Eski sevgilimin bana dönmesini istiyorum
Merhaba Yeşim Hanım,
Durumuma nereden başlayacağımı bilemiyorum. 23 yaşındayım ve üniversiteye hazırlanıyorum. 8 ay önce annemi kaybettim, ruh sağlığım çok fazlasıyla bozuldu. Dershaneye gidiyorum ve Haziran ayında dershanede bir hocadan hoşlandım; 26 yaşında kendisi. Ona açıldığım zaman aynı duyguları hissettiğini söyledi ve ilişkimiz başladı. Neredeyse 15 saat beraberdik dershane ve dershane dışında. Babam olmadığı için bir baba faktörü daha doğrusu bir erkek faktörü ile büyümedim. Beni koruyup kollaması, kıskanması, dediklerimi yapması, kısaca beni şımartması çok hoşuma gidiyordu. Sonra nedendir bilmem, onu aldattım eski sevgilim ile. Neden yaptığım hakkında ufacık bir bilgim bile yok. Bunu duyunca delirdi tabii ama benim umurumda olmadı. Sorunlar oldu ama barıştık ama sonradan aldattığım kişiyle diyaloğum devam etti. En son aldattığım kişinin evine "Yapamıyorum, ayrılalım, ben dershanedeki hocayı seviyorum" demek için yola çıktım. Dershanedeki sevgilimin biraz da kıskanması ve merak etmesi için telefonu kapattım. Konuşmayı yapıp evden çıktım, kendi evime geldiğim zaman ise esas sevgilimin kapının önünde beklediğini gördüm ve diğer kişiye mesaj atmış "Damla senin yanında mıydı?" diye. O da "evet" demiş ve başka şeyler söylemiş. Sonra konuştuk; beni affetmesi için hayatıma çeki düzen vermem gerektiğini, normal insanlar gibi olmam gerektiğini söyledi ama ben vicdan azabı duyduğum için sürekli kendimi affettirmek çabası içine girdim. Hediyeler, güzel sözler, odasına gidip ağlamalar, yalvarmalar, sinir krizleri, öfke nöbetleri geçirmeye başladım ve hepsi dershanede oldu. Ben çabaladıkça daha çok uzaklaştı benden. Defalarca yalvardım, ağladım, özür diledim ama ben üstüne gittikçe daha çok kaçtı. 2. yakalamanın başında soğumayan adam ben onu istedikçe daha çok kaçtı benden. En son beni sevmediğini, bu hareketlere devam edersem mahkeme ile dershaneden uzaklaştıracağını ve benden tiksindiğim söyledi. Yıkıldım... Beni böyle seven bir insan, hatamdan bu kadar pişmanlık duyuyorken nasıl bana bunları dedi? Şimdi hala aynı dershanedeyiz, benle aynı ortamda olmaktan bile rahatsızlık duyuyor oysa ben onu deli gibi sevip hala gizli gizli ağlıyorum. Bu sene kazanmak zorundayım, o dershanede kalmak zorundayım ama onu o kadar çok seviyorum ki geri dönmesini çok istiyorum. Lütfen bana bir fikir söyleyin, yardım edin lütfen.
Acıtıyor Sessizliğin
Susma konuş eskisi gibi ne olur!
Isıtsın içimi o sıcacık sözlerin.
Sen sustukça üşüyorum bak,
Acıtıyor içimi o sessizliğin.
Daha ne yapayım istersin senin için?
Haydi gel bir adım da sen at benim için.
Bu sessizlik
Bu istemezlik
Yordu beni, bilmez misin için için?
Unuttun mu yoksa, "seviyorum" derdin ya
Unuttun mu yoksa, "gülüm" derdin ya
Haydi susma, ne olur
"Tüm engellere karşı devam" derdin ya
İçimden kuşlar havalanırdı ya gökyüzüne
Haydi durma, yine bir şeyler söyle
Bitti de, yitti de ama susma
Sen sustukça acıtıyor sessizliğin…
Yeşim Tijen
Sadakat ne kadar ağır bir yük olmuş, artık taşınamıyor. İçtenlik, vefa, yürek doğruluğu anlamını taşıyan sadakat, aslına bakarsanız insanın tanımı oluyor ama son yıllarda insanın tanımı riya olarak değişti. Bu, insan olana yakışmasa da maalesef böyle. İnsanlar iyilik ve doğruluk gibi ahlaki kavramları ortaya koyduğundan beri fireleri olsa da sadakati alnının akıyla taşıdı. Buna hakkını vermek uğruna acılar çekti. Sonra birden "çağ atlıyoruz" dendi ve uzun bir atlama yapıldı. Bu atlamada yitirilen şeyler ahlaki değerlerdi. İnsanlar gevşemeye başladı. S-a-d-a-k-a-t harf harf, tek tek döküldü. "Aman yaşamadığımız bir şey kalmasın, bir daha mı bu dünyaya geleceğiz" diyerek, birbirine baka baka bu değişim ve dönüşüm yaşandı. Bu değişime uyanlar öyle hafifledi ki sadakat elbisesi üzerlerine ağır geliyor. Taşıyanlarsa işte o değerli güzel insanların yüzü gözü hürmetine… Bir gün her şey yeniden değerli olacak duygusu ve ümidiyle bu hayat yaşanıp gidiyor. Ne de olsa yaşamak ümitli bir şey…
"O değerli insanlar" dedim çünkü değerleri olan insanlar değerlidir, sevgili okurum. Bu değerleri taşımamış olmanız bundan sonra taşımayacağınız anlamına gelmiyor. Eminim siz de bundan sonra taşıyacaksınız. Çünkü artık bu konunun ne kadar önemli olduğunu biliyorsunuz, yaşayarak bilahare tecrübe ettiniz. 80’li yıllardan itibaren lüksün yaşamlara girmesiyle ailelerin yaşamları ve hayata bakışları değişti. Çocuklarına her şeyi fazlasıyla verip değerlerimizi vermemeye başladılar. "Boşver, değerleri biz taşıdık da ne oldu?" dendi. İnsanlık bu boş vermekle yitirildi. Bu boş vermeyle, yeni yetişen nesil insan olabilmenin en büyük erdemini yitirdi. Her şeye birden sahip olabilme güdüsü hakim olan insanlar bugün içinden çıkılmaz hale geldi. Kimse durumdan memnun olmasa da ses çıkarmıyor. İnsanların birçoğu eskiye özlem içinde. O eski filmler ve şarkılar ruhlara nasıl iyi geliyor, anlatamam. Eksik parçalar onlarla tamamlanıyor. Çünkü onlarda gerçek sevgi, sadakat var. Kaybettiğimiz insanlık var. Şimdi ne var? Hep yalan, hep riya var. Kendi benliğini kaybetmiş bir milletiz. Farkındasınız değil mi? Bugün yaptıklarımızla değil, sadece geçmişimizle övünüyoruz. Bugünün insanı kendini daha doluymuş gibi gösterse de manevi olarak bomboş. Manevi olarak boş olan insan güçlü olabilir mi?
Bu yaşadıklarınızı -üzülerek- hak etmişsiniz, diyeceğim sevgili okurum. Yaptıklarınız, yapacaklarının ışığı olarak ona bu ayrılık yolunu göstermiş. Bir değil, iki kez aynı hatayı yapmış ve bu durumu ellerinizle hazırlamış, sevgilinize başka bir yol bırakmamışsınız. Devam etse, sizin elinizde oyuncak olurdu. O ikinci hatanızda sizden ümidini kaybetmiş. İnsanları hata yaptıkları için değil, onlarla ilgili ümidinizi kaybettiğinizde hayatınızdan çıkarırsınız; bu evliliklerde de ilişkilerde de böyledir. Erkek arkadaşınızın yaptığı hareket sizin için hoş olmasa da onun adına doğru. Evet, babasız büyümeniz büyük eksiklik, erkekler ve evlilik hayatı hakkında bir fikir sahibi olmanızda baba figürü önemli. Üstüne bir de annenizi kaybetmeniz çok acı, başınız sağ olsun. Bütün bunlar yaşamınızı muhakkak olumsuz etkilemiştir ama ilişkinizde yaptığınız hataların sorumluluğunu onlara yükleyemezsiniz. Hayatın herkesçe bilinen doğru ve yanlışları var, seçim sizindir. Siz seçimizi, yanlışı seçmekle yapıp bunun acısını yaşamaktasınız. O yüzden bu eksikliklere sığınmayıp, yanlışınızı kabul edip bundan sonrasında dik duran, başını taşıyabilen bir insan olun. Bir genç kız ne istediğini bilmeli, hedefleri olmalı. Sizin de hedefiniz bu ilişkiyi oluruna, kaderine bırakıp üniversite imtihanına yoğunlaşmak olmalı. Çünkü hayatınız o kazanımla yerini bulacak. İlişkinizi düzeltmeye çalışmak için enerjinizi harcamak sizi bir yere vardırmayacaktır ama üniversite imtihanını kazanıp iyi bir okula girmek; işte o sizin hayatınızı her anlamda değiştirecektir. Tutarlı, ne istediğini, ne yaptığını bilen hanım hanımcık bir kız olun. Ayrıldığınız genç bile "Ben bu kız hakkında yanılmış olabilir miyim, davranışları nasıl da değişti, üstelik de nereyi kazandı..." diye düşünmeli. Bunu başarmaya çalışın. Hepten yere inmeye, yerle bir olup ezilmeye değil, o yerden kalkıp yükselmeye çalışmalısınız. Hedefiniz bu olmalı. Bunu değerlere tutunarak pekala yapabilirsiniz. Sizdeki değişim ile birlikte erkek arkadaşınız döner veya dönmez ama üniversiteyi kazanmanızdan sonra sizin için bu durum eski önemini yitirecektir. Çünkü siz kendinizi yaptıklarınızla, başardıklarınızla yücelteceğinizden ruhunuz da yükselecek. Bu ne büyük bir güç! Bir genç kız böyle güçlü olmak zorunda. Haydi bakalım! Durmayın çalışın, çok çalışın ve başarın.
Sevgiler, benim sevgili okurlarım…
YORUMLAR