Konya’da iki yıl önce ısmarlanan çay, döndü dolaştı Tayland Chiang Mai treninde beni buldu!

Yollarda olmaya aşık olmayayım da ne yapayım ben?


“Aslında ben de çok seviyorum gezmeyi” dedi, “Ama öyle bırakıp gitme şansım yok, yeni ev aldım.”

“Kaç yıl yedin?” dedim.

“25” dedi.

Sırıttık acı acı.


“Çünkü yeni evlendim” dedi. “Eşimin bir eve ihtiyacı var değil mi ya?” Bunu söylerken gözleri parlıyordu.


Meksikalı eşi, 4-5 aktarmayı göze alıp, Noel için memlekete gitmeye karar vermiş ama bizimkisi ona iyi yolculuklar dileyip Tayland’a uçmuş.


“Ben gitmedim ama kardeşim iki yıl önce Türkiye’ye gitti” dedi. İstanbul ve Konya’ya.

“Hadi İstanbul’u anladım da taa dünyanın öbür ucundan kalkıp gelip neden Konya?” (Hoş tahmin ettim tabii de.)

“Kardeşim sufidir” dedi. Her hafta dergaha gidip sema eder. Şanslarına Konya’da da tanıştıkları bir kadın, Mevlana’nın türbesini sırf onlar için açtırmış ve iki arkadaş içeriye girip sema etmişler. “Yolculuklarının en kıymetli anıydı” diyor.


Gittikleri her yerde çay ikram edildiğini büyük bir şaşkınlıkla anlatıyor.

“Sadece dükkanlara değil evlere bile davet edilmişler çay ikramı için” diyor.

“Eee bir gelenektir bizde” dedim.


Beş dakika sonra restorandaki görevliyi çağırıp iki çay söyledi ikimize ve ödememe kesinlikle izin vermedi. Gülümseyip “çaylar benden, Türk geleneği” dedi.

Konya’da iki yıl önce bir Singapurluya ısmarlanan çay, döndü dolaştı Tayland Chiang Mai treninde beni buldu!

Yollarda olmaya aşık olmayayım da ne yapayım ben?



Hülya Tosun

(Facebook'ta Ruhu Bohçada Gezen adıyla takip edebilirsiniz!)



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.