Koca değil dert
Merhaba,
Eşim sürekli her dakika bana kötü davranıyor, azarlıyor ve bana şiddet uyguluyor. Bir ve iki yaşlarda bebeklerim de var. Ailem de sahiplenmiyor, çocuklarımı istemiyorlar. Ne yapmalıyım? Dört yıldır evliyim, dört yıldır bana çektiriyor. Ailem beni çocuklarla kabul etmiyor. Sürekli şiddet görüyorum, çocuklarımla mağdurum. Bir tane bebeğim de hasta. Tedavi ettiremiyorum, tek başıma bakmaya çalışıyorum. Çok zor durumdayız bebeklerimle, yani ne yapacağımı bilemiyorum. Ev hanımıyım. Eşim uzman çavuştu, aile içi şiddet yüzünden atıldı. Hala mahkemesi sürüyor hala. Çevremizdeki herkesin zorlamasıyla başka bir işe girdi. Ben çocuklarıma bakmak için düğün altınlarımı bile sattım, eşim işe yeni girdi. Şu an aldığı maaşla bile bir kirayı öder, diğerini kredi kart borçlarına verir. Ben iki çocuklayken o ne yapmışım diye kızar. Her şeyi kırıp döker, sonra özür diler, biraz sonra tekrar yapar, yani çocuk gibi. Ne yapacağımı bilemiyorum. Daha önce iki ay kadar cezaevinde yattı çünkü beş aylık bebeğimizi yürüteçten attı, bebeğin başından çatlak çıktı ve yoğun bakımda yattı. Eşim sürekli “ben atmadım” diyor. “Çocuğu yürüteçten aldım, çocuğu yere bıraktım, yürüteci kırdım sadece” diyor. Şikayetimi aldım, çıktı cezaevinden. Yine aynısını yapıyor, ailem de sahip çıkmıyor. “Madde kullanmıyorum” diyor kullandığını görmedim hiç. Babası kullanıyor ve eşime de bir ara hep “kullan” diyordu da gizli kullanıyorsa bilmiyorum.
Yeşim Tijen’in yanıtı;
Merhaba sevgili okurlar,
Evlilikte sorunlar baş gösterdiğinde ilk zamanlar sevginin hissettirdikleriyle yaşadıklarınıza bakarsınız. Sevginiz umudunuzdur. Her şeyin düzeleceğine dair umudunuzu bu sevgiyle korursunuz. Eh, zaman geçer, bir süre daha korursunuz, sonra bir şeyler azalmaya ve hayatınıza bir sis tabaksı çökmeye başlar. Ne düşünebilir ne de iyi görebilirisiniz. Korkmaya başlarsınız. O korku ve endişelerle yine o sorunların yaratıcısı olan adama sanki bir limanmış gibi sığınırsınız. O saklanmaya başladığınız hayatınız da şiddet hakaret işsizlik gibi sorunlarla artarak devam ediyorsa artık yaşam enerjiniz çalınmaya başlamıştır. Böylece kendinize dolanmaya, eski teyp kasetleri gibi kendinize sarmaya başlarsınız. Artık bir girdabın içine çekilmeye başlarsınız ve iyice içine batmamak için debelenmeye çalışırsınız. Ancak yaşadıklarınıza yeterince bilinçle bakmadığınızdan dolayı sorunlarınızın içinden çıkamazsınız. Çünkü evliliğinizde kalmak için hala tutunduğunuz bir şeyler vardır. Bazen bu çocuklar olur, bazen güvensizliğiniz, cesaretsizliğiniz, bazen kimsesizliğiniz ya da öngörsüzlüğünüz olur. Gitmemek için kendinize ayak dirersiniz. Oysa kapı aralanmış, aralanmış; haliyle size “gel, gel” diyordur. Sizin de gözünüz kapıya takılmaya başlar ve “Nasıl giderim ki?” durumunda kapıdaki o aralığa bakmaya başlarsınız. Yaşadıklarınız bu yavrum. Gitmek de kalmak da cesaret ister AMA atacağınız her adım düşünmek taşınmak ister. Hesapsızca atılan adımlar sizin evliliğiniz gibi yanlış olur ve genellikle “Yanlış hesap Bağdat’tan döner” derler. Siz de o evlikten dönebilmelisiniz. Çünkü eşiniz normal insan davranışları içinde değil. Babası madde kullanan ve oğluna “Sen de iç” diyen bir babanın oğlu yüksek ihtimal bir şeyler kullanıyor ki çocuğu yere fırlatabiliyor, size şiddet uyguluyor, hakaretler ediyor, çalışmakta sorun yaşıyor. Koca değil, başa dert eşiniz.
Ailelerin çocuklarının evliliklerinde yapıcı rol almaları, “Elinden geleni yap kızım veya oğlum” demeleri ne güzel bir harekettir ama insanın kızı sizinki gibi sorunların içinde boğuluyorsa, işte orada damada “Sen dur bakalım, sahipsiz mi sandın?” demek gerekir. Ailenizin “çocuklar olmadan gel” demesi sizi evliliğinize tutsak bırakmak, sorumluluktan kaçmaktan başka bir şey değildir. Aileniz bugün böyleyse sizin bu adamla evlenmenize şaşırmamalı. Gençken derler ya “Kızı kendi haline bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya varır” diye. Bazen gerçekten öyle olabiliyor. İnsan yağmurdan kaçayım derken bir doluya tutuluyor. O dolu taneleri insanın kafasına kafasına geliyor. Başını tutarak “Ah kafam!” demesi, yaşadıklarının acısından ve kendi kafasızlığına kızmasından. Şimdi siz de belli ki bilinçsizce evlendiniz. Bu, evliliğinizin sebeplerinden biridir. Aileniz sizi hayata karşı uyandırmamış ve bakın hala size karşı bilinçsiz, kalpsiz ve sorumsuzca davranıyorlar. Ailenize düşen “Sen gel kızım, el birliğiyle bir çözüm yolu bulur, bu günleri bir şekilde aşarız.” demek olmalıydı. Anne olmuş bir kadının çözümü çocuklarından ayrılmakla olmaz. Çocukları bırakmak bir anneye hiç ama hiç yakışmaz. Size tavsiyem, ailenize dişinizi gösterin, sesinizi yüksek çıkarın. “Çocuklarımla geleceğim beraberce yaşamak için bir formül buluruz” diyerek kararlı bir duruş sergileyin.
Başka bir yol ise kadın sığınma evleri. Bu evler mutlaka faydalı evlerdir ama iki çocuklu ve çocuğundan biri rahatsız olan bir kadın için en iyi yer ailesinin yanıdır. Çocukların düzenli bir hayatı olmalıdır. Siz kimsesiz değilsiniz. Ailenizin kapısını çalmaya devam edin. Rahatsız olan çocuğunuz için de adım atmak zorundasınız. Bulunduğunuz yerlerdeki belediyelere, kaymakamlığa, valiye çıkarak yardım istemekten utanmayın. Söz konusu çocuğunuzun sağlığı. Konu eğer çocuğunuzun sağlıkla yaşama devam etmesi ise gurur yapmak ve utanmak önemsiz teferruat olarak kalacaktır. Size yardımcı olacak, çocuğunuz için yönlendirme yapacak yürekli bir kamu görevlisi mutlaka çıkacaktır. Her şey kocadan beklenmemeli. Koca sorumsuz davranıyorsa anne sorumluluğu eline almalıdır çünkü akıl kullanmak bedavadır. Akıl bedava olsa da mutsuzluk insanı doğru düşünemez hale getirebiliyor. O yüzden, yaşadıklarınıza kalbinizle bakmayı bırakmak zorundasınız. Aklınızla bakmaya çalışmalısınız. Ah’lardan vah’lardan çözüm çıkmaz. Bir an önce içinde bulunduğunuz şartların etkisinin size hissettirdiklerinden kendinizi çıkararak yolunuza kendiniz ışık olmalısınız. Gördüğüm kadarıyla cesaretli bir kadınsınız. O zaman hiç hoşuma gitmese de eşinizden bir mucize çıkmayacağını öngörerek, üzülerek “ayrılın yavrum” diyeceğim. Durumunuz “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” gibi görünse de kendinizi idare etmesini bilirseniz, sorumluluklarınızı taşımaktan kaçmaz ve hakkıyla yerine getirseniz gelecekten korkmanıza gerek yok. Gelecek sizin kendinize nasıl yol açtığınızla size gelecek. Yani siz hayata nasıl davranırsanız hayat da size öyle davranacak. Sorumluluklarla, değerlerinizle hayatınızı yaşarsanız hayat size sizin hakkınızı mutlaka verecektir, bundan kuşkunuz olmasın. Gevşek davranırsanız o da size gevşek davranacaktır. Seçimi bundan sonra nasıl yapacağınız anladınız diye umuyorum. Sizin hayatınızın mucizesi işte bu sözlerimde. Bu sözlere tutunarak hayatınızı yaşarsanız hemen değil ama ilerleyen zamanda yaşamınız daha güzel olacaktır. Kendinizi okuyarak, öğrenerek, imkânınız yoksa belediyelerin açtığı kurslara giderek geliştirin, bir beceri kazanın. Annenize çocuklarınız bırakabilme şansınız olursa çalışın, yok olmuyorsa evde yapabileceğiniz bir şeyler araştırırsanız mutlaka çıkacaktır. Çocuklarınızın geleceği ve sizin geleceğiniz kendinizi, aklınızı ne kadar geliştirdiğinizde. Bunu sakın göz ardı etmeyin ve çocuklarınızdan kimse için ne bugün ne yarın asla vazgeçmeyin yavrum.
Tüm okurlarıma keyifli bir bayram diliyorum.
Sevgiler sevgili okurlarıma…
Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
YORUMLAR