Eşim ailemi kabullenmiyor
Merhaba, 29 yaşındayım ve çocuğum yok, yaklaşık 5 yıldır evliyiz. Eşim ailem konusunda bana karşı çok kırıcı davranıyor. Aile bireylerime hakarete varan söylemlerde bulunuyor. Ben de bu sebeplerden dolayı çocuk düşünmedim ve düşünemiyorum da. Ben zaten 12 yıl yetiştirme yurdunda kaldım. Korkuyorum benim gibi çocuğum da aileden yoksun kalır diye. O sebepten ötürü de çocuk yapmadım. Yeşim Hanım, eşim bana geri zekâlı vs. gibi hakaretler ediyor. Ben tabii sakinlikle cevap veriyorum kendisine hakaret etmiyorum. Karım, annemi ve ailemi sevmediğini, nefret ettiğini rahatlıkla ifade edebiliyor. Ama benim için aile önemli bir kurum. Çünkü yurtta kaldığım günlerde aileme hasret ile büyüdüm. Eşimin ailesi bana kaba yaklaştı ve beni maddi açıdan kullanma cüreti gösterdi. Beni duygusal şiddete maruz bıraktılar. Ve bunca olanlara rağmen ben eşimin ailesine verdiğim değeri kendisine ifade ediyorum. Ama şu da bir gerçek ki benim arkamda kuvvetli bir aile desteğim olmadığı için bunca sıkıntı başıma geliyor. Annem başka biri ile babam başka biri ile evliler. İşte böyle olunca da ben eşimin kaba ailesine karşı da mücadele edemiyorum. Çareyi onlara mesafe koymakta buluyorum. Ama onları da o kaba davranışlarına rağmen eşim için seviyor ve sayıyorum. Durum bundan ibaret Yeşim Hanım. Babam biz küçükken annemi ve 2 çocuğunu terk edip başka bir kadınla evlendi. Annemin suçu olmadığı halde boşadı babam. İşte bu sebepten dolayı ben ve abim de annemin babasının himayesinde tam 6 yaşına kadar 5 buçuk sene barındık. Dedem ve ninem bize çok iyi bakıp ilgilendiler. Ama birileri dedeme akıl vermiş olacak ki dedem beni ve abimi birkaç yıl sonra yetiştirme yurduna verdi okusunlar da adam olsunlar diye. Anne ve babamızın bize yaklaşımı olumlu. Zaten annem her zaman olumlu yaklaşıyor. Evet, eşim bana hakaret etse bile bana olan sevgisini hissediyorum yani. Ama eşim ailemi kabullenmediği için bu sıkıntıları yaşıyorum hep. Eşimden sevgisi kadar da saygı bekliyorum ama yok... Eşimi seviyorum. Onu ve ailesini sayıyorum her şeye rağmen. Ben lise ve eşimde ortaokul mezunudur. Eşim çalışmıyor, ev hanımı ve çalışmasını istemiyorum. O da çok hevesli değil çalışmaya... Ne olur bana bir akıl verin.
Yeşim Tijen’in cevabı:
Merhaba sevgili oğlum, yazdıklarınızda yaralı bir genç adamla karşılaştım, üzüldüm. Yaralarınız geçmişten bugüne dek sizle beraber gelmiş çünkü çocukluk insanın ruhuna mıh gibi çakılır, kolay kolay da yüreğinden gitmez ta ki kendisiyle, hayatla barışıncaya kadar orda çakılır kalır. Onu siz kendinizi iyileştirerek, güçlendirerek kovacaksınız. Gördüğüm kadarı ile henüz yeterince kendini güçlenmemiş hisseden bir genç adam var. Bugüne bakın yavrum, bugünde de sorunlarınız var ama siz artık ayakları yere sağlam basan genç bir adamsınız, işiniz var, dünkü çocuk değilsiniz. Kendinizi sevin, geçmişinizi sevin hayat karşınıza iyi insanlar çıkarmış olmalı ki bugüne sağlam gelebilmişsiniz. Dimdik ayaktasınız. Bunlar şükredilecek durumlar. Beni yazdıklarınızdan en çok etkileyen anneniz babanız olduğu halde her ikisinin de evlilik yaparak siz ve kardeşinizin yurtta büyümesi oldu. Günümüzde psikologlar tarafından birçok bekar, çocuklu kadına evlenmeleri kendi hayatları kurmaları öneriliyor. Anneniz bu hareketi babanızın terk etmesiyle yıllar yıllar önce yapmış. Kimse kimsenin yaşadıklarının nedenlerini bilemez. Babanızı yaptıklarıyla es geçiyorum. Bir annenin önceliğinin çocukları olması gerekir diye düşünüyorum. Onları hayatına alamadığı hiçbir beraberliği doğru bulmuyorum. Çocukları kendi haline veya anne babaya bırakmak bakış açıma uymuyor ama eminim annenizin şartları uygun değildi yoksa hiçbir anne evladını bırakıp evlenmez. Siz bunları aşmışsınız. Ailenize sahipsiniz, düşkünsünüz, affetmek güzel bir hareket ilişkinizin önünü açmıştır. Siz bu affedişinizle onlardan daha büyüksünüz yavrum. Bazı affedişlerle insan küçülür, bazı affedişlerle de büyür. Siz bu büyüklüğü gösterip ailenize sevgiyle yaklaşabilirsiniz ama eşiniz sizin kadar hoş görmeyebilir hatta içten içe saygı duymayabilir. Bu tabii onun saygısız olmasını gerektirmez. Eşini seven bir kadın kocasına değer veriyorsa, onun duygularını önemsiyorsa elinden geleni yapar. Eşinizin ailesinin size karşı tutumu bana kızının size karşı tutumunu çağrıştırıyor. Size kim ne kadar değer veriyorsa o kadar değer vermenizi öneririm. Birine hak ettiğinden fazla değer verirseniz sizin değerinizi düşürürsünüz.
Evliliğinize gelince beş senelik evlilikte kavgalar olacaktır ama o kavgalar hep tatlı bitecektir. Evlilik örneğiniz olmadan büyümüşsünüz aslında yeterince evliliği bilmiyorsunuz ve o evlilikte kavgaların ardından özürler, sevgiler, gönül almalar olacaktır. Süregelen bir saygısızlık, seviyesizlik varsa kişilerin karakteriyle, aileden yetiştiriliş tarzıyla ilgili olabilir ki bu eşinizin ailesinin size karşı yaklaşımında ne yazık var. Diyeceğim 5 senelik bir evlilikte sizler hala güzel günler yaşıyor olmalıydınız, birbirinize özenmeli, heyecanlanmalıydınız. Daha birbirinizden umutları, heyecanları yitirecek senelere gelmemişsiniz. Sanırım siz bu güzel heyecanları, tatları pek yaşamıyorsunuz. Hal böyle olmayınca siz evliliğinizi sorgulamaya başlamışsınız. Evliliklerde saygı yitirilmişse bunun nedeni için kişi kendisine bakmak zorundadır. Ben nerde eksik kalıyorum, eşim bana saygı duymuyor diye mecburen geriye dönük eşine karşı yaklaşımlarını sorgulamalıdır. Çünkü eşleri bir arada tutan sevgi saygı ve güvendir. Bunlar birbirleriyle ilintilidir. Biri yitirildi mi diğerleri de yitirilme yolunda olacaktır. Evliliklerde eşler sevgilerini nasılsa evlendik diye oluruna bırakmamalıdır. Evet bir aradadırlar ama bir arada yalnızlık duyabilirler. Bir başına kalmış hissedebilirler. İşte bunun olmaması için gereken sevginin beslenmesidir.
Sevgi nasıl beslenir? Bunu merak edenleriniz olabilir. Sevgi ilgiyle, birbirini memnun, mutlu etme çabasıyla, vakit ayırmayla, dinlediğini anlamayla, takdir ve övgüyle, beraberce zevk aldığınız paylaşımlar yaparak arada sırada birbirine küçük de olsa sürprizler yaparak, onu önemsediği, değerli olduğunun, mesajını vererek, kadına kadınlığını, erkeğe erkekliğini hissettirerek beslenir. Evlilik bir alışveriştir. Bunu ille madden anlamayın, birbirine değer vermek, hayatına sevgiyle, ilgiyle, varlığıyla güzellikler katmak olarak algılayabilirsiniz. Bütün bunların birçoğu için ben elimden geleni yaptım diyebiliyorsanız o zaman sorun sizle alakalı değil, eşinizin kendisiyle alakalıdır. Sizin hala evliliğinizi sorguladığınız bu durumda bu evliliği, eşimi seviyorum diye açıklamak sorunları çözmez. Bu sizin için bir alışkanlık da olabilir. O yüzden evliliğinizin sorunlarını eşinizle konuşmaktan kaçınmamalı, o eksiklikleri beraberce bulup çıkarmalı, evliliğinizi düzeltmek için çabalamalısınız. O size bağırıp hakaretler ettiğinde susmak yerine yine seviyenizi düşürmeden ona gerekenleri söylemelisiniz ki size istediği gibi davranma cüretini göstermesin. Siz yalnız büyümüş olabilirsiniz, arkanızda olmadıklarını düşündüğünüz bir aileniz olabilir ama siz bile kendi kendinizin arkasında olmazsanız, kendi haklarınızı savunmazsanız nasıl var olacaksınız? Siz kendinizin arkasında olmak zorundasınız. Başkalarının davranışlarını insanlar kendileri belirler.
Diğer yandan bu ilişkide çözüme ulaşamadıysanız bu beraberliğe noktayı koyabilmeyi bilmek lazım. Öteki türlü evlilikte sürünmek olur. Her ikinizin de yolunu açmalısınız. Birbirinize hatta kendinize karşı dürüst olmalısınız. Bir bebek yapmaktan kaçındığınız bir evliliğin içindeyseniz bayağı bir inceden düşünmenizi öneririm. Kimsenin ayrılmasını istemem ama saygının olmadığı bir evlilikte sizin hissediyorum dediğiniz sevgiye pek güvenemediğimi itiraf etmek zorundayım. Size tüm kalbimle mutluluklar diliyorum. Kendinize güvenin, kendinizi sevin, siz değerlisiniz yavrum.
Sevgiler sevgili okurlarıma...
YORUMLAR