Özlemin kimyası
Okul hayatımda kimyanın yüzüne bakmışlığım yok; ne kitabını hatırlıyorum, ne de dersten tek bir kelime... Biyoloji, anatomi gibi son yıllarda ilgimi çeken konuları ise, akademik hayatımın hiçbir döneminde görmedim.
Şimdiyse, hepsini duygulara bağlayacak kadar duygu seli yaşıyorum...
Varlığını kabullendiğimiz siyah duygularla baş etmek nasıl önemliyse; bize haz veren, bizi mutlu eden beyaz ve gri duygularla da baş etmek, edebilmek zor geliyor bu ara...
Etrafımdaki insanlara, onların baş etme yöntemlerini analiz ederek bakar oldum; seyrediyorum.
Bu duygu işinde inanılmaz bir kimya var: geçmişten damar bir anıyı alıyorsun, bu günkü hormonları katıyorsun, mutlaka az korku ekliyorsun, olan olay/durum her neyse kaynak diye alta yerleştiriyorsun; meteoroloji de ucundan yönlendirdi mi, al sana duygu.
Bugünkünün adı özlem olsun!
En bir yere koymadığım duygu: Özlem duygusu… Yaklaşırken paniklediğim, geldiğinde kalakaldığım; dünyayı dondurup gitmek istediğim, tam üstümdeyken keselenip sahiplenmediğim, besleyemediğim; hiçbir şey öğrenemeyip yok saymak için kıvrandığım duygu...
Öfke hissettiğimde iki nefes alıp verip geçiyorken, nasıl oluyor da özlem böyle yapışıp 'gitsem de yine gelicem' mesajı veriyor sanki; bulamıyorum.
Bugüne kadar verdiğim her türlü sivri kararın ucunda; mutlaka bu duygu ya da türevleri vardır.
Şanslı diye gördüğüm bir grup insan, özlemin çok yapıcı, motive edici, uyandırıcı etkisi olduğundan söz ederler; öZlemek iyiymiş!
Ben ise aynı şeyi korku için söyleyebiliyorum; demek ki bu deli hisler, hepimizin kimyasını farklı mesajlar için kullanıyor...
Sanırım her özlem geçmem gereken bir test; almam gereken bir mesaj; çalışıp, bir yol bulup kendi başıma yüzmem gereken bir dalga var...
Yogadaki bir öğreti; duygunun içinde kalmayı, tadına varmayı ama ona sebep olan durumu unutmayı, yok saymayı söylüyor...
Özlemenin paniği yerine kavuşmaya ya da kavuşma hayaline odaklanıp; dalgalarda yüzmenin keyfine varmaya çalışacağımız bir kimya diliyorum!
YORUMLAR