İçimizde oluşturduğumuz boşluk
Merhabalar,
Sizinle tamamen tesadüf eseri karşılaştım, tavsiyelerinizi paylaştığınız tek bir soru okudum, aklıma gelen ilk şey ise size anlatmak oldu, karşılaştığım olumsuzluklara karşı çözümler için hayatım boyunca hep kendime danıştım. Yardımcı olabileceğini düşündüğüm arkadaşlarım, ailem, büyüklerim vardı ama en iyisini yine kendimin bileceğini düşündüm. Hayatımın son bir kaç yılında bu düşünceden uzaklaşıyor gibiyim. Hayatımda yolunda giden tek bir şeye bile sahip değilim. Fakat ne gariptir ki eskisi gibi devam ettirebiliyorum, belki de unutmayı başarabildiğimden. Ailem, sevdiklerim, sağlığım... Bunların hepsini düşünerek kendimi iyi hissedebileceğimi biliyorum fakat bu bir insan için yeterli değil. İnsan türü olarak hep daha fazlasını, iyisini istediğimiz kesin. Bir sene sonra hukuk fakültesinden mezun olacağım ama bu aralar neden bu mesleği yapmak istediğimi sorguluyorum. Son bir senedir de ilk defa kendimi bu kadar başarısız görüyorum. Oysa bir şeyleri başarabilmek benim ilk ve en önemli motivasyonumdu. Hayatımı paylaşabileceğim birine sahip değilim, bunun tek nedeni ise yine benim. Kendimin de rahatsız olduğu bir duvarım var ve bunu geçmezsem daha rahat bir hayat süreceğimi düşünüyorum ama aşkın verdiği pozitif enerjinin de bana iyi geleceğini biliyorum. Gülemiyorum, ağlayamıyorum da. İçimde değil de hayatımda bir boşluk var gibi hissediyorum. Hayatımı sadece kendi tercihlerimle bu kadar iyi ilerletmişken, neden aniden oluşan bu boşluğu kapatmak için bir çabam yok? Sizden sadece kendi kalbinizdeki düşüncelerinizi paylaşmanızı rica ediyorum, çünkü her insan bir boşluk ile karşı karşıya kalır hayatında. Şimdiden vaktinizi ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın.
Yeşim Tijen'in cevabı:
“Şiirler yazdım kitaplar okudum
Elime bir bardak aldım onu yeniden oydum
Derinlerde kaldım böyle bir zaman
Kim bulmuşki yerini kim ne anlamış sanki mutluluktan
Ey yağmur sonraları loş bahçeler akşam sefaları
Söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum”
Hangimiz derinlerde kalmıyoruz? Kimi zaman derine ta en derine düşüncelerimiz kayıp gidiyor, biz de peşinden tabii. Sonra o en derinden kendimizi yukarı çekmeye çalışıyoruz. Zaman zaman bu duygu karışıklıklarını herkes yaşayabilir. Mühim olan orda fazla kalmamak, çıkmasını becerebilmek, bunun için formüller üretmek. Sizin bu durumunuzu çözebilmek için içsel olarak neye ihtiyacınız var sizce? Siz mutlu olmak için neler yapıyorsunuz kendinizi kısıtlamaktan başka? Hayatınızın amacı belli, manası anlamı unutulmuş mu ne? Orada eksik kalmışsınız.
Şairimizin dediği gibi hepimizin birbirine ihtiyacı var. Ailemize, arkadaşlarımıza, çiçeğe, böceğe... Çünkü bir kere gerçekten gelmiş bulunduk, o zaman yaşama kendimize hakkımızı vermeliyiz. Gerçekten yaşamalıyız. Yaşar gibi yapmamalıyız. Sevmeli, sevilmeli, dokunmalı, koklamalı, paylaşmalıyız. Gerçekten nasıl yaşanır? Sadece bir şeye odaklanmadan, yaşamın bir çok güzelliğini de yaşamınıza katarak bunu başarabiliriz. Kendinizi sarıp sarmalamaktan, hayattan soyutlanmaktan, gelecek planlarının bu kadar size hakim olmasından vazgeçmelisiniz. Bugünü yaşayarak bugünün hakkını vermelisiniz. Bugüne hakkını veren zaten yarınını da kurtarır. Siz akıllı biri olabilirsiniz ama akıl akıldan üstündür. Bazen ailenizin, bazen bir arkadaşınızın fikirlerini almalı, kararı yine kendiniz vermelisiniz. Sorumluluk insanın kendine ait olmalı. Paylaşmak insanı rahatlatır, mutluluğunuzu paylaştıkça nasıl çoğaltabiliyorsanız, üzüntünüzü de paylaştıkça azaltacağınızı bilmelisiniz. Bu kadar yük taşımayın, iyi bir arkadaş ilaç gibidir. Yakın bir arkadaşınız olmalı, size enerji veren, saçma sapan şeylere bile kahkahalarla güldüğünüz, her şeyinizi anlatıp onunla rahatladığınız bir dostunuz olmalı. Benim böyle arkadaşlarım var, mesela. Biri uzakta, bir diğeri yakında. İkisi de benim sesimden, duruşumdan beni hemen çözerler ve güldürürler. Beraberce gülebildiğiniz arkadaşlar ne kadar önemli bir bilseniz! Neşeli bir arkadaş size çok şey katabilir. Bu ilacı sizde kullanmalısınız.
Çözüm her zaman sizde. Çözecek unsurları kendiniz yaratacaksınız. Bazen bir çiçeğin kokusunda, onun o güzel endamında mutluluğu bulacaksınız. Bunun için de bunları görerek bakmalı, hatta onlara dokunmalısınız. Ben mesela küçücük balkonumda çiçekler yetiştiriyorum. Onları bazen oturduğum yerden zevkle seyrederim. Bazen sularken yapraklarına okşar gibi dokunurum. İncinmelerinden korkarım, onların canlı kanlı yaprakları beni mutlu eder. Mutluluk o kadar çok şeyde ki... Bazen sokakta gördüğünüz kedide, köpekte, ona sevgiyle bakan gözlerinizde çünkü onların bizim ilgimize, sevgimize ihtiyacı var. Bizim de onlara, inanın. Bu sevgi o kadar faydalı ki... Ailenizle daha çok şey paylaşmalısınız. Kendi içinize dönük, “her şeyi ben bilirim, ben yaparım”dan uzaklaşmalısınız. Onların da sizin bu kadar yalnızlaşmanıza izin vermemesi lazım. Aile olmak demek; yalnız yalnız ama aynı evde yaşamak demek değildir. Hayattan beklentiniz sadece okul ve meslek olmuş. Bununla kısıtlı bir yaşam olmamalı. Yaşam onlardan ibaret değil. Yaşama karşı direnirseniz yaşamın merhametine kalırsınız. Yaşam da pek merhametli değil, görüyoruz. Sonra keşke dersiniz, “keşke hayata, kendime hakkını verseydim. Yaşama katılsaydım, yalnız yalnız yaşamasaydım.” O nedenle kendinize ördüğünüz o duvarları yıkın. Yıkın ki hayata dahil olabilin. Yıkın ki insanlar size ulaşabilsin. Mutlaka hoşlandığınız birileri olmuştur, sizden hoşlananlar da ama bu duvarları gören geri kaçıyordur. Gençken yaşamanız gereken duygulardan kendinizi mahrum etmeye hakkınız yok. Duvarları olan insanlar, kendilerini yaşayamazlar, saklanırlar oysa siz gençsiniz. Bu kadar duvara ne gerek var? Neden saklanıyorsunuz? Niye ördünüz etrafınıza bu duvarları? Neden korkuyor ve saklanıyorsunuz? Yaşamaktan mı? Gençsiniz, hata da yapacaksınız. Bazen üzülecek bazen güleceksiniz ama yaşayacaksınız. İnsan her an zaten mutlu olamaz ama huzurlu olabilmek bu düşüncelerinizi yönlendirmenizle mümkün. Şükretmeyi bilmelisiniz ve sizin şükredecek çok şeyiniz var. Zamanla zihninizi eğiterek bu mutlulukları çoğaltacaksınız. Zaten mutsuzluklar, huzursuzluklar yaşanmasa gülebilmek, mutlu olmak insana bu kadar keyif vermezdi. Kendini sevmek, kendine değer vermek, emeklerine, hayallerine, sevdiklerine... Bunlarda mutluluk için önemli unsurlar.
Yıllardır süren eğitim hayatınız sona yaklaşırken böyle bıkkınlıklar yaşamanız normal, geçecektir. Yoruldunuz. Oku oku, yıllarca içsel olarak “yeter” diyorsunuz. Sizin bölümünüzde okumak ağır bir yük. Yakında mezun olup rahatlarsınız. Sadece biraz daha dişinizi sıkacaksınız. Sorgulamalarınız psikolojik durumunuzla ilgili. Bu konuda endişe etmeyin. İnsan durup duruken bu sıkıntıları yaşamaz. Ruhundaki, hayatındaki eksiklikler insanı bu sorgulamalara, bu boşluğa düşürür ve sormak, öğrenmek ihtiyacı içine girer. Size diyeceğim ki mutluluğun kaynağı sizsiniz, düşüncelerinizdir. Zihnimizde onu biz getirip biz gönderiyoruz. Mutluluk öğrenilen bir şey, kendinizi hayattan saklamazsanız siz de mutlu olabilirisiniz. Şimdiden sonra o duvarlarınızı yıkın. Yaşınızı yaşayın, hata yapmaya, sevmeye, sevilmeye, paylaşmaya, kendinize, izin verin olur mu? Siz duyguları olan bir insansınız, makine değilsiniz. Keşke dememek için zamanında yaşamanız gerekenleri, haydi, yaşamaya ve yaşamı paylaşmaya! Hadi ama kalkın yaşayın. Yalnızlık Allah’a mahsus, derler. Sizin yaşınızda gülmek, eğlenmek, sevmek, sevilmek gerek.
Sevgiler...
YORUMLAR