Bir devlet hastanesi koridorundayım. Akşam saat on falan. Dedemin yanında kalacağım bu gece. Üçüncü kata çıkmak için asansör bekliyorum. Yanımda hemen “tipi bozuk” diye etiketlediğim yaşlıca bir adam. Adam bana kaçıncı kata çıkacağımı soruyor daha asansör bile gelmemişken. Ters bir şekilde “üç” diye cevap veriyorum anlam veremediğim bu soruya. Asansöre biniyoruz ve hayatım boyunca sokakta yürürken olmam gereken tetiklikte buluyorum kendimi. Kasım kasım, kaşlar çatılmış, eğer adam birşey yaparsa elimdeki çayı üzerine atarım diyorum içimden.


– Ben sekize çıkacağım da, senle üçte inip yürürüm o zaman.

– ?

– Ben korkuyorum da, biliyor musun? Annem de hasta. Bizim Erzurum'da yok böyle yüksek apartmanlar.

– Aa! Ben çıkarırım sizi sekize, inerim sonra.

– Korkuyorum işte ne yapayım. Demin de bir kız çıkardı beni…


Ne hale gelmişim ben. İlkokuldan beri mecburi olarak süregelen bu savunma mekanizması nasıl da çirkinleştirmiş beni fark ettirmeden. Potansiyel tehlike olarak gördüğüm ne çok şey var yaşam alanımda.


O adamı ilk anda etiketlediğim gibi etiketlendim ben yıllarca. Sarışınlığımdan bile basitlik çıkarıldı muhtemelen. Hep de normalleştirildi bir şekilde yenilen laflar, bakışlar, eller. Çünkü mevzu eninde sonunda kadının, böyle şeylerin kendine yapılmış olabileceği ihtimalini reddedişine dönüyor. Yediremiyoruz, reddediyoruz.


Ben ilk erkek cinsel organını ortaokulda gördüm. Her gün annemi beklediğim okulumun köşesine park etmiş bir adamın beni seyredip 31 çekmesine tanık oldum, 31 çekmenin ne demek olduğunu bilmediğim bir yaşta. Ben lisemden evime dönerken minibüsçülerden “seni bi’ kere s…im ne olur” “üstüme çık” gibi iğrençlik çeşitliliği bol laflar yedim çokça. Takip edildiğim için babayla yapılan hayali telefon konuşmaları, ani bakkala girişler, telefon sapıklıklarım gibi daha naif yaşanmışlıklarımdan bahsetmeyeyim. Çünkü bunlar, lafı bile edilmese olacak kadar doğal şeyler.


Yediremiyoruz, reddediyoruz.


Ben çocukken yaşlı karşı komşum tarafından defalarca taciz edildim ve bunu daha bir ay önce itiraf edebildim kendime. Annem her alışverişe gittiğinde tuvaletinin gelmesinin, yine geçen aylarda çocukken onu mıncıklayıp duran bakkal amcası yüzünden olduğunu fark etti. Birbirimize bu itirafları yaptığımız bir gün; teyzem ilkokul zamanlarında neden aile dostlarıyla ilişkilerinin birden kesildiğini idrak etti: aile dostlarının liseli oğlu tarafından taciz. En yakın arkadaşlarımdan biri baygınlık geçirdiği bir sırada bir adam tarafından cinsel istismara uğradığını yıllar sonra kabul edebildi. Ortaokuldaki en yakın arkadaşım bir süre takip edildiği bir adam tarafından boğazına bıçak dayanılarak bahçeye kıstırıldı. Kuzenim evine girmek üzere olduğu bir akşam vakti bir adam tarafından giriş kapısına dayatılıp, poposu mıncıklandı. Sürekli tacize uğrayıp, susarak taviz veren kadınlarız biz. Yaşanılan cinsel istismara, iltimas gösteren kadınlarız.


Görece daha nezih semtlerde yaşayan, eğitimli bir çemberin parçası olarak görüyoruz ya kendimizi... Bunlar bize de oluyor. Bize oluyor, herkese oluyor. Bu yazıyı da sadece oluyor bunlar demek için yazdım.


Oluyor ama biz yediremiyoruz, reddediyoruz, susuyoruz.



İpek Ural




Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.