Instagram'dan bir kadını aramış...
Merhaba Yeşim Hanım,
İş yerimdeyim, düşüncelerin hücum ettiği bir an dilimi. Ne yaşıyor ne hissediyor inanın bilmez bir haldeyim... Beş gün önce anjiyo oldum. Sanırım biraz da hislerimi aldılar... Acım dinmedi ama galiba alıştım ya da öyle sanıyorum. Yazılarınıza denk geldim, okudukça okudum. Kendi meselem beni az boğuyor gibi burada yazılanları kendime dert ede ede okudum. Sonra mail atıp derdime göz ucuyla da baktığınızı bilmek bana iyi gelecek diye düşündüm. Dört yıl önce evlendiğim eşimin iki aylık evliyken kumar bağımlısı olduğunu eve gelen beş icra kağıdı ile öğrendim, üstelik yüzüğüme varana kadar tüm altınları habersiz sattığını... “Kabul edersen et, etmezsen aha kapı git!” derken dinen de boşadı o sırada beni. Bunlar olurken gün gün büyüyen bir yavrum varmış kalbimde, iki aylık hamileymişim. Doğana kadar tek başıma mücadele ettim, su almaya bile sürünerek kalktım. Dokuz ay kustum. İnanın tek başına atlatılacak durum değil. Doğumum ailemin yanında oldu. Aileme söyleyemedim damadınız beni terk etti diye. Bedenen ve ruhen çökmüş halde tek bir umutla, bir canlıyı dünyaya getirmekle hayata tutundum. Kızım altı aylık olduğunda ilk kez görmeye geldi. Hamileliğimden beri fiilen ayrı yaşıyorduk, hiç tanımıyordu yavrum babasını. Kumar oynamaya halen devam ettiğini eve gelen icra evraklarından anlayabiliyordum çünkü nüfusu oturduğum eve kayıtlıydı. Ailen baksın işte sana diye mesajlar atıp bizi reddediyordu. Maddi manevi çöküntü içinde boşanma davamı açtım, süreç çok sancılıydı, tehditler, ev basmaları, sürekli karakollar... Hayatım alt üst olmuştu. Bir yaşına geldi yavrum, ücretsiz iznim bitti, işe başlamak zorunda kaldım. O arada dava devam ediyordu. Tanıştığım ve beni anlayan biri ile konuşmaya başladık, arkadaştık, o da nişanı yeni atmıştı, onu da ben anlıyordum, iyi anlaşıyorduk. Baktım bende değişmeler olmuş, başımı yaslayacağım insanı bulmuşum gibi hissetmeye başlamıştım. Sanki sönen ümitlerimin ışığı gibi öyle iyi hissediyordum ki... O arada da sosyal medyadan arkadaş olduk. Yazılarıma hayrandı, yazmayı çok sevdiğimi de biliyordu artık. Sosyal medyada çok kızla arkadaştı, önüne geleni eklemiş. Konuştuğu onlarca kız var, görüyorum ama bana hiç bir zararı yoktu, yine de kıskanıyordum. Niyeti bozuk asla yaklaşmadı. Aradan zaman geçti, kızım büyüyor, malum beyimizle de konuşturmaya başladım, kızımı sevmişti. Tabii uzaktık, 600 km kadar... Uzaktan uzağa öyle günde bir saat telefonla konuşmadan uyumuyorduk. Benim tıpkı hayalindeki kadın olduğumu dile getiriyordu. Annesine fotoğrafımı göndermiş durumu anlatmış ve ailesi kabul etmişti. Annesiyle de telefonda konuşmaya başlamıştık. Onun portresini çizip doğum gününde hediye göndermiştim, çok sevindi. O arada bir telefonla annemi kaybettiğimi öğrendim. Bir anda öyle uykudan uyanamadı anacım. Yıkıldı dünyam, yok oldum, öldüm ben... Akşam konuştuğum güzel anamı sabah gömmeye gittik. Kendimi tarifsiz bir acı içinde buldum. Öldümdü sanırım. Konuşmaya, dertleşmeye devam ettik onunla. Bir haziran ayı bana açıldı. “Bu yolda seninle yürüyelim. Benim hayalim sensin” diye. Evet dememek için sebep yoktu, evlenme amacıyla tanımıştım onu, güveniyordum çünkü. Bir ay geçti,sosyal hesap şifrelerimizi birbimize verdik. Bir mesaj gördüm ben evet demeden iki ay önce konuşulmuş, aylarca sürmüş. Evli bir kadınla cinsel konular konuşulmuş, insanın iğreneceği kadar pis şeyler... Sindiremedim benden önce olsa bile ağlamaktan, haykırmaktan canım çıktı ama nedense benimleyken değil diye tolere edebildim... Aldığım ekranları bir bir sildim. Kendisi de bağırırken haklısın demişti, “ne desen haklısın, böyle olsun istemezdim, bunları okumuş olmanı istemezdim”dedi. Aradan zaman geçti aileler tanıştı ve biz düğün yaptık. Tayinimi onun olduğu yere çıkardım. Çalışmaya ve yeni evimizde birlikte yaşamaya başladık. Kızımı üç yaşında hem yeni babasına alışmaya hem kreşine alışmaya çalıştırırken kendimi ordan oraya çok koşturur ve tükenir buluyordum. Seviyordu beni, biliyordum yapmazdı bana. Her ne kadar eski konulardan bazen kavga etsek de beni aldatmazdı. İnsan hisseder ya pazar günü kızımla çıktığım park günü yine küsüz, eve gelmedi. Anlaşamıyoruz galiba diye kavga etmiştik. Saat üç buçuk bana evden mesaj atmıştı, “ben yoruldum artık” diye. Üç aylık evliyiz tabii. Şarjım yüzde bir diye mesaj attım. Gerçekten öyleydi. Eve geldik. Akşam yarım ağız konuşuyoruz. Rastgele telefonunu istedim, uzattı. Aramalara baktım, arada bunu yapardım. Bugün üç buçukta, bizim parkta olduğumuz vakitlerde Instagram'dan bir kadını aramış. 22 saniye sürmüş. Bu ne diye uzattım. Bilmem yanlış aramış heralde dedi. Alıp kadının adını arattım Instagram'da, çocuk kucağında bir kadın fotosu. Bunu mu yanlış aradın dedim. Elim titriyor. Ben bir şey yapmadım dedi. Bulurum dedim. Saçma sapan insanlara mesaj filan atma dedi. Ertesi gün kendi görevdeyken Instagram hesabından kadına el sallama işareti yaptım. “Ne oluyor ya?” diye mesaj geldi. Pazar günü aradım dedim. Aramadın beni, akşam da yazdığından bir şey anlamadım yazdı. Dünyam başıma yıkıldı. O ara kalbime bir inme indi. Ritim bozukluğundan acile kaldırıldım, ordan kardiyolog, ordan anjiyo. Ben çok sevmişim. Ölüm gibi bir şey hissettim. O güzel anamı kaybettiğimde duyduğum his gibi bir şeydi. Ruhuma kazımışım, ruhum çekildi, içim öldü. Sahi insan kaç kere ölüyor diri diri yaşarken? Sonrasında ailesine bildirdim. Bu durumu aktaracak bir büyüğüm yok, kendime de sığdıramıyordum. Eve gelince koskoca adam hüngür hüngür ağladı, kustu, soğukta balkonda yattı, ayaklarıma kapandı. “Her şey düzelir bak en önemlisi sağlık yeter ki iyi ol. Seni öyle gördüm ya bana bunu yaşatmasın Allah, beni sensiz etmesin, şans ver” dedi. Bunlar niye beni etkilemiyor dert ortağım? Neden hissizim ben? Öldüm mü? Ben neye sığınayım, neye devam edeyim, neyi bırakayım? Bana bir şeyler yapmamı önerseniz ne önerirdiniz? Dert ortağım yüreğinizden öpüyorum sizi...
Yeşim Tijen'in cevabı:
Yazdıklarınızla beni duygulandırdınız. İnsan yaşarken kaç kere ölür demişsiniz. İnsan çok kereler ölür yavrum. Ölüm kadar acı duyacağı üzüntüler içine girer, öldüm sanır ama öyle kolay ölmez insan. Öldürdüğünü sandığı sıkıntılardan ölmeden çıkar. Sanki o yaşamamış gibi ruhuna kattıklarıyla dikilir yeniden hayatın karşısına. Yaşadıkları insandan bir şey aldı sanılsa da yaşananlar insana hep bir şeyler katar. Acılar insanı güçlendirir. Aşabildiğiniz her sorunda kendi gücünüzü fark edersiniz.
Öncelikle geçmişler olsun yavrum. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki kadının da erkeğinde eşine arkasını döndüğünde ne yapacağı belli değil. Tabii bu durum bir kesim için böyle ama bu kesim hayli kalabalıklaşmaya başladı. Birbirlerine bakarak da gitgide çoğalıyorlar. Yaşadığımız bu çağda sağımız solumuz nefsimizin sınavı. Her şeyin meydanda yaşandığı bu devirde toplum olarak bu değişimden etkilenmemek için dışımızda olanlardan çok içimize yönelirsek sorun yaşamayacağız ama dıştaki görselle içimizden çok alakalıyız. Yanlışlar burada başlıyor.
Bir boşanmanın ardından kendinize zaman tanımadan yeniden bana göre balıklama evlenmişsiniz. Daha önceki evliliğinizin ruhsal etkilerinden kurtulmadan, artçı ruhsal etkilerini aşmadan, bir sığınak olarak gördüğünüz birinin omuzuna koyduğunuz başınızın rahat ettiğini, huzur bulduğunuzu düşünerek bu kararı vermişsiniz. Oysa huzur anlık hareketlerde değil, kişinin genelinde baktığınızda hissettiğiniz güvendedir. Siz eşinizin sizle görüşürken evli bir kadınla cinsel içerikli çirkin yazılmalarını yakalamışsınız. O size daha sizinle evlenmeden ihanet ediyormuş. Yanılgınız evlendikten sonra ihanet etmeyeceğini düşünmek olmuş. Eşiniz fırsatını bulduğunda size ihanet etmeye devam edecektir. Burada önemli olan sizin bu duruma karşı yapacaklarınız. Eşiniz özünde iyi bir insana benziyor, sizi seviyor ama zayıf bir karakter. Bir erkeğin sağlam duruşunu taşımıyor. Erkek benim anlayışıma göre bu duruşuyla erkektir. Tıpkı kadının kendini koruması gerektiği gibi erkeğinde kendini koruması gerekir. Onun da namusu kadında olduğu gibi beynindedir. Bu beyin frekeansları bozuk olunca adam gibi adam dediğimiz erkek olamıyorlar maalesef. Akılları uçkurlarında yaşıyorlar. Peki bu erkekler nasıl bu hale geldi dersiniz? O eski adam gibi adam olan erkeklerimize ne oldu? Boşanmaların çoğalması, bekar kadınların evli- bekar ayırt etmemesi, evli kadınların evliliklerinin arkasına sığınarak eşlerini rahatça aldatmaları, kadının maddi özgülüğünün elinde olması, kadının daha iyi şartlar ve lüks yaşama arzusu, hırsı ve kıskançlığından, madden, manen yada fiziksel olarak eşini yetersiz görmesinden, kadının toplumsal değerlerden uzak yetiştirilmesinden, güzel sözlere ihtiyaç duymasından, sosyal paylaşım sitelerinin azımsanamayacak katkısı gibi nedenlerin itici gücüyle kadın kadına acımıyor. Erkeklerde bu durumu değerlendiriyor. Kimi suçlayabiliriz? Sadece kadını mı ya da sadece erkeği mi? Al birini vur öbürüne diyebiliriz.
Tekrar size dönersek; ilk eşinizden boşanmakla doğru bir karar vermiş olduğunuz yazdıklarınızla belli oluyor. İkinci eşinizi bu ihanete takılı kalarak sakın boşanma yoluna gitmeyin. İlk aldatılan kadın değilsiniz, bunu gurur meselesi yapmayın. Bir arsızlık, açgözlülük olarak görün. Eşinize ailevi değerleri yaşatmaya çalışarak adam edin.
1) Bugün uzaklaşmış olduğumuz o toplumsal değerlerimiz kadını, erkeği, aileleri korumak içindir. Bunu evli çiftlere şiddetle tavsiye ediyorum.
2)Diğer bir tavsiyem sosyal paylaşım sitelerini her ikinizin de kapatmanız. Doğru yolda kullanılmıyorsa o zaman kullanmaya devam etmek yine sorunlara neden olacaktır. Bunu mutlaka gerçekleştirin.
3) Fazla yalnız bırakmayın. Parka giderken eşinizde yanınızda olsun. Ona boş alan bırakmamalısınız. Şeytan doldurur.
4) Eşinizin ailesiyle güzel bir iletişim içinde olmaya gayret edin. Herhangi bir olumsuz durumda sizin yanınızda olsunlar.
5) Eşinize önem verin. Her zaman ona kendini değerli hissettirin. En güzel kıyafetlerinizi onun için giyinin, en güzel yemek takımlarınızı ona yemek hazırladığınız sofraya koyun. Her şeyin en güzelini saklamadan birbirinizle yaşayın. Romantik filmler izleyin, beraberce hayaller kurun ve bir kadın olarak yatakta ondan hiçbir zaman utanmayın. Bir kadın eğer eşini seviyorsa evliliği için elinden geleni yapacak. Evlilikten hemen vazgeçmek, kara yaslara bürünmek doğru bir hareket değil. Bugün yaşadıklarınıza bakışınız sizin için dünyanın sonu olduğu ama yaşınız ilerledikçe bu duruma bakışınız farklı olacak. Dünyanın sonu olmayacak. Evliliğiniz çok yeni, bu evliliği yıllara taşıyabilmek için gayret içinde olmalısınız. Alışkanlıklarını değiştirmesi için ona zaman verin.
Yaşadıklarınıza rağmen bu evliliğin temelini sağlam oluşturabilirsiniz. Evet biriyle bir şeyler konuşmuş vs bunu büyütmeyerek konuya son sözünüzü söyleyerek noktayı koymayı bilmelisiniz. Yüzsüzleştirmeyin. Bir kızınız var, baba sorunlu ve sahip olmayan bir baba. Ona güzel bir gelecek vermek, onu huzurlu bir ortamda yetiştirmek sizin dik duran, hemen yıkılmayan bir kadın olmanızla çok alakalı. O sizi örnek alacak. Bunları aklınızdan çıkarmayın. Herkesin patır patır boşandığı bugünlerde boşanmanın heves edilecek bir şey olmadığını unutmayın. Hayat zor kızım, evliliği yürütmekte zor. Bu zorlar arasında mutlu olmayı başarmak insanın kendi elinde; mütevaziliğinde, iyi niyetle yaklaşımında, tahammülünde, sabrında, gösterdiği çabada, emekte, öngörüyü elden bırakmamasında... Siz elinizden geleni yaptıktan sonrası Allah’ın takdirinde... Yaşamda var olan her şey sizden emek ister. Bu emeği bugün verirseniz yarınlar size içinizde huzurla gelecektir. Aksi halde keşkelerle kalırsınız. Bütün bunların ötesinde size yazımın başında dışa değil içe yönelmek gerektiğini yazmıştım. Kendi iç dünyanıza yönelin. Yazı yazmayı seviyorsunuz; beğeniliyor da yazdıklarınızı bunu yayınlayabilecek yerlere çekinmeden göndermenizi öneririm. Bu yazı çalışmalarını önemseyin. İnsan kaç kere ölür demiştiniz, ben de insan tüm zorlukları yenip yeniden dirilir demiştim. Yazdıklarımı okuduktan sonra dirilme zamanı geldi sevgili kızım. Kadınlar güçlüdür, bir de kendi güçlerini fark etseler...
Sevgiler sevgili okurlarım...
YORUMLAR