Eşim benimle iletişim kurmuyor

Sayfanızdan okuduğum kadarıyla çoğunlukla bayanların dertlerine yorum yapmışsınız. Hiç olmazsa bir de erkek olarak benim tarafımdan dertlerimizi dinleyip yorum alabilmek mümkün mü?


Öncelikle şunu söylemek isterim. Ben işitme engelliyim. İki kulağım da biraz ağır işitiyor. Ama normalde iki medeni insan gibi zor da olsa rahatlıkla işitip cevap verebiliyorum. Beni normalde görseniz, konuşsanız “Hiç de sağır değilsin, her şeyi duyup cevap veriyorsun” dersiniz. Benim konuşmalarım ve yazışmalarımda, bazı cümlelerde anlaşılacak şekilde ifade etmeyebilirim. Bilin istedim.


Ben 34 yaşındayım. 3,5 yıldır evliyim. Devlet memuruyum. Eşimin de iki ellerinden engelli durumu var. Aslında her şeyi tutabiliyor. İş yapabiliyor yani. Eşim edebiyat bölümü mezunu ve formasyon eğitimi evlendikten sonra benim sayemde aldı. Yani öğretmen sayılır. 28 yaşında eşim ve 1,5 yaşımda sarışın, tatlı bir oğlumuz var. Onun da hiç sağlık problemi yok.


Biz arkadaş vasıtasıyla tanışıp 7 ay süreçten sonra evlendik. Evlenmeden önce biz, daha doğrusu en çok ben, konuştuk. Soru sordum, cevap aldım. En ince ayrıntısına kadar soru sorarak cevap aldım. Hiç birini atlamadan. Ama bazı konularda yeterince cevap almadım. Yeterli olmayan konuları ise "Nişanlandıktan sonra, evlendikten sonra konuşurum, kendimi ifade etmeye çalışacağım" diye diye. Hala evli olmamıza rağmen pek de yeterince kendini ifade etmediğini düşünüyorum. Eşimle ne zaman ne konuşsam, hep kestirip atıyor. Hep üstü kapalı şekilde konuşuyor. Tam cümle kuracak şekilde konuşmuyor. Tıpkı bilmece gibi konuşuyor, diyebiliriz. Eşime tanışma esnasında iken şunu ifade etmiştim: "İçim rahat olabilmesi için senden yeterince cevap alamadım. Pek de konuşmadın. Eğer ileriki zamanlarda iletişim konusunda sıkıntı olursa büyük bir sorunumuz olur" demiştim. "Tamam, anladım, evlendikten sonra konuşurum" falan filan derken hala iletişim konusunda sorunlarımız var. Eşim "İletişim konusunda sorunumuz yok, gayet iyi anlaşıyoruz" diyor. Ama ben "anlaşamıyoruz" diyorum. Bir türlü kabul etmiyor bunu. Ben kendimden çok arkadaşımla, eşimle, dostumla paylaşmayı seven bir insanım. Ve bu zamana kadar eşim haricinde herkesle çok çok iyi anlaşıp konuşabiliyorum. Ve hatta 1,5 yaşında oğlumla bile çok iyi anlaşıyoruz.


Ben eşime soru sorduğumda, bir şey paylaştığımda, karşılığında hiçbir şey söylemiyor. Sanki safmış gibi öylece bakıp dinliyor. Bazense kulak vermediğini de sonra itiraf etti yani. Telefondan mesajlaşmakla ve hatta 2 hafta önce detaylıca 5 sayfalık evlilik hayatımızda yaşantılarımız ve sorunları ile ilgili konuları açarak yazmıştım. Onu bile önemsemedi ve kestirip attı. Bundan öncekinden de iletişim diye bir araştırma sonucunda ve kendimce hepsini okuyup güzel bulduğum şeyleri eşimle mail ortamından paylaştım. Ben işte iken evde boş vakitlerde okusun diye. Unutmuştu. Akşamdan hatırlatmak için “Mail'ine bakar mısın? Bir şey gönderdim. Müsait vakitlerde okursun mailimi” dedim. O da baktı ama sadece iletişim diye bir başlığı görünce büyük tepki vererek kestirip attı. Hatta her zamanki gibi bana uyarıda bulunuyor "Bana böyle şeyleri söyleme. Ben gayet iyi anlaştığımız düşünüyorum" falan filan diyor. "Yahu içeriğini bile okumadın, nasıl bu şekilde emin konuşabiliyorsun?" diye sordum. Cevap bile alamadım. Bu birinci konu, iletişim sorunu.


İkinci konu ise; ben aslen Adapazarlı'yım. Yani Sakarya. Şu anda Bursa’da yaşıyoruz. Eşim de Bursa’dan. Ben Bursa’ya bir arkadaşımla iş için gelmiştim. O zamanlarda eşimle tanışıyorduk. Ama aramızda bir basamak çıkacak kadar arkadaş dahi değildik. Memurluğumun ilk ataması Diyarbakır’a çıkmış ve bir yıl sonra ailemin rızasıyla kendi isteğimle Bursa’ya atandım. 4 yıldır Bursa’dayım. Benim Bursa’ya gelmem tamamen arkadaşımla iş yapmak ve az da olsa şehir şehir gezmek, tanımak istedim. Eşimle tanışma esnasında konuştuğumuzda, bunu arkadaşımla iş için ve hatta kendi isteğimle Bursa’ya geleceğimi ifade ettim. Ama eşim hala benim kendisi için Bursa’ya geldiğimi sanıyor ve öyle düşünüyor. Bunu evlendikten sonra da defalarca söyledim. Ama hiç benim dediğime bakmayıp kendi kafasında düşüncelerini kabul ediyor. Dediğim gibi o zamanlarda eşimle aramızda hiçbir şeyimiz yoktu.


Bundan 6 ay önce tayinim için başvuruda bulunacaktım. Memleketim Adapazarı'na gitmek için. Normalde bir şehirde 5 yıl çalışma şartı aranıyordu. Kanun değişti ve 3 yıla düştü. Çok sevindim ve bunu fırsat bilip eşimle paylaştım. "Halihazır başvuru varken memleketimize gidip hayatımızın geri kalanı orada yasasak mı, ne dersin? Hem oğlumuza annem çok iyi bakar. Sen de ben de çalışmış oluyoruz." Daha çok detaylıca, en güzel şeyleri anlatarak paylaştım. Aradan zaman geçmesine rağmen cevap alamayıp sadece "gelmek istemiyorum" dedi. Şoka girdim. Nedeni sordum. Benim söylentilerim haricinde başkalarının söylentilerine kafaya taktı. Gezilecek yer olmadığını, güzel şehir olmadığını, "Ben orda olamam çünkü tek böbreğim var, üzülüyorum" falan filan anlattı. Ben eşime “İyi de tanışma esnasında bana böyle demedin. Ve hatta iki kere sordum 'Nereye gitmek istersem benimle gelir misin?' diye sordum. İki kere de 'evet' cevabını aldığımı ve şimdi ne değişti?” diye sordum. O da sadece fikrini değiştirdiğini söyledi. Hiç açıklık getirmedi. Sonradan 'bana ikna etmek düşer' diye ikna da etmeme rağmen ikna olunmadı. Son olarak 'Benim tek böreğim var, ben orada çok üzülürüm, ezilirim' falan anlatıyordu. Biz kirada oturuyoruz. Ev almamıza bütçemiz yetmiyor. Adapazarı'nda evimiz var, yani iki katlı olmasına rağmen üst katımız boştu yani. Annem babam çok istiyor bizimle aynı binada yaşamak. Bizim için hiç sıkıntı olmayacaktı. Benim de arkadaş, akrabalarım Adapazarı'nda. Bursa’daki arkadaşımla olan işimiz, nişanlandığımız zamanda değişti. Arkadaşım il dışına çıktı. Eşimin de Bursa’da anne-babası ve kardeşi, amcası, teyzesi ve kuzenlerinden başka kimsesi yok. Arkadaşı desen, bir-iki kişi. Eşimin de sosyal hayatı bile yok yani. Bu yüzden bizim burada pek yaşamamızın bir anlamı kalmadığını ve Adapazarı'na gidebileceğimizi söylediğimde ve hatta gerekirse onu her istediğinde Bursa’ya götürüp getirebileceğimi bile söyledim. Aslında seyahat etmeyi çok sevdiğimi bile söyledim. Benimle gelmedi (Tek böbrek olan kişi fazla üzüntü yaşanmaması gerekiyormuş. Doktor öyle demiş. Ve ayrıca tek böbrek olması, eşimle evlendikten 10 ay sonra, hamilelik için hastaneye kontrole gittiğimizde öğrendim. Eşimde ailesi de, eşimin tek böbrek olduğunu benimle beraber öğrendiler. O zamanlarda bir şey olmadığını söylemişler. Benim annem babamlar dahil kimse bilmiyor bunu. Eğer bu durumu tanışma esnasında öğrenmiş olsaydım hiç evlenmeyecektim. Çünkü tek böbrek olması sadece benimle gelmesine değil başka konularda da bazı sorunlarımızda oluyor.) Yani söylemek istediğim eşim benimle gelmek istemediğini düşünüyorum. Bunu da kendisine böyle ifade ettim.


Yeşim Hanım, sormak isteğim konu şu: Eşim evlenmeden önceki konuşmaları ile evlendikten sonraki konuşmaları birbirine tutmuyor. Her ne kadar (tek böbrek olması) kusurlarını kabul etsem de dahi, benimle aynı yola baş koymuyor ve anlaşamıyoruz. Ben aslında eşime söyledim, "Biz böyle devam edemeyiz." "Sorunlarımız var" desem de önemsemeden bir şey olmamış gibi hayatını yaşamaya devam ediyor. Farkında mıdır bilmem ama farkında olsa dahi bunu belli etmiyor, söylemiyor yani. Sanki "boş ver" diyerek geçiştiriyor gibime geldi. Son olarak da Yeşim Hanım, bundan sonraki hayatımı nasıl devam edebilirim ve eşimle nasıl anlaşmaya varabilirim?



Yeşim Tijen'in cevabı:



Evlilik, sorular sorup, aldığınız cevapların doğru olduğuna inanarak yapılmazdı, sevgili okurum. En basitinden, "Nasılsınız?" diye bile sorduğunuzda kimse gerçeği söylemez. Gerçekte iyi olmasa bile "iyiyim" denir, nasıl bilinmek istiyorsa öyle söyler. En basit anlatımla bir insan biriyle evlenmeyi kafasına koymuşsa gerçekleri söylemez. Gerçekler, tutum ve davranışlardadır. Bunları gözlemlemeliydiniz. Eşiniz de siz de evlenmek istiyormuşsunuz, o her şeye "tamam" diyerek bu evliliğin gerçekleşmesini sağlamış, evli bir kadın olma arzusuna kavuşmuş. Başkaca bir beklentisi olmamalı ki hiçbir şeyi sorun etmiyor, konuşmuyor, boş veriyor. Ne yapsanız, sessizce karşılayacak. Bu zamanda bulunmaz bir eş. Siz de evlenmek için bu yola çıkmışsınız. Şimdi karşınızda bambaşka biri var, tanıyamıyorsunuz, şaşırıyorsunuz, ne bekliyordunuz? Soru sorarak evlenmişsiniz, şimdi sorduğunuz soruların gerçek cevaplarını alıyorsunuz. Sizin yazdıklarınıza bakınca, "ya siz ona fazlasınız ya o biraz eksik" diyeceğim. Eğer böyle bir eksiklik varsa, kişi farkındaysa her şeye susarak bu eksikliği kapamaya çalışır ama ne zamana kadar kapatabilir? Kendisini geliştirmezse eksiklik git gide daha çok büyür. Bunu ancak zamanla göreceksiniz. Çocuğunuz var; onun için, evliliğiniz için fedakarlık yapmak durumundasınız ya da sizden korkuyor, bu da ihtimal. Hangi kadın konuşmaz?


Öncelikle kendinizi engelli olarak görmeyin, sadece işitmekte sorun yaşıyorsunuz. Bu bir sorundur ama benim düşünceme göre sizi engelli yapmaz. Kendinizi engelli olarak gördüğünüzden bu evliliği gerçekleştirdiğinizi düşünüyorum. Şansınızı düşüncelerinizle küçülterek balıklama bu evliliğe dalmışsınız. Kendinize haksızlık etmişsiniz. Unutmayın, diğer insanlar sizi kendi değerlendirmenize bakarak kabullenme eğilimindedirler. Hiç kimse olduğunuzu düşünürseniz diğer insanlara da sizi küçümsemelerini söylemektesiniz. Bundan sonrasında kendinize bu düşünceyi aklınızda tutarak bakın, olur mu? Siz engelli değilsiniz.


Dediğim gibi, ya eşiniz size karşı eksik ya da siz ona fazlasınız ama öğretmenlik hakkını kazanmış bir kadın, bu kadar önemli bir konu olan iletişimde eksik olabilir mi? "Bu diplomalar" -anlattıklarınıza bakınca- "bu kadar mı bedava dağıtılıyor?" diye insan ister istemez düşünüyor. Bedavadan dağıtılmadığını umarak size kendinize, eşinize gören gözlerle bakarak sorunlarınızı çözmeye çalışmak zorundasınız, diyeceğim. Kınamadan, kızmadan seven bir adamın gözleriyle ama sanki o seven gözler sizde yok. Evlenerek eşiniz ve çocuğunuzun annesi yaptığınız bir kadından bahsederken, bir yabancıdan bahseder gibi bana anlatmışsınız. Bu kadın sıradan biri değil, sizin eşiniz. Onu aklınızda, kalbinizde yer edindirememiş, bir türlü kabul edememiş olduğunuzu görüyorum. Tanıdıkça da size daha bir yabancı gelmiş olmalı.


"Evlenince konuşurum" demek ne demek, nişanlıyken konuşmayan biri evlenince mi konuşabilir? Şu olabilir, çok çekingendir, sizin ona gösterdiğiniz ilgi, samimiyet ve sevgiyle kendi içinden çıkabilir. Çünkü kadınları çözen, onların rahat hareket etmesini sağlayan his, güvendir. Bu hissi eşinize verememiş olabilir misiniz? Yeterince onun duygusallığına dokunamamış, sözlerinizle, hareketlerinizle onu içinde saklanmasına sebep olmuş olabilirsiniz. Kadınların çoğunun içinde sakladığı bir başka kadın vardır, sevgili okurum, onu öyle saklarlar ki ancak çok inanıp güvendiklerinde dışarı çıkarırlar. Eşiniz de gördüğünüz o kadından ibaret değildir. Bu olumsuz tavırlarının arkasında içinde gizlediği diğer kadını ortaya çıkarmıyor çünkü kendisini korumakla meşgul.


Gözle görünen bir engeli olan eşinizin gerçekten eşiniz olmasını sağlamak için biraz daha gayret göstermelisiniz. Onu tek böbreğiyle, ellerinin sorunuyla da çok sevebilir, ona değer verebilirsiniz. Bu sorunlarına karşı fazla mı tepki verdiniz? Küçük mü gördünüz? Bir düşünün. İnsanlar evlendikleri kişinin gösterdikleri ilgi kadar içlerindeki kişiyi dışarıya çıkarırlar. Ne kadar birbirlerinin ruhlarına ulaşabilirlerse o kadar yakınlaşırlar. Bu kadının ortaya çıkması, sizin ilginiz, şefkatiniz, arzunuzla, davranışınızla, sözlerinizle ona vereceğiniz güvene yansımasına bağlıdır. Bu yüzden size diyeceğim ki eşinizi şımartın, onun rahat olmasını davranışlarınızla sağlayın, sürekli kınamayın, "yap, et" demenin daha güzel, sevgi dolu yolları var, onları deneyin. İkiniz de "ben" diyorsunuz. "Biz"i oluşturamadığınız bir evlilikte eşiniz sizinle hiçbir yere gelmez. Çünkü size güvenmiyor; dahası, kendine güveni yok. Gideceğiniz şehirde ezileceğini düşünüyorsa, bunun anlamı güvensizliktir. Kendisine güvenen biri korkmaz, çekinmez. Bir de evliliğinde "biz" oluşmuşsa, kira vermeyecek, çocuğuna alt katta kayınvalide bakacak, kendi çalışıp öğretmenlik yapıp ekonomik özgürlüğüne kavuşacak... Akıllı bir kadın, tereddütleri olsa bile "Haydi, ne zaman gidiyoruz, aşkım?" der ama eşinizde özüne saygı düşük. Düşük özüne saygı, sürtüşme ve sorun demektir. Onu hep kınayıcı olmak yerine kendine güven duyması, bu güveni kazanması için güzel taraflarını övüp onun içindeki enerjinin açığa çıkmasını sağlayabilirsiniz . Sizin yazdıklarınıza bakıyorum da öğretmen bir kadın için sanki "saf gibi" demişsiniz, için için kadını küçük görüyorsunuz. Bu tutumunun nedeni, gerçekten eksikliği de olabilir, sizin davranışlarınız da olabilir. Siz ona karşı olan tutumunuzu hiç anlatmamışsınız.


Kafanızı karıştırdım, biliyorum, sevgili okurum ama biraz karışsın hep onun eksikliklerini yazmışsınız, ya siz? Siz ona karşı çok mu mükemmel eşsiniz? Hangi kadın konuşmaz, susar? Çok azı. Sanırım bir, dişçi koltuğunda kadınlar konuşmazmış. Siz biraz kendinize dönüp bu yüzden bir bakmalısınız. Sizden korkuyor mu? Bunların cevabını tek tek arayacaksınız. Bilmelisiniz ki siz ona "değiş" diyerek onu değiştiremeyeceksiniz ancak kendinizi değiştirerek onun değişmesine belki yol açabilirsiniz. İlişkinizin değişimi için size birkaç öneride bulunabilirim.


Önce şunu söyleyeyim, eşinizle gülüp eğlenmeyi beceremiyorsanız mutlu olmayı hiç beklemeyin. Bu yüzden size, "Beraberce gülmek için şakalar yapın, samimi ve içten olun" diyeceğim. Eşinizle gezmeye vakit ayırın.


Her gün işe gittiğinizde eşinizi mutlaka iki kez arayın, ne yaptığını sorun, onu özlediğinizi dile getirin. Ona sevgi dolu mesaj atın, evli olmanız flört etmenize hiç engel değil.


Kendine güvenen, bakımlı, temiz, özenli bir adam olun. Kendisine güven duyan kişi, karşısındakine ayna gibi bu güveni yansıtır, güvensizliğini yansıttığı gibi.


Sözlerinizde içtenlik, samimiyet, sevgi, arzu sözcükleri olsun. Bu sözcükleri ona söylemekten kaçınmayın.


Beraberce hayaller kurup bu hayallerinizin peşinden gidin.


Beraberce aşk filmleri izleyin. Romantizm hayatınızda olsun.


Davranışlarınızla ona kadın olduğunu hissettirin, dokunun, ona da dokunabilmesi için rahatlık ve özgürlük tanıyın. Sizi arzuladığında ona "hayır" demeyin, sırtınızı dönmeyin ki cesareti kırılmasın.


Güzel bulduğunuzu söyleyin, övgülerinizi ona çok görmeyin.


Küçük sürprizler yapın. Bir buket çiçek alıp ona uzatmanız o günü anlamlandıracaktır. Çok istediği bir şeyi sürpriz olarak alıp eve gelin, eşiniz sizi yere göğe koyamayacaktır. Bunlar hep değer verdiğini göstermenin yollarındandır. İmkanlarınıza göre maneviyat madden arada sırada desteklenmeli ki gönüllerde yaptıklarınız yerini bulsun. Maalesef pamuk elleriniz zaman zaman eşinizi mutlu etmek için cüzdanınıza gitmeli sevgili okurlarım. Kadınların mutluluğu bunlarla çok alakalı. O mutlu olursa sizi de mutlu edecektir. Evliliğinizde bir şeylerin yolunda gitmesini istiyorsanız önce kendinizi değiştireceksiniz. Sonra eşinizden bekleyeceksiniz. Önce "biz" olacaksınız sonra sizinle her yere gelmesini bekleyeceksiniz. "Biz" olabilmeniz dileğiyle.


Sevgiler, benim sevgili okurlarıma…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Nolur yardım edin
    CEVAPLA
  • Misafir Özel şirkete elektrik teknikeriyim iş yerine kadına aşık oldum ona watsapdan söyledim şimdi watsap engelledi ne yapmam gerekiyor bilmiyorum
    CEVAPLA
  • Misafir COK GüZEL
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.