Bisikletli hayatın sene-i devriyesi

Bisikletli hayata geçişimde birinci seneyi geride bırakıyorum. Üstelik yıllar sonra seleye oturduğum ilk gün bir hafta kadar kıpırdamadan yatmak zorunda kaldığım sevimsiz bir kaza geçirmiş olmama rağmen pes etmeyip iki tekerle yoluma devam ettiğim için mutluyum. Tadını bir yaşayanın anlayacağı hoşluklar getirdi hayatıma, nasıl olmayayım?


Benim için sakin bir sahil kasabasında yaşamanın en büyük anlamlarından biri bisikletli bir hayata sahip olmaktı. İkincisiyse balıkçı takasından bozma ufacık bir tekne. İkincisi henüz olamadı, ufukta da pek görünür değil ama hayatın en çok sürprizli taraflarını seviyoruz malum. Hayallerin yüzgeçli olanlarını şimdilik bir tarafa bırakıp ayakları karaya basanlarına gelecek olursak bisiklet, hayal kurarken olduğundan çok daha fazlasını yaşadığım bir güzellik oldu.



Gün doğumları, dolunaylar… Planlı-plansız en yakın sahillerde en güzel manzaralara bisiklet tepesinde ulaştım. Yaşadığım kasabanın merkezinde hemen her yer yürüme mesafesinde de olsa misal akşam vakti deniz kenarında bir rakı sofrasından kalkıp sadece beş dakika sonra kendimi yatağımda bulmanın hazzı yine iki tekerden geldi hep. En süslü püslü davetlere giderken bile çoğu zaman kıyafetime tezat ben yine bisiklet tepesindeydim. Sabahları pazara, bakkala, fırına arabanın değil de bisikletin kilidini açarak gitmenin keyfi bambaşka. Hayatı hem bu kadar eğlenceli kılıp hem de basitleştiren çok az şey biliyorum.


Bisikletten bahsederken rüzgar üzerine iki çift laf etmezsem eksik kalır. Daha evvel de pek çok kez yazmış, söylemişimdir; bisiklet biraz da rüzgarla yeniden tanışmak gibiydi benim için. İster arkadan essin, ister önden, ister kolaylaştırsın, ister zorlaştırsın, rüzgar saçlarından girer topuklarından çıkar ve bir bakmışsın sen rüzgar olup çıkmışsın. Bundandı zaten benim yeşil jantlı iki tekerin adını Rüzgar koyuşum.


Birlikte bir seneyi devirmiş, üstelik kondisyonum da artmışken artık iki tekerle yeni keşifler zamanı. Çemberi biraz daha genişletiyoruz. Selenin arkasına piknik sepetini bağladığım gibi artık bundan sonra rüzgar ve bacaklar nereye götürürse… Biliyorum ve çok yaşadım ki yol hep bilinmezlerle dolu, hele de bu kıyılarda. Ana yollar insanı yoldan çıkaracak patikalarla dolu ne de olsa.


Hayatına bir kere girdikten sonra sadece gündelik yaşamını değil herşeyini etkileyen bir sevda bu. Tadını aldıktan sonra seyahat fikirleri bile iki teker üzerine şekillenir oldu. Bisikletle keşfedilecek şehirleri kağıt üzerine yazıp hayal kurmak bile bir mutluluk vesilesi.


Moralin bozuk olduğunda, günün karanlık göründüğünde, işin monotonlaştığında, umutlu olmak bile anlamsız hale geldiğinde bir bisiklete atla ve yola çık, başka hiçbir şey düşünmeden” demiş Arthur Conan Doyle. Daha nice iki tekerli seneler…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.