Sosyal fobi
18 yaşındayım, sosyal fobim var. Bu sene meslek lisesinden mezun oldum. Bu hastalık yüzünden 30 gün devamsızlık yaptım. Daha fazla hakkım olsa daha fazla yapardım. Herkes konuşurdu “Bu çocuk niye sürekli okuldan kaçıyor?”, öğretmenler, arkadaşlar vs. hep konuşurdu. Lisenin bitmesiyle üniversite sınavına girdim. Sınavdan düşük aldım çünkü hem meslek lisesi mezunuydum hem de sosyal fobi denen lanet hastalık yüzünden okula neredeyse hiç gitmemiştim. Sınava bir umutla girdim, “Belki yüksek bir puan alırım” dedim. Çok istiyordum yüksek puan almayı ama önümde çok engel vardı. Başta, hastalığım olan sosyal fobi… Bu hastalık yüzünden okulda ne ders dinleyebiliyorsun ne de okula gidebiliyorsun. Tatilde kendime “Bu iş böyle gitmez” dedim. Bir dershane ayarlamam, derslerime bakmam lazımdı. Ama bu imkansızdı benim için çünkü o hastalık yüzünden ne bir dershaneye gidip tanımadığım insanlarla yan yana oturabilirdim ne de hocaya bir soru sorabilir veya cevap verebilirdim. Ama dedim “Ne olacaksa olsun”, gittim, kayıt yaptırdım. Meğerse sınavla alıyorlarmış. Sınava girdim, oradan da düşük puan aldım ve buraya de giremeyeceğim galiba. Hayattan aşırı derecede soğudum. Galiba ölüm benim için bir kurtuluş olacaktır. Çevremdeki insanlar, kuzenlerim hep doktor, bilgisayar mühendisi, avukat falan, yani iyi yerdeler. Dışarı çıkamıyorum (hastalık yüzünden) insanlarla samimiyetim sıfır. Ailemle bile samimiyetim yok. 18 yaşındaki bir insanın ailesiyle bile samimiyeti yoksa bu insan daha niye yaşasın ki? Hiçbir işim yolunda gitmedi, gitmiyor da. Şu anda tek yaptığım şey, bilgisayarımdan oyun oynamak. Öte yandan, üniversitede iyi bir bölüm istiyorum ama hastalığım yüzünden ve işlerimin yolunda gitmemesi yüzünden galiba bu sadece hayal olarak kalacak. Google'dan sürekli böyle forum sitelerine filan bakıyordum benim gibi derdi olanlar var mı acaba diye. Sizin web sitenizi gördüm, oradan da sizi gördüm ve böyle bir dertlerimi anlatayım dedim. Tüm yazdıklarımı okuduysanız sağolun.
Yeşim Tijen'in cevabı:
Bugün sabah yatağımda mışıl mışıl uyurken kedimin ısrarla “Hadi kalk, mamamı ver!” demek olan miyavlamalarına kalktım. O peşimde, beraberce odaların camını açtık, içeri serin bir hava geldi. Serinliği sevdim, serinliği hissetmek çok güzel geldi o an. Anın tam içindeydim. O havayı tüm duyularımla ruhuma soludum; artık bambaşka bir mevsimdeydik. Bir mevsim yaşanmış ve bitmişti. Hayatta her şey yaşanır geçer, gider; yeter ki kendinizi dik tutun. Eğilseniz de düşmeyin. Olur da düşerseniz etrafınızdan utanıp sıkılmayın, ayağa kalkın, sevgili okurlar. Hayatta daha ne çok fırtınalar yaşayacaksınız, sevgili genç okurum. Bu fırtınalarda yok olmamak için kendinize yatırım yapacak, kendinizi güçlendireceksiniz. Hayata “Hey hayat! Ben de varım…” diyeceksiniz yoksa rüzgarlar insanı, yaprakları sürüklediği gibi oradan oraya sürükler.
İnsan kendisini nasıl güçlendirir? Nasıl güven kazanır? Güven zor oluşan bir şeydir. Bir başkasına da kendine de güven duymak bir anda olmaz, zaman ister. Öncelikle kişi kendisine güzel bakmasını bilecek, olumlu davranışlarını, özelliklerini okşayacak, kendini sürekli eleştirmeyecek, hata yapsa bile bir dahaki sefere yapmayacağına inanarak cesaret etmekten korkmayacak, cesaretiyle bir kazancı olmasa bile cesaret edebilmenin büyük bir başarı olduğunu bilerek güzel taraflarını daha parlatıp (insan kendini, güçlü yanlarının üzerine basarak güçlü hale getirir) güzel olmayan taraflarını kabul edip sevecek. Bu, kendini olduğu gibi kabul etme, sevme sayesinde ruhunda huzur oluşacak, kendisiyle huzur içinde olacak. Hayal kurup umut edecek, idealleri hedefi olacak. Herkesin yaşamda bir hedefi, amacı olmalı. Bu ille büyük bir başarıya imzasını atmak ya da çok zengin olmak değil, artık iyi, düzgün bir insan olarak kalabilmek de günümüzde büyük başarıdır. Fasulyeden yaşamayacak, yaşama varlığıyla dokunacak, kendini hissettirecek bir insanın kişiliğinin güzelliğiyle, iyiliğiyle varlığını yaşamda hissettirmesi olağanüstü bir duygu. Kendinizi ifade edebilmeniz sizin elinizde. Buna izin verecek tek kişi sizsiniz. Hayat cesaret istiyor, en çok ihtiyacınız olacak şey cesaret. Okuyup öğrenmeye hevesli olacak, kendini sürekli geliştirecek, anda olmayı anı yaşayıp hissetmeyi bileceksiniz. Anı yaşayabildikçe anın verdiği keyifle yaşama daha çok tutunacaksınız. Neyi sevip sevmediğinizi bileceksiniz. En iyi yaptığınız şey nedir, bunu bileceksiniz. Değerleriniz olacak, olmalı. Değerleri olmayan insan değerli değildir. Diyeceğim, değerleriniz yaşamda size yolunuzu gösterecek olan pusuladır. Bütün bunlardan sonra kendi potansiyelinize ulaşabilirsiniz. Zor mu? Çok mu şey sıraladım? J Hayatta kolay olan nedir? Her şey emekle; hele güven kazanmak binbir emekle! Güven denilen duygu, insanı taşıyan duygudur. Azlığında eğilip bükülür, çokluğunda dikilirsiniz. Güvensizlik de insana korkular yaşatan korkunun elinde oyuncak eden bir duygudur. Korku, insanı korkutur mu sevgili okurlar, ne dersiniz? Korkutur. İnsan kendi beyninde korku çeşitleri üretir. Kendi kendinize düşman gibi korkular üretirsiniz ve bu korkular aklınıza düştüğü andan itibaren aklınız başınızdan gider gibi olur. İnsan bazen öyle anlar yaşar ki bu korkuların vesvesesiyle delireceğini bile sanabilir. Kendi yarattığı bu çeşitli korkuların korkusundan yaşam, yaşam olmaktan çıkar, bir eziyet haline gelir. Kendini yaşamdan izole edip dar alanda yaşar. Yaşam kalitesi düşer. Bunu kendisinin yaptığını bilmez, bilmediği için korkuya teslim olur. Oysa televizyonun kumandasını eline alır gibi kendi aklının hakimiyetini eline alabilse, belki hemen değil ama en kısa zamanda yavaş yavaş normalleşecektir. Siz de, sevgili okurum, yaşıtlarınız gibi güle eğlene yaşayabilirsiniz. Yeter ki gücün sizin elinizde olduğunu bilin. Aklınız size oyun oynuyor, bu oyunu bozmaya ne dersiniz?
Hiçbir ateş kıvılcım olmadan yanmaya başlamaz. Sizde bu kıvılcım neydi? Ne yaşadınız bilemiyorum ama mutlaka bu sorunu yaşamanızın bir nedeni olmalı. Eskiden yaşadığınız bir olayın sizi derinden etkilemiş şimdi patlak veriyor olması muhtemel. Bu sizi derinden etkileyen şey ne ise çok küçük bir olay da olabilir. Sizin o yaşanana bakışınızla olayı içinizde büyütmüş olabilirsiniz. Bir kişi için hayatın anlamı genellikle onun iyi olarak anlamlandırdıklarıyla bağlantılıdır ama bu iyi, çöküntünün, parçalanmanın tehdidi altındadır. Açıklamalar yetersiz kaldığında, hayat artık bir anlam ifade etmediğinde de anlamsızlığın ve kötünün tehdidi altına girer. Eninde sonunda neye sahip olursa olsun herkesin hayatına bir düzensizlik girecektir ama bu olumsuzluklar bile daha büyük, daha güçlü bir hayatın, düzenin anlamına gelebilir. Siz de bu durumdan daha güçlenip çıkabilirsiniz.
Sosyal fobinizi nasıl yenersiniz? Buna gelirsek, ilk önce zihninizi ele geçiren korkuyu, geldikçe kovalayacaksınız. Onun sizdeki hakimiyetine son vermeniz için düşüncelerinizi siz yönlendireceksiniz. Aklınızda korku oluştuğunda “Benim bir şeyim yok” diyerek derin nefesler alın, o anın savuştuğunu göreceksiniz. Sivrisineğin üzerinize gelmesi gibi kovalayın. Bu yeterli gelmeyecek tabi, sivrisinek yine etrafınızda vızıldayacak, siniriniz bozulacak, vazgeçmeyip sokmaya gelecek. Siz tekrar aynı şeyi yapacaksınız. Yine gidecek. Bir yandan da anda daha çok olmaya anı yaşamaya çalışın. Anın güzelliklerini içinizde hisssedin. Dışarı çıkın, etrafınıza görerek bakın. Görün, hissedin. Sivrisinek sizi bulmak istese bile bulamayacak. Anda kaldıkça sivrisinekten de uzaklaşmış olacaksınız. Zihninizdeki düşüncelerin hakimiyeti elinizde olsun. Zihninizi biraz rahatlatın. Bunu ara ara yapıp rahatlayın. Düşünceler geldikçe dikkatinizi başka şeye verin. Kendi kendinizi şartlamanız gerekiyor. “Benim bir şeyim yok. Bunu kendime ben yapıyorum. Benim bir şeyim yok. Ben cesaretliyim, ben güçlüyüm.” Buna inanın ve kendinizi olumlu sözlerle şartlamak için inancınız kuvvetlenene kadar yazın. Arkadaşlarınızla bir araya gelmekten korkmayın. Korkudan kaçmayın üzerine gidin. Kimse sizden daha özel değil, bunu bilin. Herkes özeldir. Sizden başka var mı? Arkadaşlarınızın yanında konuşmaktan, biriyle tanışmaktan korkmanın normal olduğunu; bunun zamanla geçeceğini bilin. Unutmayın ki karşınızdaki de bir insan; her insanın korkuları vardır. Mühim olan, o korkuların üzerine basıp aşabilmek, size düşen bu. Adım atın, korkuya doğru atın ve devam edin derin nefeslerle.
Yapabilirsiniz, denemekten korkmayın. İnsan yaşadığı sorunun nedenlerini keşfederse onu zamanla aşabilir de. Çözümü kendisindedir. Şimdi sizde. Telkinlerle kendinizi yöneterek, her gün bu konuda bir adım daha atıp bilinçlenecek bu durumunuzu aşacaksınız. 18 yaşındaki bir genç bu duruma izin vermemeli. Aileniz yaşadıklarınızın yeterince farkında değildir. Neden onlara iyice anlatmıyorsunuz? Anlatın, anlamaya çalışıp yardımcı olacaklardır. Yaşadığınız olumsuzlukların sebebi sizsiniz. Yeterince hakimiyeti elinize almamanız, kendinizi hayatın insafına bırakmanız sebebiyle maruz kalıyorsunuz. Bunun sorumluluğunu kabul edip daha sorumlu davranışlar içinde olun. Yenebileceğiniz şeylere göz göre göre yenilmeyin. Önce elinizden geleni yapıp sonra bu durumun ağırlığı altında kalıp ezilmeyin. Bu öğrenim hayatınız, yaşadığınız sosyal fobi, insan ilişkileri, her şey için geçerli bir durum çünkü her şey için elinizden geleni yapıp gerisini Allah’a bırakmak gerekir. Benim kendi adıma yaşam felsefem bu, elimden geleni yapmak ne kadar hafifletici, bir bilseniz… Yük taşımıyorsunuz, en rahatlatıcı kısmı bu. Sizin yaşınızdaki gençler için zaman okumak, öğrenmek, gezmek ve yaşamak zamanı; saklambaç oynama zamanı değil. Artık saklanmayı bırakmalısınız. Genç bir adam ne yapar? Zihninin hakimiyetini eline alır. Siz de öyle yapın. Hadi bakalım! Şu korkuyu korkutun. Artık “O adi sivrisineği öldürün” diyorum. Başaracaksınız, biliyorum.
Sevgiler…
YORUMLAR