Balkabağı ile kavun aşık olunca

Güneş batar batmaz serinleyen bir kış akşamında iki şeyin doyumsuz keyfini tarif edebilmemin imkanı yok. Bir, usul usul odun kokmaya başlayan ıssız sokakların; iki, şömine ya da sobayla ısınmış bir eve misafir girmenin. Bacası kararmış ev sıcaklığı diye bir şey var. Geçen haftasonu komşularımdan birinin bilgisayarlarıyla ilgili yardımımı istemeleri sonucu, evlerine adımımı attığım an yüzüme çarpan o sıcaklık türü gibi misal.


Lakin aslında anlatmak istediğim bu değil. Şömine ateşinde kızarmış patatesler, sıcacık tavşan kanı bardak bardak çay, ateşte yanan portakal kabuğu kokuları, ordan burdan sohbetler derken birden avcumun içine konuveren kocaman bir meyveden bahsetmek istiyorum. Papaya… Sizi bilmem ama ben yeni tanıştım.


Genelde tatlı, dolayısıyla da reçel pek sevmem ama eline geçen her meyveyi şekere yatıran insanları çok severim. Hemen her meyve kendi aromasında şekerle birleşince evi birkaç gün etkisi sürecek denli yoğun bir şekilde tütsüler. Bahçesinde iki tanesi kocaman, biri daha bebek boyunda üç papaya ağacı büyütmüş komşularım, bir meyveyi gerekenden çok bulan her mutfak sevdalısının yapacağı gibi papayayı da hemen şekere yatırmayı denemişler. İçine de biraz portakalın kabuğu ve suyunu ekleyince tadını neye benzeteceğimi bilemediğim ama kesinlikle çok lezzetli olan bir sonuç çıkarmışlar ortaya.


Gerek çiğ papayanın, gerekse reçelin tadına baktığımda, hele de bahçedeki papaya ağaçlarını keşfe çıktığımda verdiğim “çok güzel” nidalı tepkilerin sonucunda evime dönerken kolumun altında bir kavun büyüklüğünde papaya, yarım kavanoz reçel, bir de kendi bahçemde de yetiştirmem için bir avuç dolusu papaya tohumum vardı. Kısa günün kârı diye buna diyorlar işte.


Genelde güney Amerika taraflarında tropikal iklimlerde yetişen bir meyve olduğundan çok tanımıyoruz muhtemelen. Güney Ege’nin iklimi çok müsait olduğu için komşularım zorlanmamışlar yetiştirmekte. Hiç tadına bakmamış birine papayayı nasıl tanımlarım diye düşündüğümde balkabağı ile kavunun aşk meyvesi desem yanlış olmaz herhalde diyorum. Hem Güney Amerika’dan yakışıklı ya da güzel olmayan bir şey çıkması mümkün mü hiç? Suyu da, toprağı da, havası da güzel bir ırklar ne de olsa.


İnsan bir şeyi sevmeye görsün hemen nelere iyi geldiğini de öğrenmek istiyor ya – malum hepimizin içine bir sağlıklı yaşam koçu kaçırdılar – araştırmalarım (!) sonucu öğrendim ki papaya en çok karaciğere iyi geliyormuş. İşte bu yüzden bir kere daha sevdim kendisini. Çünkü karaciğer vücuttaki pek çok sıkıntının, özellikle de öfkenin toplandığı bir organ.


Şimdi tohumlarım büyükçe bir saksı toprağın içinde dinlenmede. Merakla filizlenip filizlenmeyeceklerini takipteyim. Eğer büyüyüp boy atarlarsa o zaman bahçenin uygun bir köşesini seçip ebedi yerine kavuşturacağım kendilerini. Yani bugünlerde bir nevi bir aşk masalının takibindeyim. Evet en iyisi papayanın masalı da böyle yazılsın: balkabağı ile kavun aşık olunca…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir fevzi bey yetiştirmiş, aysel hanım da reçelini yapmış papayanınn:)))
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.