Aynı kabusu yaşamaktan çekiniyorum
“Yeşim Hanım merhabalar, yorumlarınız duru ve gerçekçi, bağımsız... Bu yüzden kendimi sıkıntıda olduğum bir konuda ifade etmek istedim.
Benim bir buçuk senelik bir ilişkim vardı. Erkek arkadaşım hayatım için bugüne kadar öğrendiklerimden çıkardığım pek çok önemli kritere uyan biri değil. Bunlar güven vermekten tutun, bir sözü yerine getirmek, sürekli bir şeyleri ertelemek ve bahanelere sığınmak gibi temel mevzular. Ancak çok saf ve iyi, tatlı bir insan. Yaşadıklarının etkisi büyük. Kendine yanlış savunma mekanizmaları geliştirmiş. Üstelik fazlasıyla alıngan. Ve her şeye rağmen onu seviyorum. Mantığım, arzularım ve duygularım arasında sürekli git gellerim oldu bu sebeplerden. Sanki gücümüze güç katılmıyor da ben gücümü iki kişiye paylaştırıyorum gibi hissettim her zaman. Bu durum için kendimce çok yardımcı olmaya çalıştım. Altından kalkamadığım durumlarda psikolog önerdim. Fakat korkularını aşabilecek ciddi bir adım atamadı hala... Ben de mükemmel değilim. Kızdım, üzüldüm, sorguladım, eleştirdim, kendimi yasakladım, ayrıldım yapamadım barıştım, bunu yine yaptım, yine yaptım. En sonunda o kopardı. Ve ben bırakmadım. Ayrılıklarımın terk ediş olmadığını biliyordum çünkü. Ve barıştık. Bir ay içerisinde tüm bu yaşananların hızlandırılmış hali tekrar etti. Ve o her yerden sildi beni. Defalarca mail attım. Cevapsız... Kızgın, inancını yitirmiş durumda, biliyorum. Düşündüm bu arada uzunca. Barışmak gerçek bir istek mi? Çünkü barışmıştık bir kere ve böyle olmuştu... Anladım ki içimizde hala temizlenmemiş kırgınlıklar, hesaplar vardı. Onların çıkışına engel olamadık. Bu hesaplaşmanın güvensizlikten olduğunu fark ettim. Kendimize, hayata, birbirimize… Birbirimizi suçluyorduk. Hatalar, suç değildi halbuki, zayıflıklar da değildi. Şefkat olmalıydı. Bunun her ikimizin de gözden kaçırdığımızın, korkularda boğulduğumuzun farkına vardım, ancak o yok. Kendi adıma yaptığım anlayışsızlıklar için özür diledim, çok mail attım. Ve daima onun için burada olduğumu belirttim. Ve bencillik edip daha fazla rahatsız etmemek adına son mailimden sonra yazmayacağımı, tüm bu farkındalıklarımı onun göstermeme izin vermesini umduğumu dile getirdim. Önceki kopuşumuzda kapısına gitmiştim, çok dil dökmüştüm ve aşağılamıştı beni. Şimdi aynı kabusu yaşamaktan çekiniyorum. Doğru bulmuyorum da. Ancak bir yanım ona cesaret vermem gerektiğini söylüyor... Her şey benim elimde olabilir mi? İlişki boyunca hissettiğim bu histen ve bu düşünceden de yorgun düştüm. Ama ebediyen kaybetme korkusu da ağır… Yani ne yapacağımı bilemiyorum. Şimdiden ruhunuza sağlık. Teşekkürler, sevgiler.”
Yeşim Tijen’in cevabı:
Biten bir ilişkiden size sade anılar ve acı mı kalır? Yok canım, hayat o kadar da cimri değildir. Gidenin ardından size bir şey daha bırakmasına ses çıkarmaz. O da kendi kendinle mücadeledir. Bir sinir harbi içine girersiniz. Arasam mı, yok aramayayım, arasam ne olur ki? Bu gece rüyamda onu gördüm, yan yanaydık, bana gülümsüyordu, arasam mı? Kahve falı baktırdım, çok güzel şeyler söyledi, beni düşünüyormuş, sahi arasam mı? Ne zordur vazgeçemeye çalışmak… Hay Allah, ha deyince vazgeçilmiyor ki...
Bir insandan gerçek anlamda gidebilmek tabii ki kolay değildir. Alışkanlıklara tutuklusunuzdur. Özgürleştirmek isteseniz de kendinizi, kalbinizden tutuklusunuzdur. Bunu kendine anlatmak olmuyorsa olmuyor, hadi artık o kendi yoluna, ben kendi yoluma diyebilmek için iradeye ihtiyaç vardır, hem de güçlü bir iradeye. O güçlü irade bazen tüm gerçekleri bilseniz de sizden uzaktır. Zorlamanın anlamı kalmış mıdır sizin durumunuzda? Yeterince zorlamışsınız. Artık kendinize “doğru düşün, aklını başına topla, sen kocaman bir kadınsın!” dersiniz de sesinizi duyuramazsınız. Bir kulağınızdan girer, öbüründen çıkar. Peki insan kendiyle nasıl başa çıkar? Çok zor, insan kendini çok kolay ikna eder, kendine çok güzel yalan söyler. Ne söyler dersiniz? Mutluydum onunla, onu seviyordum, o da beni seviyordu der. Bir tek şunu söylemek istemez: Bitti. Bitti, bitmesi gerekiyordu ve bitti. Kabul etmesi zor değil mi, çok zor…
Kabul etmekten kaçarak, insan bir yere varamıyor sevgili okurum. Bir düşünün, onu tamamen kaybetseniz neyi kaybetmiş olacaksınız? Sizin için bu adamın gerçek anlamı neydi? Yalnızlığınıza avuntu olabilir mi? Olabilir ama onu hayatınızdan tamamen çıkarttığınızda, sorunlardan da kurtulacaksınız. Bir insanı var edebilme çabası sona erecek. Annelik yapamayacaksınız. Kendinize gerçek anlamda bir eş bulma şansınız olacak. İstediğinize yakın biri. Sizi yormayacak, hatta mutlu bile edecek birinin önündeki engel kalkacak. Bunlar azımsanacak şeyler değil. Böyle bir ilişkiyle kendinizi bağdaştırıyor musunuz? Bağdaşmıyorsunuz tabii ama hala zorluyorsunuz. Kendinize sorun, insan neden yeterince mutluluk ve huzur bulamadığı bir ilişkiyi ister?
Sizce nedeni ne olabilir? Biraz yalnızlık, biraz alışkanlık, biraz avunmak, hatta acımak… Biraz yeni bir insanla daha uğraşmak korkusu diyebilir miyiz? Diyebiliriz… Ortaya karışık bir durum yani. Ona alıştınız, cesaretsizliklerine, korkularına vs… İyi de zaten böyle biriyle sürmezdi ki. Barışsanız yine ayrılırdınız, ha üç gün sonra, ha 5 gün önce, sonuç değişmez. O size yetmez. Çünkü siz güçlü bir kadınsınız. Karşınızda güçsüz bir erkeğe tahammül edemezsiniz. Barışsanız da bu ilişkinin sonu yok sevgili okurum. Yarım kalmış ilişkiler, neden yarım kalmıştır hiç düşündünüz mü? İnsanı kahreden o yarım ilişkiler. Bazı durumlarda yetersizliklerden yarım kalmıştır. Bazen de cesaretsizliklerden yarım kalmıştır. Sizin durumunuzda sanırım ikisi de mevcut.
Git gelleri bilirsiniz, gider ve gelir. İnsanın aklı, kendi bile şaşırır. Bir ister, bir istemezsiniz. İlişkinizde böyle bir durum varsa, o sizin gerçekten aradığınız kişi değildir. Eksik bir şeyler vardır. Ya yeterince mutlu değilsinizdir, ya yalnızlık korkusu ya da karşınızdakini kabullenemiyorsunuzdur. Yaşadığınız bu duygusallığa gerçek sevgi diyemeyiz. Belki bir alışkanlık, onu diyebiliriz. Gerçek sevgide sevdiğiniz insanı her haliyle seversiniz. Tam aradığım gibi dersiniz. Çok mutluyum dersiniz. Onu yeni baştan yaratmaya çalışmazsınız, olduğu gibi kabul edersiniz. Yarım yamalak ilişkilerdir bunlar. Ne yaşanan ne de yaşadığından gerçek tat alınan ama ilişki mi ilişki, sevgilimi sevgili. Allah kabul etsin. Peki kendi kendine güven duymayan bir erkek başkasına nasıl güven verecek, beklentilerini karşılayacak? Rolleri değişmeniz gerekecek. Kadının sahiplenilme, korunma duygularına cevap veremeyen bir erkekle beraberseniz, siz onu koruyacaksınız. Bir anne, bir öğretmen, bir psikiyatrist… Bu rolleri ne kadar sürdürebilir insan. Karşısında erkek görmek istemez mi? Kadın olarak zaten yeterince yük yok mu üzerinizde? Yorulmadınız mı her şey olmaya çalışmaktan? Biraz düşünün… Belki benden duymak istediğiniz sözler bunlar değildi. Ben de onu bırakmayın diyebilmeyi isterdim, ufacık bir gelecek görebilseydim… O zaman boşuna zaman tüketmenin bir anlamı olabilir mi?
Hem sandığınız kadar cesaretsiz değilmiş, bakın hala ayrılıkta diretebiliyor. Sizden vazgeçebiliyor. Güçsüz bir erkek olarak gördüğünüz kişi, kendi yoluna giderken, siz güçlü bir kadın olarak hala onda mısınız? Siz de ondan gidin, onu da kendinizi de özgürleştirin sevgili okurum. Hayatınızı akışa bırakın. Ayrılığı kabullenmekle başlayabilecek olan hayatınıza kapıyı aralayın. Kabullenmeyi başardığınızda mutluluk size doğru kendi ayaklarıyla gelecek. Onu yanlış kişilerde aramayın. Şansınız varken bu şansı yanlış kişi için harcamayın. Sizinle kadın kadına konuştuk. Sizi gayet iyi anlıyorum. Ve güçlü olun diyorum size. Çok zor da olsa bunu başarın. Gitmek isteyenin ardından içiniz ağlasa da kendi kendinize ağlayın. Ona yazmayın artık, kapısına gitmeyin. Hayat inanın onsuz da devam edecek. Biraz sabır, biraz umut… Önünüzde koca bir hayat var. Daha yolun yarısında bile değilsiniz. Kim bilir hayat onu alırken, size kimi getirecek? Hayat insandan hep almaz, verir de… Sevgiler…
***
Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.
Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
YORUMLAR