Öğrenme stilleri arasından kendime en yakın bulduğum yaklaşımdır yaparak-yaşayarak öğrenme. Figüran değil bizzat başrol oyuncusu olduğum, yaşantıyı aklıma-kalbime mıhlayan, bazen de tokat gibi suratıma çarpan... Yediğim tokatlardan biri de bu yılın karlı buzlu bir kış gününe denk geldi.


Beni neyin bu kadar etkilediğini halen çözümleyemedim ama çocukluğumdan beri hayvanlardan korkarım. Bununla bağlantılı olarak da hep mesafeli durmuşumdur onlara; en sevimlisine bile dokunamam... Tüylerinin altındaki kaygan kemikleri hissetmek içimi ürpertir. Ancak çok yürekten söylüyorum ki hayvanlara evladı gibi sarılan tiplere çok imreniyorum. Dolayısıyla fazlasıyla imrendiğim bu davranışı çocuğumda görmek istemem sanırım anlaşılır geliyordur. Gelgelelim bu istek benim gerçeklerimle hiç de uyumlu değil. Her yaptığımı, söylediğimi, hissettiğimi sünger gibi emen ve aynen bana yansıtan çocuğuma ben bunu nasıl öğreteceğim? Elime geçen fırsatları “ayyy annecim ne tatlı kedicik, gel sevelim” deyip parmağımın ucuyla hayvanın sırtını sıvazlamak suretiyle değerlendirebiliyorum ancak. Ya da birlikteysek bu görevi babasına paslayarak. Durum böyle olunca kızımın da tam bir teslimiyetle bir hayvana sarıldığına henüz şahit olmadım. Ama isteklerim bununla da sınırlı değil: Tamam dokunmazsa dokunmasın ama en azından duyarlı olsun istiyorum hayvanlara karşı. Zarar vermesin, öldürmesin. Aç-susuz olabileceklerini düşünüp yemek koyabilsin kapının önüne örneğin. Ancak "anne olana kadar bununla ilgili parmağını kıpırdattın mı?” diye sorarsanız utanan maymun emojisine dönüştüğümü görebilirsiniz.



Gelelim malum olaya… Anne farkındalığımın tavan yaptığı karlı bir kış günüydü. Penceremizin önü karla kaplanmış, usul usul yağan karı seyrediyorduk Ekin’le. Belki pek çoğunuz için sıradan bir davranış ama benim kendimde görmeye alışkın olmadığım bir duyarlılıkla dolaptan aldığım ekmeği ufalayıp camın önüne koymak geldi aklıma o an. Ve yaptım evet… Hem de ne yaptığımı nedenleriyle ve yüksek sesle dillendire dillendire. Çünkü yakaladığım bu fırsatı kaçırmamalıydım. O an hem çok utandım halimden hem gurur duydum kendimle, doğru yoldayım diye.



9 yıllık psikolojik danışmanlık yolculuğumda ebeveynlere, 3 yıllık annelik yolculuğumdaysa kendime onlarca kez söylemişimdir şu cümleyi: “Çocuğunda görmek istediğini önce kendinde bul” Kuramsal açıdan bakıldığında rol model olmaktan bahsediyorum aslında bu kadar basit. Ancak işin o kadar da basit olmadığını yaparak ve yaşayarak öğrenmiş oldum. O anda beynimde yanan ışıkla birlikte, yıllar boyu okuduğum tüm o kitaplar sıraya dizilip bana selam çaktılar, “o iş öyle kolay değil kızım” diyerek. Ve tüm farkındalığımla yaşadığım o küçücük an bana bir kez daha hatırlattı ki önce kendimi bilmeliyim ve değişmeye gayretli olmalıyım. Yoksa ne ben bir adım ileri giderim ne kızım benden bir adım ileri gider.


Handan Toprak

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.