Biz nelerin üstesinden geldik ama...

Merhabalar Yeşim Hanım, öncelikle iyi ki varsınız. Yazılarınızla ufkumu açtığınız, yol gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim. Her bir yazınızda kendime bir pay, ders çıkartıyorum. Bu yüzden adımlarım, davranışlarım daha sağlam oluyor. Çünkü henüz 21 yaşında bir genç kız olarak bazen nasıl davranılması gerektiğini bilemiyor insan… Yazılarınız yolumu aydınlatan bir ışık gibi... Dilim döndükçe bazı şeyleri anlatmaya çalışacağım. Diyarbakırlıyım aslen ve Doğu’da kız çocuğu olmanın ister istemez zorlukları oluyor. Aslında kız çocuğu olarak ayrıştırmak istemiyorum. Doğu’da çocuk olmak zor. Ve inanın bunu yazarak anlatamam. Her şeyden kısıtlanmış bir şekilde büyüyorsunuz. Olanaklarınız sınırlı. Bu elbette ki şikâyet ettiğimin anlamına gelmesin; seviyorum ben kültürümü, medeniyetimi, insanımı, bana kazandırdığı tecrübeleri. Ve İbni Haldun geliyor aklıma, “coğrafya kaderdir” derken ne kadar haklıymış. Kesinlikle kötülemek değil amacım aksine Doğu’da yaşamak güzel, kolay ve daha şeffaf. Sadece aktiviteler az. Çok sınırlı imkânlarla büyümeme rağmen Kendime hep bir şeyler katmak, geliştirmek için elimden geleni yaptım, yapıyorum da. Kendimden bahsedeyim biraz. Kansere daha 17 yaşında yakalanmış, Mardin’de 7 çocuklu bir ailenin kızıyım. 3 yıl tedavi olduktan sonra kendime yepyeni bir hayat kurdum. Kanseri yendikten sonra daha pozitif bir insan olarak hayatıma devam ettim. Mardin’de yaşıyordum ve Mardin bir gencin hayallerine cevap verebilecek bir şehir değildi çünkü benim çok büyük hayallerim var. Başıma ne olay gelirse gelsin hayallerimden vazgeçmedim hiç. Ben yaşadığım yeri hep güzelleştirmeye çalışan bir insan oldum. Lise son sınıftaydım, ideallerim vardı ve hayatıma değer katacak şeyler yapmayı seviyordum. Yaşadığım süreci anlatayım biraz. Bir gün vücudumda oluşan morlukları fark ettim. Hiç düşmeden, bir yere çarpmadan oluşan morluklar beni zamanla huzursuz etmeye başladı. Anormal derecede kilo vermeye başlamıştım ve artık içinde bulunduğum durum derslerimi etkilemeye başlamıştı. Sonra hastaneye gittim ve lösemi olduğumu öğrendim. Algılayamadım neydi lösemi? Kan kanseriydi lösemi. Kanserin bir gün beni bulacağını asla aklımın ucundan bile geçirmezdim. Ama insanız sonuçta ve başımıza her şey gelebiliyor. Ben kanseri çok normal karşıladım ve öğrenir öğrenmez daha en baştan “Ben seni yeneceğim” dedim ve yendim. Bu süreç beni terbiye etti. Hayata karşı olan bakış açım değişti. Teşhis koyulduktan sonra hemen tedaviye başladım ve beni en çok üzen olay şuydu, upuzun saçlarım vardı ve artık yer yer dökmeye başlamıştı. Ben yıllarca kestirmeye kıyamadığım saçlarımı gün gün, avuç avuç yastığımdan toplamaya başlamıştım. Benim üzülmeme dayanamayan babam saçlarımı kazıdı ve kazırken benden çok acıdı içi. Saçımı kazıtınca hemen peruk sipariş verdim. İlk zamanlar psikolojim çok bozuktu, gece uyurken bile peruğumu kafamdan çıkarmıyordum. Sanki kel halimi kabullenmemiştim başta. Ama şimdi saçlarım tekrar çıktı. Kirpiklerim ve kaşlarım eskisinden de gür. Şimdi düşünüyorum da ne kadar önemsiz şeylermiş. Kökü bendeydi çünkü. Hem Umut ne güzel şey öyle, hele yeniden doğmak. Bu benim ikinci hayatım ve bana verilmiş ikinci şans olarak görüyorum. Hayatı daha çok seviyorum şimdi. Bu duygunun tarifini vermek zor. Her saniyemin kıymetini biliyorum, en büyük zenginliğim sağlığım. Sonra kendi kendime düşündüm. Benim pes etmeye hiç hakkım yoktu. Kendime çeki düzen verdim ve hayatımı geri kazandım. Hayallerimden biri olan hemşirelik için şimdi liseyi dışarıdan bitiriyorum. Lise bittikten sonra üniversite okuyacağım Onkoloji hemşiresi olacağım ve onkoloji servisindeki hastalarla birebir iletişimde olacağım. Onlara, “Bakın ben kanseri yendim ve sapasağlam karşınızdayım. Siz de kanseri yeneceksiniz ve hayatınıza devam edeceksiniz” demek istiyorum. Başaracağım bunu, inanıyorum. Şimdi ben asıl sıkıntımı belirtmek istiyorum. Ne yazık ki bu bizim hayattaki tek mücadelemiz olmadı. Benim erkek kardeşim 16 yıldır yatağa mahkûm yaşıyor. Göremiyor, yürüyemiyor ve konuşamıyor. Son zamanlarda her şey üst üste geldi. Tedavilerden dolayı İstanbul’a yerleştik ve burada yine çok zorluklarla karşı karşıya kaldık. Annem ile babamın psikolojisini tahmin edebilirsiniz. Sağlıklı düşünemiyorlar her gün kavga, hakaret, küfür. Küçük kardeşlerim var, ergenlik çağında erkek kardeşim var. İster istemez etkileniyorlar. Annem ve babam bizi ne sevgilerinden ne de şefkatlerinden eksik bırakmadılar. Kısıtlı şartlara rağmen en güzel şekilde yetiştirmeye çalıştılar. İşte son zamanlarda evde huzur adına hiçbir şey yok. Tedavilerden dolayı babamın birikmiş borçları oldu, bunu kafasına çok takıyor ve haliyle bize yansıyor. Bazen düşünüyorum, nelerin üstesinden geldik bunun mu üstesinden gelemeyeceğiz ama olmuyor sanki, annem ile babamın birbirine karşı saygıları kalmadı çünkü. Psikoloğa götürmek istedim kabul etmediler. Bu konuda ne yapabilirim?


Yeşim Tijen’in cevabı:

Merhaba dirayetli güzel kızım! Hayat bazen seyrederek ders çıkardığınız bir film olur bazen de bizzat kahramanı olarak oynadığınız bir film olur yavrum. İnsan her şeyi bizzat yaşayamayacağına göre akıllıca davranarak başkalarının yaşadıklarından tecrübe etmeli. Beni sürekli okuyor olmanızdan mutluluk duydum. Okuduklarınız sizin yaşadıklarınız gibi gerçek hikayeler. Sizin hikayenize bakınca birden çok kahraman gördüm; siz, ebeveynleriniz sonra da küçük de olsa kardeşleriniz hepiniz güçlü ailenizi oluşturan kahramanlarsınız. Aile kavramı günümüzde değersizleştirilmeye çalışılsa da çok değerlidir. Bu değerli oluşuma inanan bizler hiçbir zaman aile bütünlüğünden, birliğinden vazgeçmeyeceğiz. Göndermiş olduğunuz mailiniz biraz hüzün içerse de beni sizden yana mutlu etti. Gelecek vaat eden bir genç kız dedim kendime ve ekledim; Ne güzel bir aile! Gencecik yaşınızda rahatsızlanmanız üzücü yavrum ama Allah’ın takdiri. Siz kendinizi bırakmamış, hayatınıza dört elle sarılmışsınız. Bu demek oluyor ki karşımda güçlü, kendine güvenen, inanan bir genç kız var.


Rahatsızlığınızı yenebilmeniz çok güzel. Ona gününü göstermiş olmalısınız ki pılını pırtısını toplayıp sizden gitmiş. Sizin gibi rahatsızlık geçiren kişilere sizin umut dolu söylemleriniz, kendinize, hayata bağlılığınız örnek olsun. Zor günler geçirmişsiniz, saçlarınızın kesilmesi çok yaralayıcı. Biz kadınların saçları her zaman değerlidir. Saçlarınız yeniden daha gür çıkmış, bu yaşamış olduklarınıza bir teselli olamaz tabii, eminim zor günlerdi ama Allah ister ve insan umutla hayata tutunursa her şeyi yenebiliyor. Yaşadıklarınızdan ve yaşamdan bunu görüyoruz. “Allah isterse kul hayata umutla tutunursa” sihirli söz bu bence. Çok geçmişler olsun, inşallah yeniden doğdunuz bunu tahmin edebiliyorum. Hayata, her şeye bakışınız değişmiştir. Her şeyi daha hissetmeye, sindirmeye, zevkini çıkararak yaşamaya başlamışsınızdır. İster hastalık ister başka bir sıkıntı hepsinin ardından insanlar yeniden doğar. Savaşçı, mücadeleci bir yapısı varsa nerde kalmıştık der gibi hayata kaldığı yerden başlarlar. Siz nerde kalmışsınız? Hayalinizde. Sizden ne güzel bir hemşire olur... Sevecen, duyarlı, şefkatli bir hemşire olursunuz. Biraz meşakkatli bir meslek. Bu meslek gerçekten insan sevgisiyle, tahammülüyle yapılacak bir meslek ama siz güçlüsünüz en güzel şekilde yapacağınızı düşünüyorum. Evet, hayata tutunmak için hayalleri olmalı insanın. O hayaller insanı yaşama bağlıyor. Onların peşinde, çabasında ve umudunda olmak insanın ruhuna canlılık katıyor. Ümit, çaba, azim ve arzu olunca hayallerin gerçekleşmemesi diye bir şey zaten olmaz. Anne-babanızın hayali de sizlerin sağlıkla, mutlulukla hayatlarınızda ve onların yanında yer almanızdır mutlaka. Ne mükemmel ebeveynler; vefakâr, sabırlı, kuvvetli, onları sevgiyle selamlıyorum. ​Büyük bir mücadele içindeler. Kardeşinizin durumu dolayısıyla bir tarafları hep hüzünlü olacak, ellerinde olmadan. Yaşanan bu üst üste sıkıntılara eminim sabrıyla, hayata pozitif bakışıyla meşhur Pollyanna bile dayanamazdı yavrum. O da kızar, bağırır, çağırırdı eminim. Anne babanızın kavga etmeleri, bağırıp çağırmaları o kadar normal ki yaşam onlara adeta yaşamasan da olur demiş. Hele kardeşinizinki ömür boyu yaşanacak bir trajedi. O yüzden onların kavgaları için endişelenmeyin. Bırakın bağırsınlar. Küfür mü ediyorlar, etsinler. Eşler birbirine bağırıp çağırabilirler. Bu onların birbirini sevmediklerini göstermez. Sakın korkmayın, böyle şiddetli kavgalar her ailede olur ama evli çiftler kolay boşanmazlar. Annenizle babanız bu bağırış çağırışla içlerinde biriken öfkeyi bir şekilde dışarı atıyorlar diyebiliriz. Birbirlerinden başka kime bağırabilirler yavrum? Kimseye. Hem hastalıklarla hem o hastalıkların maddi yükleriyle uğraşmak insanda insan kalacak hal bırakmaz. Dilerim Allah bir kolaylığını verir anne babanıza.


Siz ne yapabilirsiniz? İçinizdeki o umuttan, hayatı güzelleştirebilen yapınızdan, ki bu çok önemli bir vasıf, kardeşlerinize, annenize, babanıza biraz bu özelliğinizden yansıtarak onların hayatını daha dayanılır, yaşanılır hale getirebilirsiniz. Onlara arada gelecek günlerin daha güzel olacağına olan umudunuzla seslenmelisiniz. “Annecim, babacım biz ailece ne günlerden geçtik, bunları da atlatacağız” diyerek hayatınızın güzel olan taraflarını, o birlik bütünlüğünüzü, sizlere hala göstermeyi esirgemedikleri o şefkati kendilerine de göstermelerini onlara olan inancınızı göstererek sağlamalısınız. Çünkü gerçekten de hiçbir şey hep aynı kalmaz. Borçlar ödenir, kavgalar biter, her sorun geldiği gibi bir şekilde de gidecektir. Hep öyle olmuştur. Dayanabilmek, bu sıkıntıdan en az hasarla çıkabilmek önemli olan budur. Ailenizi kardeşinizin rahatsızlığı haricinde başka şeylere odaklandırmalısınız. Çünkü bu konuda sanırım yapılacak bir şey yok, öyle anlatmışsınız. O zaman onun yaşayamadığı bu hayat, bir kenarda ödenmeyi bekleyen borçlar olsa da yaşanmak zorunda. Anne babanızın hayatına yaşam eklemelisiniz. Onlar yaşamıyorlar, sıkıntılara göğüs gerip dayanmaya çalışıyorlar. Oysa dayanabilmek için gelecek günlerin daha güzel olabilmesi için güzel günlerin geleceğine inanmak ve ümit etmek için ana girip anı yaşayabilmek şart. Çok şükür işi olan sorumluluklarını taşıyabilen güçlü babanız var. Anneniz bunu görebilmeli. Diğer yandan anneniz evde kardeşinizin sorumluluğunu taşımaktan bunları takdir edecek halde değildir. Bunları ebeveynlerinize sizler hatırlatmalısınız. Sizler bunların farkındalığı, bilinciyle sevgi dolu onları toparlayıcı davranışlarınızla aileyi birleştirici olmalısınız. Anne babanızı aynı ortamda ikisini de verdikleri mücadeleden, şahane ebeveyn olmalarından dolayı takdir edip onları takdirinizi zaman zaman dile getirerek, mutlu ederek kalplerini güçlendirebilirsiniz. Beraberce yapabileceğiniz, imkân istemeyen paylaşımlar içinde olmaya çalışabilirsiniz. Mesela hep beraber piknik yapalım diyerek ve hazırlıklara da yardımcı olarak onları o atmosferden dışarı çıkarabilirsiniz. Babanıza anneniz için beraberce ufak tefek onun hoşuna gidecek hareketlerde bulunmasını sağlayabilirsiniz. Annenize de babanız için güzel hareketlere ön ayak olabilirsiniz. Birbirlerini gören gözlerle görmelerini, yaşamın sadece sorunlardan ibaret olmadığını gösterebilirsiniz. İçinizdeki umuttan, hayallerinizden onlarında nasiplenmesi için ailece ortak hayaller kurabilirsiniz. Siz de artık genç bir kızsınız. “İlerde bende maddi manevi yanınızda olacağım anne baba” diyebilmek hemen olmayacak bile olsa insana verilen güzel bir umuttur. Hayatta her şey geldiği gibi geçer ve gider. Sıkıntılar giderken geride hala aile olarak kalabilmeyi başarabilmek gerçekten aile olanların başarısıdır. Zor günlerden geçen ailenize içinizdeki o umut ve hayatı güzelleştirebilme yeteneğinizle en güzel şekilde destek olacağınıza inanarak sevgiler diyorum sevgili okurlarım.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Yorumm
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.