Bu sefer Semih’e kargosunu geri göndermede eşlik etti. Yürümek ikisine de iyi geldi. Semih’e ara ara daldığını ve bununla ilgili düşünmekten ölesiye korktuğunu söylemek istedi fakat dilinin ucundan geri döndü.
Eve dönüş yolunda parka uğrayıp bir bankta soluklandı. Düşüncelerine öyle bir dalmıştı ki Eda’nın gelip yanına oturduğunu, saçlarıyla oynamaya başladığını çok sonra farkedebildi.
“Saçların bebeklerimin saçından daha güzel. Hatta bugüne kadar gördüğüm en güzel saçlar.”
“Eda sen hiç aynaya bakmaz mısın? Keşke senin saçların bende olsa.”
“Benim hiçbir şeyim güzel değil.”
“Ergenliğe erkenden giriş yaptın bakıyorum. Bak ne diyeceğim? Çantamdaki küçük tarakla saçlarıma biraz şekil ver. Yeni bir şeyler deneyelim. Olmaz mı?”
“En sevdiğimmm. Aslında saç şeklinin sıkıcı olduğunu söyleyecektim sana.”
“Al bakalım şu tarağı… Okullar da kapanıyor artık. Sahi, eskiden olsa üç ay önceden babanda kalacağını bize hatırlatırdın. Gitmiyor musun yoksa?”
“Gitmek istemiyorum artık.”
“Nedenmiş o?”
“Beni sevmiyor da ondan.”
“Hani gecenin bir yarısı dondurma isterim diye tutturduğunda, iki saatlik yol gelip sana dondurma getiren baban mı?”
“Küçükken daha şirin oduğumdan beni biraz sevmiş olabilir ama artık değil.”
“Hımmm. Demek öyle.”
“Biz babamla çok eğleniyoruz. Geziyoruz, yemek yapıyoruz, bisiklete biniyoruz...”
“Ne güzel işte.”
“Saçlarını iki yandan toplayayım mı?”
“Bilmem, bu yaşta komik olmaz mı?”
“O zaman en tepeye toplayayım. Esra öğretmen hep öyle yapıyor saçını.”
“Dene bakalım, madem Esra öğretmen de yapıyor. Sen şimdi gidiyor musun, gitmiyor musun? Onu söyle bana.”
“Hep beni bırakıyor. Zaten ben daha küçükken bırakıp gitmiş bizi. Sevse gitmezdi.”
“Bak Eda, ben hem annenin hem de babanın arkadaşıyım. Onların ayrılık sürecine de şahit oldum. Baban yıllarca her sabah ayrılma fikriyle uyanmasına ragmen uzun süre seni bırakamadı. Kendini tüketip bitirdiğinde ise bunun artık sana da faydası olmadığını anladı ve evden ayrıldı. Söylediklerimin ne kadarını anlayabiliyorsun bilmiyorum ama en azından hissedebilirsin diye düşünüyorum. Şimdi söyle bana, babanın seni sevdiğini hissedebiliyor musun?”
“… Onu çok seviyorum.”
Fotoğraf: Tuğçe Özdeniz Arslan
YORUMLAR