İçinde kıvranan doyumsuz özgür ruhla; yüzüne, eline, koluna taktığın özgürlük örtüşmez bazen. Aradaki fark açıldıkça;bir gün bir şeyler olur ve yıllarca taşıdığın, birilerinin sana iliştirdiği “Aman kim ne diyecek korkusu” ile dolu olan ağır çantanı fırlatıverirsin birden üzerinden.


Ağırlık kalkar 35 yıl sonra, “Nasıl taşımışım bunu yıllarca” dersin, “Ohh be artık özgürüm” dersin. Alıştığın kimliklerini de alırsın yanına; bir gün anne olan gelir, öbür gün arkadaş, diğer gün eş olan, artık hangi kabul gören kimliğin eşlik ederse sana onu da alıp bazen sokakta takla atarsın alakasız bir yerde, koşup çığlık atarsın, hiç tanımadığın bir çocuk grubunun içine girip top oynarsın "kocaman kadının haline bak" diye bakanlar için için keyif verir sana, kendini test edersin, bu vesileyle ferahlarsın, atmışız üzerimizden “kim ne der" çantasını tamamen "özgürleştim" dersin ama bir süreliğine, çünkü bitmez hikaye…


Yıllar geçer, bakarsın ki özgürlüğünün sınırını vazgeçebileceklerin belirler aslında. Vazgeçebildiğin kadar özgürsündür. Bazen vazgeçmek zorunda olduğun şeyler basittir; ev pistir, sen de tembel. Temizlikten vazgeçersin, tembel ama canının istediğini yapan özgür bir pasaklısındır, bazen yapılacaklar listesini atarsın kenara yatağa gömersin başını o günün yapılacaklarından özgürleşen bir miskin olursun. Ama her zaman kolay bedeller beklemezin, zordur o zamanlar özgürleşmek: kabul gören kimliklerinin sarsılmasıya da tamamen yolcu edilmesi olabilir vazgeçmek zorunda olduğun, temkinli davranırsın kendince. Karşılığında “hoplayan zıplayan özgür kadına ne oldu” hadi canım ordan diye ahkam keser birileri. O anda zihnin oyun oynar sana “korkaksın işte" der özgürleşememişsin. Küçülmüş hissedersin kendini o ahkam kesenlerin yanında, bilmezsin ki vazgeçeceklerine yüklediğin anlamlar, içinizdeki çocuklar farklıdır onlarla.


Henüz tam kucaklayamadığın küçük kız çıkar ortaya tam o anda, o kız çocuğu sen onu tam kucaklayana kadar uygun olan her ortamda belirir zaten… Kız çocuğunun o alıştığı endişeleri, kaygıları, korumasız ve değersiz olma hali vardır üzerinde... İyi hissetmesen de kendini bunlarla; alışıktır bedenin o kodlara, o yükü taşımaya. Aksini bilmezsin çünkü.


Aksi:endişeli kız çocuğunu kabul etmeyi, ona şefkatle sarılmayı gerektirir yetişkin halinle. Kucaklayıp serbest kılsan kız çocuğunu, özgürleşsen bazen zihninde beliren değersizim kodundan, bacaklarına romatizma ağrısı veren endişelerinden; belki o zaman ruhundaki özgürlüğü daha da çok çıkarırsın dışına, eline, koluna. Kız çocuğunu serbest bırakmakla, içindeki çocuğun neşesini kaybetmeyi özdeşleştirip kavram karışıklıkları yaratmazsın. Ve birileri, kendini bilinçle sınırladığın anlarda “ne oldu o özgür kadına” diye ahkam kestiğinde yanında, yetişkin yanın cevap verir kız çocuğu yerine: “Vazgeçebildiğim kadar özgür olduğumun farkındayım, elimde tutmak istediklerim için seçim yapıyorum dersin, özgürüm hala ve seçme özgürlüğümü kullanıyorum”


Özgürlüğü eline almak: vazgeçmeyi içerir, seçim yapmayı, karmaşayı, içindeki sesleri ayrıştırmayı, suçlamaları duymayı ve savurtmayı, başkalarının gözünden göründüğün noktayı fark etmeyi, hesaplaşmayı, kendine şefkat göstermeyi, daha neler ve neleri gerektirir.


Ve şunu kabullenirsen daha kolay olur: özgürleşmek yoldur, bazen kolay, bazen zordur, neşedir ve kimliklerin var olduğu sürece yaşamın bu boyutunda sonsuz özgürlük diye bir şey yoktur.


Bu yaşamın En Keyifli Özgürlüğü: Vazgeçemediklerini fark ederek, Seçim yaptığını kabul etmektir…



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.