Aidiyet duygumu kaybettim!

Merhaba Yeşim Hanım,

Yirmi yaşıma girmeme az kaldı. Fakat konu genel olarak çevremdeki olayları anlamada aklımın daha fazla erdiği zamanlar. Özellikle herhangi birinin davranışını yaşına ve çevresine göre değerlendirilerek savunulduğunda benim aynı şartlara geldiğimde değil. Aynı davranışları daha herhangi bir sorun yokken olma ihtimalinin bile olamayacağı istisnasız her konuda suçlu bulunuyorum. Ben bunu farklı kişilere değer verip de kendi hayatına çekmek olduğunu söyleyebilirim. Küçükken ve şimdi de fakat eskiden daha fazla olacak şekilde suçlu ve içsel huzuru yakalayamamış insanlarla bir arada bulundum. Hatta üstü kapalı şekilde anlatmak zorunda olduğum için akıl danıştığım kişilerin gereksiz ithamlarına maruz kaldım ve anlatmamaya karar verdim. Birçoğunu da gerçekten anlatmak istemiyorum çünkü bir anlamı yok. Kundakçılık, pedofili, iftira, entrika gibi her türden insanlarla aynı yerdeydim. Hatta çocuk diye kafamı karıştırmaya çalışanlar da çok oldu neyseki akılsız değildim. Birini ayarlamak olsun, sapık gibi etrafımda takip etmeler olsun veya bağımlılık içeren davranışlara teşvik olsun her yolu denediler. Tek yaptığım hangi durumda olursam olayım kendime fayda sağlamak oldu. Duygu durumlarını manipüle davranışlarını art niyetli insanların ne gibi durumlarda ne gibi davranışlar yapabildiğini hatta genel yaşam tarzlarını öğrendim. Her zaman izleniyormuş hissinde ve kafamın ayık olması gerekiyordu. Çünkü hata yapma gibi bir lüksümüz olmuyor bunca zorlu şartlara dayanamayan birçok kişi ya sokaktakilere yem oldu ya da eğitim hayatını mahvettiler. Bir kez karşı tarafa ipleri verdiğinde onların istediği şekilde hayat sürmeye başlıyorsun ve bu da sadece kullanılmaktan başka hiçbir şey değil. Benim soruma gelirsek bunca engelleri iyi, kötü bir şekilde atlatmış biri olarak herhangi bir şey yapma isteğim olmuyor. Özellikle bunu hırsımı ve aidiyet duygularımı kaybettiğim ve bunca şeylere rağmen pek bir kademe kat etmediğim ki kendi koşullarıma göre oldukça başarılı olan fakat diğerlerinin hiçbir şey yapmadan kolaylıkla sahip olduğu sıradan hayattan bahsediyorum. Üzerimde gereksiz derecede haklı gördüğüm boşvermişlik seviyesi var. Artık ben bundan kurtulmak istiyorum çünkü kendi hayatımı kurmayı düşünüyorum. İş beden ve akıl sağlığımın birçoğunu kaybetmeye kadar gelince çok bunaldım. Sorumluluk almaktan kaçan tavrımı ve odaklanma yeteneklerimi nasıl geri getirebilirim hâlâ emin değilim. Başta kendi irademi ve çevremi değiştirmem gerektiğinin farkındayım. Bilindik şeytan bilinmedik melekten iyidir mantığından nasıl kurtulabilirim. Şimdiden teşekkür ediyorum, sağlıcakla kalın.


Yeşim Tijen'in cevabı:


Merhaba sevgili okurlarım,

Güçlü bir el silkeledi beni sonra

Sanırım Tanrı’nın eliydi.

Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.

Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,

Çok şey görmüşüm gibi,

Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,

Ah...dedim sonra

Ah!

- Didem Madak

Siz yaşadığınız ruh hallerinizin tek bir saniyede değiştirebileceğiniz ruh hallerinizin yaratıcısısınız. Bunu yapmayı seçtiğinizde stresli anınızda huzur kederli anınızda coşkulu yorgun halinizde enerjik hissedebilirsiniz demiş biriler. Düşünün bu söylenenleri kendi yaşamınızda ne kadar doğru değil mi sevgili okurlar? Her şey düşüncede o zihinde neler oluşturduğumuzla alakalı. Şu zihin nelere kadir.


Size de merhaba benim asi kızım,

Yazdıklarınızı okuyunca bir genç kız bunu kendisine neden yapar diye düşündüm. Sizin adınıza ya kendini bu insanların arasından çekip çıkarmazsa diye endişelendiğimi söylemeliyim ama yazımın başında belirtmiş olduğum gibi her şey düşüncede olunca hayatta her şey mümkün. Bu mümkünlerin kıyısında gezmeyi bırakıp mümkünleştirebileceğinize inanmanız da sizi bu ortamlara çeken neydi ya da iten diyeyim. Ailenizle olan ilişkinizdeki kopukluk mu? Yüksek ihtimal öyle olmalı. Aile bağlarının kuvveti aileye olan bağlılık aidiyet insanı bu tarz yalnış insanlardan uzak tutar çünkü. Sorumluluğunuz vardır, sevgi vardır. Ailenize karşı sorumluluğunuz, sevginiz sizi kötülüklerden korur. Eksik ilgi sevgi saygı paylaşım eksiklikleri eleştirisel yaklaşım. Bunlar insanı başka ortamlarda arayışlara sürükler. Siz hayatınızın anlamını bu kişilerde aramaya çalışmış olabilir misiniz? Yalnış yer, yalnış insanlar size ne kazındırmış olabilir. Kötülüklerin nasıl yapıldığından başka, evet bir tecrübe kazanmışsınızdır ama kötü tecrübeler sizi eksilten tecrübeler. Bunları direkt yaşamadan da zaman içinde kitaplardan, romanlardan, filmelerden, başkalarının yaşayıp, anlattıklarından öğrenebilir. Bu kadar bire bir yaşayarak yıpranmazdınız. Bu bir kazanım değil siz de kazanım olarak görmemelisiniz. Sizden insanlara olan güveni inancı umudu alıp götürmüş. Yaşama sevincini alıp götürmüş bu kötü dünyada ne yaşayayım düşüncesine yöneltmiş. Kendinizi ruhunuzu kaybetmişsiniz. Bu yaşadıklarınız çok ekstrem. İnsanlar böyle insanların kötülüklerin olduğunu onlarla bir arada yaşamadan da bilebiliyor. Yaşam size her insana güvenemiyeceğinizi, okuduklarınızla, izlediklerinizle ya da birebir yaşadıklarınızla zaten öğrenecekti ve bu kadar bir yıkım içinde olmayacaktınız. Siz ben zarar görmedim deseniz de çok büyük zarar görmüşsünüz yavrum. Sizin yaşınızdaki gençlerle hayata aynı renklerle baktığınız söyleyebilir misiniz? Ama olanlar olmuş nedenini niçinini bir kenara bırakalım. Nihayet konu kendiniz olmaya başlamış. Bu pervasız yaşamdan elinizi, eteğinizi çekmeye niyet etmeniz bile. Sizin adınıza güzel bir adım. Hayatınızda, gencecik yaşınızda çok şey görmüş yaşamış olsanız da gördükleriniz, şahit olduklarınız, arkadaşlık ettikleriniz güzellikler değil. Siz üstü kapalı olarak belirttiğiniz pedofili, kundakçılıki, iftiracılar, entrikacılar vs vs. bunların arasından insan temiz, güzel, umutlu, mutlu bir ruh olarak çıkabilir mi yavrum? Siz de bu insanların arasında kala kala arkadaşlık ede ede onların ruhlarındaki kirlerden ruhunuz ise bürünmüştür o işlerde öyle hemen zihninizden ve ruhunuzdan çıkmayacaktır zaman ve sizden emek isteyecektir. Bana akıllıydım bana zarar gelmedi kendimi koruyabildim demişsiniz. Umarım gerçekten akıllısınızdır. Bunu bu ortamlardan çıkmayı kurtulmayı başarabildiğinizde anlayacaksınız. Ya da Allah'ın sevdiği kullarındanmışsınız diyelim mi? Akıllı bir insan öyle insanlarla bir arada olmaması gerektiğini bilir çünkü. Aidiyet duygunuzu kaybetmenizden bahsetmişsiniz. Nasıl kaybetmeyesiniz... Normal insanlarla yaşam sürmemişsiniz. Anormal yaşam tarzlarının içinde yaşamaya çalışan biri ne kadar normal kalabilirse o kadar normal kalmışsınızdır. Ben bir terapiye gitmenizi öneririm. En azından her şeyi rahatlıkla analatabileceğiniz biri olur. Bu da size iyi gelecektir. Bir nevi arınma olarak düşünün. Tekrar aidiyete dönersek. Aidiyet duygusunu açıklayalım mı bir alıntıyla kendisini ifade fırsatı yakalayan, yaratıcılığını ortaya koyan, sorumluluk alan ve kararlara katkıda bulunan çocukların aidiyet duygusu gelişir. Koşulsuz sevilen ve saygı duyulan çocuklar; kendilerini değerli hissederken olumsuz rol modellerine sahip, koşullu sevgi verilen çocuklar çoğu zaman; kendilerini değersiz, dışlanmış ve beceriksiz hissederler diye açıklanmış. Bu aidiyetsizlik duygularınız normal bir yaşamın içinde sabır gayret emek ve poziif düşünceye yönelmekle ümitle varlık göstermeye başlayınca değişmeye başlayacaktır. Bu değişim birden olmayacak uzun zaman alacaktır. Bayağı bir zaman. O zamanı kendinize vererek normali yaşamakta kararlı olarak niyetinizi hayata geçirmelisiniz. Sadece niyet yetmez yavrum adım da atmak ve bu adımı diğer adımların takip etmesi gerekir. İnsanın kendisini yenmesi en büyük zaferdir demişler ya, bu yenmek kısmı kolay değildir. Hayal etmek kendine hedef koymak güzel duyguları hissedebileceğiniz besleyebileceğiniz yerlerde ve insanlarla olmak pozitif düşünme yeteneğini kazanıp geliştirmek le aşabileceğiniz bir durumdur. 20 yaşınıza gireceğinizi yazmışsınız. Hayatın daha çok başlarındasınız. O çok çok genç olan yaşınızın içinde kendinizden umut edebileceğiniz o kadar çok neden var ki bir bilseniz bir... Kendinizden yana ümitlenebilip kolarınızı sıvayabilseniz nereden nerelere gelebileceksiniz. Yaşamak ümitlidir. Kendinizi baştan yaratabilirsiniz. Kimse size hayatın güzelliklerini göstermedi mi? Hayat o kadar güzelki yavrum o güzellikleri görmek yerine neden o çirkinliklerle kalıp kendinizi onlar gibi soldurasınız. Onların çoğu kendi kendilerini imha edeceklerdir. Canlı bomba misali. Düşünseniz ya rahatça nefes alıyor olmak, korkmadan arkana bakmadan yürüyebilmek, sevdiğiniz, güvendiğiniz düzgün arkadaşlıklar yaşayabilmek, hayatın toplumun kurallarına olabildiğince uymak kendinle gurur duymak genç kız gibi yaşayabilmek, süslenmek, giyinmek, kendine özenmek, aynada gördüğünüz yüzü sevmek, ümitlerinin olması, doğayla haşır neşir olmak, ağaçlara, çiçeklere, yeşilliklere görerek bakmak, onlardan huzuru almak, hayvanları sevmek, onların varlığıyla masumiyetiyle mutlu olmak, onlar içinde elinden geleni yapmak, müzik dinlemek, dans etmek, aşık olmak... Ve size garip gelse de acı çekmek, ağlamak, üzülmek bunların hepsi hayatın güzellikleridir. Hayatın güzellikleri sadece mutlu eden şeylerle sınırlı değildir. İnsanlar artık yaşadığı acıların ya da başarısızlıkların kendini mutluluğa götürebileceğini bilebiliyor. O yüzden yaşamdaki her şey bizim için acısıyla, tatlısıyla güzeldir. Siz de bu güzellikleri yaşayabilmek için telkinlerle kendinizi yola sokmaya başlayabilirsiniz. Telkinler sizi yüreklendirecektir. Ben daha iyi bir hayatı yaşayabilirim, kendimi daha mutlu hissedebileceğim, utanmayacağım, gurur duyacağım, kendim olabileceğim bir hayatı önce kendim için sonra ailem için yaşayabilirim diye diye kendinizi o hayata yönlendirmeyi başarabilirsiniz. Hayatın haksızlıklarından bahsetmişsiniz önce o haksızlığı sizin kendinize yaptığını görmelisiniz. Bir an önce aklınızı başınıza toplamalısınız. Kendi bile isteye seçmiş olduğunuz şartlarda ortamlarda yaşayarak. Kendi koşullarıma göre oldukça başarılı olan fakat diğerlerinin hiçbir şey yapmadan kolaylıkla sahip olduğu hayattan bahsederek hayata karşı sitem edebiliyorsunuz. İnsan kendini bulana kadar hayatı anlayana kadar bu sitemleri eder yavrum anladıktan sonra susar yaptıkları konuşur. Evet bazı insanlar hayata ailesinden imkanlarından dolayı şanslı gelebiliyor ama kendinize bakarsanız diğer tanıdığınız arkadaşlarınızın insanlara yem olduğundan bahsetmişsiniz. Öyleyse siz de biraz evvelki satırlarda bahsettiğim gibi Allah'ın şanslı kullarındansınız ya diğerleri Allah'ın şanssız kulları değiller mi? Hayatları başkalarının elinde oyuncak olmuşlar. Hayat adil değil evet. Hayatta şans ve şanssızlık var ama insanın şanssızlık olarak gördüğü hayatını aklı erdiği günden itibaren değiştirme kabiliyeti var. O özendiğiniz insanlar gibi iyi yerlere ulaşabilirsiniz. Bu da akıl ve kalp ile dengeli öngörülü adımlar atmakla kendini geliştirmekle mümkün olur. Hayaller kurmak, o hayallerin peşinden gitmek yaşamı renklendirir. İnsanı umutlandırır. Sizin yaşlarınızda gençler hayattan çok fazla şey umuyorlar bilmiyorlar ki her şey sizin emeğinizde gayretinizde kendinizi geliştirmenizde. Her şeyi kendi ellerimizle yapmamız gerekiyor böylesi zor ama daha güzel daha mutlu edici. Bunu bilince bir an önce varmalısınız. Hayata geldiysek kötü biri olma amacında olmamalıyız. Bu hayat tarzınızla ailenizi veya başka birilerini değil kendinizicezalandırmış olursunuz kendimizi yetiştirerek geliştirerek bize bir nevi hediye edilen bu hayata olabildiğince güzelliklerle imzamızı atmalıyız. Bu yapıp etmelerinizle kendinizi değersizleştirdiğinizi görmelisiniz. Büyüklerimiz biz küçükken bizlere; "Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" derlerdi. Biz bu sözden öyle etkilenir korkardık ki anlatamam. Bu yaşımda hala bu sözü hayatımda uygulamaya özen gösteririm. Bunca yaşam tecrübem, yaşım var aman bana ne zarar verebilirler diye düşünmek, yaşınızın, yaşamın size hiçbir şey katmadığı anlamını taşır. Korkaklık değil tedbirdir. Çünkü sizin bir aileniz, sevdikleriniz ve bir adınız var. O adı yaşantınız ile arkadaşlık ettiğiniz kişilerle güzel kılacak değer katacak sizsiniz. Bu hayatı yaşamaya devam etmeyi tercih ederseniz bu tercihinizin bedeli bilmelinizi isterim çok ağır olacaktır. Allah'ın her zaman sizi seveceğini koruyacağını düşünmemelisiniz. Sonunda ne ektiyseniz onu biçmek zorunda kalabileceksiniz. O zaman ne yapacaksınız malum olanı. Arkadaş ortamınızı kökünden değiştireceksiniz. Merhaba bile demeyeceksiniz. Merhaba diyeceğiniz insanlar olsalardı toplum dışı insanlar olmazlardı. Bilindik şeytan bilinmedik melekten iyidir mantığından nasıl kurtulabilirim demişsiniz. Bu nasıl mantık yavrum? İnsan bile bile şeytan ile dans eder mi? diyerek yanıtlayayım sizi. Hangi akıllı insan kendi yaşamını bile bile şeytanlarla arkadaşlık ederek riske atar? Gelecek hayalleriniz, umutlarınız, hedefleriniz, sevdikleriniz yok mu? "Sana ait olmayan şeyleri ararken bizzat sana ait olanları da kaybettiğinin farkında mısın?'' demiş değerli biri. Size ilk cümlelerimde de son cümlemde de gençliğinizi yalnış insanlarla harcamayın yavrum diyerek bitireceğim. Yaşamınız yaşadıkça, sorumluluklarınızı taşımaya başladıkça gerçek anlamını bulacaktır. Sorumluluklarınızı taşımaya başladıkça hem gerçek kendinizi ve yaşamın anlamına kavuşacaksınızdır. Yaşadıklarınızın nedenleri ne olursa olsun sonucu iyi, güzel yönde değiştirmek sadece sizin elinizde yavrum. Bu gayreti göstermeye başlarsanız sizde eksik olan aidiyet, hırs gibi duygulara da zaman içinde kavuşacaksınızdır. Güzel günlere ulaşmanızı diliyorum.


Sevgiler sevgili okurlarıma...



Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.

İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.