmemi sağlıyor. Gülebilirsiniz; ama az önce durumumu beğendiniz, orada olduğunuz biliyorum.


Kocam, günlük ‘belediye başkanı ile sohbet’ i için dışarı çıktı; çocuklarsa odalarında sakince oynuyorlar. Herkesi yedirdim, giydirdim, yıkadım, kuruttum; kendime biraz vakit ayırmayı hak ettim.


Kocam işi için dışarıdayken, 458 kez ara vermek zorunda kaldım. Abartmıyorum; saydım ve yalnızca bir haber okuyabildim.


Evdeki bir numaralı bakıcıysanız eğer, bu durumu, ebeveynliğin sıradan bir günü olarak gayet iyi tanıyacaksınız. Biz bunu yapıyoruz ve hoşunuza gitsin ya da gitmesin, evimizde bir çocuk yetiştirmeye karar verdiğimiz an bir miktar müdahaleye evet demiş olduk.


Ebeveynliğin bu günlük başarılarını o kadar çok elde ediyoruz ki evdeki herkese görünmez bir hale geliyorlar. Hiç kimse ailenin paspası olmak gibi bir amaç edinmez; ama çalışan anne suçluluğu ile evliliğin rahatlığı arasında bir yerde, kendi ihtiyaçlarımızı arka plana itiyor ve bir daha hiç fark etmiyoruz.


Fark etsek ne olur peki? Bir gün ayağa kalksak ve “Başlarım böyle işe! 20 dakikayı kendime ayırıp istediğim şeyi yapmayı hak ettim!” desek ne olurdu? Uyanık olduğumuz her an, başı kesilmiş tavuklar gibi koşuşturmayı, ailevi yükümlülükler ile toplumun daha iyi, daha zayıf, daha zeki olmamız için bizden yapmamızı istediği aktiviteler arasında gidip gelmesek ne olurdu?


Kadınların özgürlük hareketini ilerletme, her şeyi yapma ve herkesin her şeyi olma arasında, kendimiz olmayı unuttuk galiba. Kesinlikle unuttuk. Kendi annem zamanında koca bir kitabı okumak için beni sokağa oyun oynamaya göndermeye tereddüt etmezken, ben Twitter’a bakmak için üç dakikayı kendime ayırmakta zorluk çekiyorum.


Daha da kötüsü, kocamın ve çocuklarımın, benim de tutkularım ve ilgilerim olduğunu unutmalarına izin verdim – onlarla hiçbir ilgisi olmayan ilgilerim.


Bu sabah, kocamın yargılayan bakışları altında, bilgisayarımı kapadım ve sabah 6:57’de yataktan sürüklenişimden beri çocuklarımla yaşadığım güzel anların her birini tek tek sayarak bilgisayarımı parçalamaya başladım. Bilgisayarın elimde kalan parçalarını da yere fırlattım ve çocukların yanına koştum, kulaklarını çekmeye. Onlara en son anneleri için ne zaman güzel bir şeyler yaptıklarını sordum. En son ne zaman annelerinin uyumasına ya da rahat rahat yemek yemesine izin verdiklerini sordum. Titreyen alt dudaklarına ve yanaklarından süzülen yaşlara aldırış etmedim.


Gardırobuma doğru koştum ve anneliğimi hatırlatan her bir kalıntıyı dışarı fırlatmaya başladım – hamile pantolonlarını, eski süt pompasını ve de 24 saat emirlerinde olmamı sağlayan tozlu bebek telsizini. Hepsini arka bahçeye taşıdım, üzerlerine benzin döküp ateşe verdim – manyakça gülerek.


Ya da yapmadım. Hiçbirini.


Kocama baktım ve utanç içinde başımı salladım, çocuklarla oynadığıma dair birkaç açıklama girişimi ile birlikte. Sonra pes ettim ve çocukları gün için yeniden giydirmeye gittim.


Annemin nesli, sutyenlerini yaktı. Benim neslim ise kendini. Belki daha en başta, onların bakış açıları doğruydu.



Lynn Morrison

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.