Kendimi masum hissedemiyorum

Merhaba, bunu size ağlayarak yazıyorum. 21 yaşında bir genç kızım. Üniversite öğrencisiyim. Sevgilimle 2 kere aynı yerde kaldık ama ilişkiye girmedik. Ancak bunun dışında çok da abartılı olmasa da yakınlaştık. Yine de kendimi kötü hissediyorum. Şuan beni terk etti gitti. Kendimi masum hissedemiyorum ki benim için en önemli şey masumiyettir. Yedi yirmi dört hata yaptığımı düşünüyorum kendimi suçluyorum. Lütfen cevap verin nasıl düşünmeliyim. Çünkü ben sürekli ağlıyorum. Ağlamam dinmiyor. Kendimi kirli hissediyorum.


Yeşim Tijen’in cevabı:

Merhaba sevgili okurlarım, meşakkatli bir yolculuktan sonra kedim Kont ile birlikte İstanbul’a döndüm ve annemle benim evim arasındaki turlarıma “Nerede kalmıştık anneciğim, bana çok kızmadın değil mi?” diyerek annemi yalnız bıraktığım günlerin telafisine başladım. Bugün yine anneciğime giderken bir ara sokağın başından araba çıkıyordu. Yolun boşalması için durdu. Ben de o durunca onun ön tarafından değil de yoluna engel olmayayım rahat geçsin diyerek arka tarafından geçmek istedim. Tam arkasından geçiyordum ki araba geri geri üzerime üzerime gelmez mi? Dur, dur diye bağırıyorum durmuyor hala üzerime gelmeye devam ediyor. Bir an paniklediğimi, ah şimdi beni ezecek diye aklımdan geçirdiğimi anımsıyorum. Etraftan geçen insanlar bağırıyor, arabayı kullanan durmuyor. İnsan akıl tutulması mı yaşıyor ne, arabaya vursana ama sadece ağzımdan dur diye bir söz çıkıyor. Etraftan da seslenmeler olmaya başlayınca sonunda şoför durdu ve ben şaşkınlıkla arabanın arkasından yan tarafa adeta kaçıp kurtuldum. Ardından o kızgınlıkla öne doğru yürüyüp şoförü görebilmek için eğilip baktım, gencecik bir çocuk, sinirime hâkim olmadan “Ne yapıyorsunuz? Bu nasıl araba kullanmak, arka arka giderken arkanıza bakmanız gerekmiyor mu?” dedim. Arabayı kullanan genç çocuk koltuğunda sanki küçüldü. Anladım ki o an, o koltukta yok olmak istedi. Bu sefer onun haline üzüldüm. Öyle mahcuptu ki cevap veremedi, başını eğdi. Ben bu davranışıyla, yumuşak kalbimin etkisiyle beni ezebilecek çocuğa üzüldüm; acemiliğine, düşüncesizliğine. Etraftan insanlar da lafları saymaya başlayınca daha fazla üstüne gidilmemesi için yoluma devam ettim. Bu küçük anı seyreden bir kadın da yanı sıra hem yürüyor hem çocuğa verip veriştiriyordu. Bana “Allah sizi korudu, ezecekti altında sizi” deyince kadına “Öyle vallahi sağ olun. Hala şaşkınım” dedim. Ardımızdan bir adam bize doğru seslenerek cep telefonuyla meşguldü ondan sizi görmedi diye söyleyince bu sihirli kelimeyle elimde olmadan karamsarlaştım. Suçlu cep telefonu muydu? İnsanın kendisi miydi? Cep telefonu o kadar marifetli ki insanların hayatını çeşitli şekillerde alt üst edebiliyor. Varın siz hesap edin sevgili okurlar.


Canım benim, masumiyet güzel tabii ama bu çağ masumiyeti biraz saflık, aptallık olarak görüyor. Oysa eski çağlarda masumiyet bir ayrıcalıktı. Biraz zamanın ruhuna bakmak gerek. Her yeni çağla insanlar farklılıklar içine girebiliyorlar, dün sıkı sıkıya sarıldıkları mevzuların ipini gevşetebiliyor. Bunu görmek için etrafınıza, yanınıza, yörenize bakmanız yeterdi ama siz sanki fırıl fırıl dönen bu dünyadan bir habersiniz. Siz hiçbir şeyin farkında olmasanız da bu gevşeyen iplerin rahatlığıyla bir takım yakınlaşmalar yaşamışsınız sonrası gözyaşlarınız olmuş. Boşa bu göz yaşlarınız akıtmayın. İnsanlar hayatı yaşamaya başladıkça, okuyup, öğrenip, deneyimledikçe masumiyetlerini değil ama saflıklarını kaybederler. Bilmek insanın saflığını alır. Bu çok normaldir. Böyle de olmalıdır. İnsan bilmezse, öğrenmezse, kendini geliştirmezse hayatın içinde yeterince varlığını hissettirmez yavrum.


İnsanız hata yapabilme potansiyelimiz var. Hatalarla bile masumiyet kaybolmaz biliyor musunuz? Masumiyet öyle can alıcı ve hissedilir bir özellik. Bebeklerde ve hayvanlarda hissettiğimiz o özel duygu bazı insanlarda mevcut.


Masumiyeti kaybetmek insanın kötülükler yapmasıyla, kötü bir insan olmasıyla gerçekleşir. Siz kötü bir insan değilsiniz sadece ufak bir deneyim yaşamışsınız. Hangi çağdayız? Gelinliklere kırmızı kurdelelerin takıldığı, bekaretin simgesi çarşafların damlara asıldığı veya o bekaretin simgesi kanın görülmek için kapıda merak ve endişe içinde beklendiği nice kadınların acısının üzerinden en nihayetinde bugüne şükür ulaşabildik. İyi ki bugüne ulaştık yavrum. Bugün pek çok genç sizin yaşadıklarınızı yaşıyor, bunu zihninde büyütmüyor. Siz de büyütmemeyi öğrenmelisiniz. Siz biraz da kendinize güveninizin eksikliğinden bu kadar panik halindesiniz. İnsan kendine güven kazandıkça yaşadıklarını aşar ve sindirebilir. Yaşananlar o güvenin altında kalır, siz yaşadıklarınızın altında kalmışsınız. Kendine güven kişinin dengesini sağlar. Kadın o güveni kazandıkça özgürlüğünü de kazandı yavrum yoksa hali pek de iyi değildi. Baskıların altında eziliyordu ama içinde oluşturduğu o güven sayesinde kendinden çıkmayı başardı. Üzerine sarıp sarmalanan namus örtüsünü namus benim aklımda diyerek sıyırarak fırlatıp attı. Siz zihninizde onu yeniden üzerinize sarmak istiyorsunuz. Tabi ki yaşam tercihlerle yaşanır; kimi rahat bir yaşamı tercih eder, kimseyi kendini bile umursamaz kimi de hayatı sınırlar içinde yaşar. Siz bu tercihi yapacaksınız. Ama masumiyet zamana göre yaşanmalı, çok da çağdan uzaklaşmamalı. Bu çağ size kapıları aralamış eskisi gibi sıkı sıkıya kapılar kapalı değil, o zaman ufak tefek yakınlaşmalar yaşamanız gayet normal. Bunlarla masumiyet kaybolmaz siz de kendinizden bir şey kaybetmiş ya da kirlenmiş değilsiniz. Korkmayın, ağlamayın, üzülmeyin. Size bunları açıklarken bizim neslin zamanında yaşananları hatırladım da size anlatayım ufacık. Bizim neslin zamanında kız-erkek arkadaşlığı aileler tarafından hiç hoş karşılanmazdı. Kızlar biriyle arkadaşlık yaparken ailesi duyacak, aman biri görecek diye ödü kopardı çünkü kızları erkeklerle konuşanlar aileleri tarafından dövülürdü, cezalandırılırdı. İşte o zamandan olan arkadaşlarım bazen pişmanlıklarını dile getirirler ve ailelerine “Bize hiç göz açtırmadılar, biz de bir iki erkekle çıksaydık gezseydik. Gezmedik de ne oldu? Daha mı kıymetli olduk, madalya mı takıldı? Ah çok geriydi bizim zamanımız. Nişanlıyken el ele bile tutunmaya çekinirdik.” diye bayağı bir dertlenirler hem de gülerler.


Yani yavrum, siz kendinizi ve sınırlarınızı bilerek hareket/arkadaşlık ettikçe yaşamdan, yaşadıklarınızdan korkmayın. Sınır kısmı önemli o zaman üzülmezsiniz önce tanımalısınız güven duymalısınız ve ne yaşarsanız yaşayın kendinizin daima arkasında olun, yere düşebilirsiniz canınızın acısıyla bir süre öyle durabilirsiniz ama unutmayın kimse sizin elinizi tutmayacak. Ayağa kalkmayı siz sağlayacaksınız. Ağlamayın, karaları bağlamayın, kendinize herkesten önce siz çamur atmayın olur mu? Siz hala çok masum bir genç kızsınız ama sakın saf olmayın olur mu?


Sevgiler sevgili okurlarıma...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.